Engin Ardıç

Engin Ardıç

Afiyet şeker olsun albayım

Afiyet şeker olsun albayım

Duyduğum zaman ağzım bir karış açık kalmıştı...
Bir tarihte, çalıştığım bir kuruluşta "açlık grevi" yapıldı efendim... Adını da verelim: Elbette "Star".
Bazı arkadaşlar greve yattılar. Ramiz Paşa'dan Doğu Perinçek'e kadar bir çok ünlü geldi, grevi destekledi. (Ne hikmetse, gelenler hep "o" taraftan...)
Hayır, ben katılmadım. Bu tür "atraksiyonları" sevmem.
Fakat baktım, bunlar bir yandan açlık grevi yapıyorlar, bir yandan çay kahve, hatta çorba içiyorlar. Utanmasalar kebapçıdan karışık ızgara da getirtecekler.
"Usta, ne iş?" dedim, adını vermeyeceğim bir arkadaşa.
Meğerse açlık grevi böyle yapılırmış! Arkadaş söyledi. Bir yaşıma daha bastım.
Hiçbir şey yiyip içmezsen, onun adı "ölüm orucu" olurmuş. Açlık grevi, ölüm orucunun "light" şekliymiş, şekeri alınmış yoğurt gibi.
O zaman bütün kilolu hanımlar dönem dönem açlık grevi yapıyorlar demek ki...
Bizler açlık grevinin de suyunu çıkarmış insanlarız. Bu ülkede, sabah açlık grevine yatıp akşam grevini bir buçuk İskender'le açan da görmedik mi? ("Aziz halkının" daha doğrusu sayın dost ve müşterilerinin ısrarına dayanamayıp...)
Demek ki, ota bota grev yapmayacaksın.
Bir kere yattın mı da, gideceksin sonuna kadar... Hem "bu işe kelleyi koydum" diyorsun, hem de o kelle kör gırtlağın feryadına dayanamıyor.
Yoksa, bu soytarılığın arkasında "nasıl olsa beni ölmeye bırakmazlar" umudunun gizli rahatlığı mı yatıyor?
Öyle ya, birkaç gün sonra dayarlar boruyu boğazına, verirler "sıvı besini"... Kurtulursun. Sorarlarsa da "ben sürdürecektim ama bırakmadılar" der çıkarsın işin içinden.
Açlık grevi "içinde bulunduğun kötü duruma dikkat çekmek" için yapılır ama kendi kendini madara etmeyeceksin.
Yok öyle iki gün sonra "sıkıldım" deyip de su koyuvermek yani...
Bir de tabii, yaptığın grev ilgi uyandıracaksa... Ölmen ya da kalman yakınlarından başka pek kimsenin umurunda değilse, pek kalkışma böyle işlere.
Örneğin geçenlerde Silivri'de bir arkadaş kalkıştı, seveni pek çokmuş ki, borazanlığını yapan gazetelerde bile kaç gündür haber maber arama bu konuda! Öldü mü kaldı mı, bilmiyoruz. Ölse haberimiz olurdu canım. (Taraftarları Bağdat Caddesi'nde gösteri yapmayı denediler, katılan dört kişi, oturdum izledim, gelip geçenlerden ilgi gösteren de dört kişi.)
Bir de albay kalkıştı son olarak.
Hani şu "imzacı" albay Dursun Çiçek.
Üç gün sürdü.
Durumu kötüleşmiş, revire kaldırmışlar, orada "ailesinin telkinleri sonucu" vazgeçmiş. Hem de iftar vaktini, topun atılmasını beklemiş.
Niçin ölüm orucuna yatarsın albayım? "Haksızlık, hukuksuzluk ve yargısız infazların bitmesi içinmiş"... Ailesi tercüman olmuş, böyle demişler.
O darbe planının altına o imzayı rahmetli babam mı attı albayım?
Kendine yediremiyorsun, "bu planı bana şu, şu, şu üstlerim emirle yaptırdı" diyemiyorsun, mafyanın "omerta" yasasına uyuyorsun... Ama tutuksuz yargılanmak, hatta mümkünse hiç yargılanmamak da istiyorsun! Ölüm orucuna yatıyorsun, sıkıyı görünce de geri basıyorsun.
Var mı böyle yağma sayın albayım?
Bu iş çocuk oyuncağı mı?
Albayıma ne yedirdiler ne içirdiler bilmiyorum. Umarım kısa zamanda karavanadan beti benzi yerine gelir.
Bakarsınız iştahı açılır da belki dili de çözülür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi