Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Vakit ayıramıyorum

Vakit ayıramıyorum

Tır şöförü bir babayım. Evime vakit ayıramıyorum. Beş yaşındaki kızım akşam bana "Baba herkesin babası geliyor sen gelmiyorsun" dedi. Vicdan azabı çekiyorum. Ama baba mesleği olarak bu işi yapıyorum. Bunu nasıl telafi edebilirim? M. M

Geçirdiğiniz vaktin niteliği önemli

Babanın çocuğun dünyasında önemli bir yeri vardır. Bu anlamda babayla iyi ilişkiler kuran çocuklar arkadaşlarıyla ve çevresiyle de iyi ilişkiler kurabilirler ve bu çocukların güven duyguları daha yüksektir. Fakat bizim toplumumuzda babalar bu işi annelerin üzerine devrettiklerinden çocuklar ne yazık ki babasız büyüyorlar. Bu konuda çeşitli eleştirilere maruz kalan babalar "Zaten çalışıyorum hiç vaktim yok, işten geç geliyorum, yorgun oluyorum" türünden mazeretler üretiyorlar. Oysa çocukla daha çok vakit geçirmekten ziyade kaliteli vakit geçirmek önemlidir. Her şeyden önce babanın çocuğa belli bir vakit ayırması gerekir. Babalar bu vaktin içini iyi şekilde doldurmalı ve onların ihtiyaçlarına göre hareket etmelidirler.

Tır şöförü olduğunuz için sanırım vaktinizin büyük bir kısmı dışarıda geçiyor. Ama her baba gibi siz de neticede evinize geliyorsunuz. Burada çocuğunuza ayırdığınız vaktin içini doldurmaya çalışın. Onunla oyunlar oynayın, duygularını paylaşın, sevdiği şeylerden alın... Çocuğunuz arkadaşlarını dikkate alarak, akşamları eve gelmediğinizi söylüyor. Bu doğal bir durumdur çocuklar öğrenme sürecinde mukayese ederler ve sorular sorarlar. Çocuğun sorduğu soruya makul bir şekilde açıklık getirin ve onu işinizle ilgili bilgilendirin.

Şükretmeliler
Sizin köşeyi fırsat buldukça takip ediyorum. İnanın çok şaşıyorum. İnsanlar ottan sudan şeyleri sorun haline getiriyorlar. Hallerine şükretmeliler. Herkesin derdi var, dünyada dertsiz insan var mı ki? Ama insanoğlu nankör, şükür etmeyi düşünmüyor. Hamdolsun benim bir derdim yok, Allahıma şükürler olsun... Ş.E

Kanaatkâr olmalıyız

Yaşadığımız dünyada iyi şeyler de kötü şeyler de vardır. Ancak içinde bulunduğumuz çağın sorunları bu durumu daha da tetikleyerek insanlığı içinden çıkılmaz dehlizlere sürüklemiştir. Yıllar önce bir düşünür "Gelecekte psikiyatristler, kendilerine en çok başvurulan kimseler olacak." demişti. Gerçekten bugün bu gerçeği yaşıyoruz. Para ve şatafatlı hayatlar da çok, yoksulluk da çok, hayatımızı etkileyen sorunlar da çok... Böyle bir ortamda insanların sorunlarını güvendikleri kişilere sormaları ve onlarla paylaşım içinde olmaları doğal bir durum. Fakat bu konuda haklı taraflarınızın da olduğunu düşünüyorum çünkü bizler geçmiş nesillere göre daha az kanaatkarız. İhtiraslarımız, hayatla ilişkilerimizi ve bakış açılarımızı etkiliyor. Dolayısıyla küçük şeylerde kırılma yaşıyoruz, kendimize ve çevremize olan güvenimiz sarsılıyor. Bütün bunların sonucunda, manevi dinamiklerimizden kopuyor ve yalnızlaşıyoruz. Yalnızlaşan insan ise, rüzgârın önünde uçuşan bir saman çöpü gibidir. Küçük bir şeyde savrulur.

Yeterince şükretmediğimizi ifade ediyorsunuz. Gerçekten bizler şükretmekten çok şikayetlenmeyi tercih eder olduk. Her şeyden önce kanaatkar değiliz, gözlerimiz aç, gönlümüz aç... Bütün bunların sonucunda bizim zayıflığımızı fırsat bilen sorunlar ruhumuzu ve beynimizi istila ediyor. Sanırım bu durumda kendimizi korumanın en etkin yolu, kanaatkar olmak, şükretmek ve Allah'a sığınmak olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi