Rahim Er

Rahim Er

Bu leke temizlenmek için Işık Koşaner’i bekliyor

Bu leke temizlenmek için Işık Koşaner’i bekliyor

Suçlular bulunacağına ne yazık ki karargâh, her defasında ‘kim sızdırdı?’ diye sordu. Halbuki millet, şehit ebeveynleri ‘kim yaptı?’ diye soruyordu.
Göz mesafesindeki teröristleri çoban sanıp ilişmeyen, kekik toplayan köylüleri de terörsit sanıp öldüren sorumsuzluklarla daha evvelki benzerlerinden söz ediyoruz. Yapanlar askerî mahekemeye sevk edileceğine ‘kim sızdırdı?’ diye soruluyordu. Kim sızdıracaktı? Vicdanı olanlar.
Kim sızdırdı? Mantığıyla yapılan uygulamalar milleti hesaba katmamanın mahsulüdür. Nasıl olsa ana-babalar, evlatlarını askere yolluyor, bu gençler orada tedbirsizliklerle kurşunlara teslim ediliyor, tabut içinde evlatlarını teslim alan ana-babalar ise ‘vatan sağolsun!’ diyorlardı.
Hantepe’nin öncesinde bu süreç vardır.
Birkaç kere yazdığımız bir tarihî vak’ayı bir kere daha dile getirelim. Ne yazık ki bu hırs, 150 yıldır değişmemiş. Plevne muhasara/kuşatma altındadır. Gazi Osman Paşa direnir, destanlar yazar. Fakat bir noktaya gelir ki mühimmat ve erzak
sıkıntısı iyiden iyiye hissedilir. Teslim olmamak için en yakındaki birliklerden yardım talep eder. Destek istenen paşalar, aralarında konuşur ve şu karara varırlar: “Osman Paşa’ya yardım edersek gider İstanbul’da sadrazam olur.”
Hantepe faciasında “II. Ordu Komutanı Necdet Özel’e yardım edersek gider Ankara’da genelkurmay başkanı olur!” şüphesi seziliyor.
20 Temmuzda Hantepe’ye terörsitler baskın yaptı.
7 evladımız şehit oldu, 17 evladımız yaralandı.
Karargah sustu.
Heron görüntüleri ortaya çıkınca yine ‘kim sızdırdı?’ diye sordu, sızdırma ihtimali olan 30 personelin evlerine şafak baskınları düzenlendi. Ama artık mızrak çuvala sığmıyordu. Onun için basın olayın üstüne üstüne gitti. Cam gibi görüntüler ekranlarda yayınlanıyordu. Bu defa farklı bir şey de oldu. Şehit ana-babaları genelkurmayın önünde basın toplantısı yaptılar, kameralara konuştular, haklarını aramaya başladılar, mesuliyet sahiplerinin hesap vermesini istediler.
Fakat Karargâh susuyordu.
Sustu, sustu, sustu tam 21 gün.
Üç hafta sonra bir açıklama yapıldı. Yapılmasa daha iyiydi...
Vaki açıklama sıradandı.
Sis ve toz bulutu olduğu için Hantepe’ye helikopterler inememiş. Bir de hainlerin elinde doçka ağır silahları varmış.
Gün ağarması beklenmiş. Ondan sonra uçaklar gelmiş o sahayı bombalamış.
Şimdi 73 milyon soruyor:
Uçaklar, neden 21 dakika içinde çatışma mahalline uçmadılar? Neden sıradan bir açıklama için bile 21 gün beklendi?
Açıklama hiçbir şehit anasının babasının yarasına zerrece merhem olmamıştır. İnandırıcı olmayan açıklama hayal kırıklığı uyandırmış, itimatları sarsmıştır.
İlker Başbuğ dönemi bu talihsiz açıklamayla kapandı.
Şimdi vazife yeni genelkurmay başkanı Işık Koşaner’e düşüyor:
Işık Paşa! 30 Ağustosta vazifeyi deruhte ettiğin ilk anda daha yerine oturmadan bu hadisenin şüphelilerini mahkemeye sevk etmelisin. Senin için terazi bu olayın aydınlanması olacaktır.
Bu millet, yerine göre öz evladını feda eden Padişahların dahi siyasetiyle 650 yıllık bir imparatorluğa sahip oldu.
Kimse hesaptan münezzeh değildir.
Hesap sor Işık Koşaner Paşa!
Bu çocuklar taş parçası değil, can parçası.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi