Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Gazeteciler, “yıkım” ve “kapatma”ların neresinde

Gazeteciler, “yıkım” ve “kapatma”ların neresinde

Ankara’da “Gazetecilik”te okuduğum yıllarda, yakın çevremdeki insanlardan bazıları, “A evlâdım” derlerdi; “Gazeteci olmak için de okunur mu hiç?.. Gazeteleri koltuğunun altına alıp da satmanın okulu mu olurmuş?”
Haklılardı... çünkü, onların gözünde “gazeteci” demek, “gazete satan adam” demekti... Dolayısıyla, “gazete satmak” için de, elbette “okul” okumaya gerek yoktu.
Ama, sonradan öğrendiler ki, gazeteci, “haber veren adam”dır!.. Gazeteci, “haber” ve “yazı”larıyla “kamuoyunu aydınlatan” ve “Türkiye’yi yönlendiren” adamdır!..
Yine sonradan öğrendiler ki, gazeteci “Yasama”, “Yürütme” ve “Yargı”dan sonra, “Dördüncü Kuvvet” mensubudur!.. Hatta zaman zaman Yasama’nın da, Yürütme’nin de, Yargı’nın da üzerine çıkan ve onların kararlarını “etkileyen” adamdır!..
Bunu, geç de olsa, benim yakın çevrem öğrendi... Tabiî, sadece benim yakın çevrem değil, “Aydın Doğan’ın çevresi” de öğrendi!..
“ERBAKAN’IN İPLİĞİNİ DüĞüMLEDİK!”
Efendim, geçenlerde “Aydın Doğan’ın yakın çevresi”nden biriyle konuştuk... Kendisi, Aydın Bey’e “sıradan bir insan” gözüyle bakıyormuş!..
“Gazete”leri, “televizyon”ları ve o zamanlar “banka”ları olan bir “holding patronu” olsa da, onun gözünde Aydın Doğan, “zengin” ama “sıradan” bir adammış!.
Ama, bir gün!..
Ama, bir “olay”dan sonra!..
“Tamam” demiş;
“Aydın Doğan, çok etkili bir adam!”
Aydın Doğan’ın yakın çevresindeki kişi, onun ne kadar “önemli” ve ne kadar “etkin” olduğunu kabul etmesine yol açan “olay”ı şöyle anlatıyordu:
“1997 yılıydı... Refahyol Hükümeti görevde ve ülkede büyük gerginlik hakim...
Hükümet devrilmeden yaklaşık bir hafta önce, Aydın Doğan’ın Arnavutköy’deki evinde bir misafir grubu olarak bulunuyoruz... Aydın Bey, evde yok. “Nerede” olduğu sorulunca, Balıkesir’de bulunduğu, şu sıralar eve gelmek üzere olduğu söylendi...
Sonradan geldi... Keyifle içeri girdi... Nerede olduğu sorulunca Balıkesir’den geldiğini söyledi.
“Erbakan’ın ipliğini düğümledik” dedi, keyifle.
Balıkesir’de toplanıp, hükümet hakkında konuştuklarını, Rona Yırcalı’nın da yanında olduğunu söyledi.
Bu konuşmanın üzerinden bir hafta, on gün geçmeden yani 30 Haziran’da Refahyol Hükümeti yıkıldı.
O zaman, Aydın Doğan’ın ne kadar etkili bir adam olduğunu anladım.”
“Aydın Doğan’ın yakın çevresinden biri” tarafından anlatılan bu olay doğru muydu acaba?..
Biraz araştırınca gördüm ki, anlatılanlarda “doğruluk payı yüksek.”
çünkü, verilen “bilgi”ler ile “isim ve mekân”lar örtüşüyor!..
Meselâ, Rona Yırcalı, gerçekten de “Balıkesirli”dir ve Balıkesir’de bir evi vardır!..
Dahası, üç kuşaktır Balıkesirli olan Yırcalı ailesi, Osmanlı’nın bir sancağı olan ve bugün Soma’ya bağlı “Yırca köyü”nden Balıkesir’e yerleşir. Büyükbabası Şükrü, nâmı diğer Yırcalızade Şükrü, İttihatçılar arasında önemli görevler üstlenir. Sonra Balıkesir’de Kuvayı Milliye Hareketi’nin de öncüleri arasında yer alır.
1944 yılında doğan Rona Yırcalı, ilkokula Balıkesir’de başlar, babasının milletvekili olması ile beşinci sınıfı Ankara’da bitirir. 1956’da lise eğitimine Robert Kolej’de devam eder.
Sınıf arkadaşları Bankacı İbrahim Betil, banka sahibi Hüsnü özyeğin, Emin Karamehmet, Osman Berkmen, Servet Hanlıoğlu, Tansu çiller, Ahmet Leventoğlu’dur.
Alt ve üst sınıflardan Burhan Karaçam, özer çiller, Engin Cezzar, Gülriz Sururi vardır.
1972’den itibaren tam mesai ile aile şirketlerinde çalışmaya başlar. Bir yıl sonra da Atalar Mağazası’nın sahibi Atabey Atabek’in kızı Nur Hanım’la evlenir.
Demek oluyor ki;
Aydın Doğan, 1997’nin Haziran ayında “Yırcalı’nın evi”ne gitmiş ve orada “Hükümet’in yıkılması” için neler yapılması gerektiğini tartışmıştır!..
Toplantıda “daha başka kimler” vardı, elbette bilemiyorum... Bildiğim, daha doğrusu “Aydın Doğan’ın yakınının iddia ettiği” şu:
“Erbakan’ın ipliği düğümlendi!”
Buna, Türkçe’de, “defteri dürülmek” deniliyor...
Demek oluyor ki;
“Balıkesir toplantısı”nda, “Refahyol Hükümeti’nin defterinin dürülmesine” karar verilmiş!..
İşte bu olaydan sonradır ki;
Yakınları, “Aydın Doğan’ın ne kadar etkili bir adam” olduğunu anlamışlar!.
“Boru” değil, adam “gazete patronu!”
Elbette “etkin” olacak, elbette “önemli” olacak!.. “Hükümeti devirecek” kadar etkili olan çok çeşitli “ilişki”leri ve çok önemli “bağlantı”ları bulunan bir adam, hiç “sıradan” bir adam olabilir mi?.
Ne dedik en başta;
“Gazeteci, gerekirse birinci güç olur!”
Yani, “Yasama”nın da, bir “Yürütme” organı olan “Hükümet”in de, “Yargı”nın da üstüne çıkar!..
Ve, gerekirse “Hükümet’i yıkar!”
Ya da, yıkılacağını “önceden” öğrenir!..
“İlhan Abi”(!)miz gibi!..
İLHAN ABİME HABER GELMİŞ!
Efendim; bir “solcu” ve “ABD düşmanı” olarak gösterilmesine rağmen, halen “Amerikan Hastanesi”nde yatan “ulusalcı” abimiz(!) İlhan Selçuk da, “önemli ve etkin” gazetecilerdendir!..
Aydın Doğan’ın “Erbakan’ın ipliğini düğümlemesi”, bir başka ifadesiyle “defterini dürmesi” gibi, İlhan Selçuk da, “yargıdaki bağlantıları” dolayısıyla “AK Parti hakkında kapatma dâvâsı açılacağını önceden haber alan” bir adamdır!..
Nasıl mı?..
İlhan Selçuk, 8 Şubat 2008 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’la yaptığı görüşmede şöyle diyor:
“İyidir, iyidir. Zannediyorum yargı da yürüyecek. Bunlar da yürüyecek, yargı da yürüyecek.
Bir yerde bir hesaplaşma olacak herhalde.
Yani şöyle bir şey aklıma geliyor;
YARGI KAPATMA KARARINA DOĞRU GİDİYOR,
HABERİNİ DE VERDİLER.

Kapatma kararını verdiği anda bunlar da diyecekler ki; biz milli iradeyiz, şey başlayacak... Ben milli iradeyim diyecek, birtakım şeyler yapmaya çalışacak, çünkü göğsünde KAPATILMIŞTIR levhası dururken, AKP bir şey yapamaz.
Bir şey yapabilir, isim değiştirir.
Anayasa Mahkemesi son olarak kendisi tasfiye edilmeden bu AKP hakkında partinin kapatılması kararını verirse, o zaman ortalık büsbütün birbirine karışır.”
Görüyorsunuz ya;
İlhan Selçuk için, “83 yaşında ve hasta bir adam hiç gözaltına alınır mı?” diyenler, “83 yaşındaki” bir adamın, “hâlâ bu işlerin içinde niye bulunduğunu” hiç sorgulamıyor!..
Şu hâle bakın;
“Kapatma dâvâsının haberini de verdiler” diyor!..
“Kim” verdi?..
“Yargıtay Başsavcısı” mı verdi, yoksa “Anayasa Mahkemesi üyeleri” mi?..
Yoksa, “daha başkaları” mı?..
Düşünebiliyor musunuz;
İlhan Selçuk’un İbrahim Yıldız’la yaptığı görüşmenin tarihi 8 Şubat, kapatma dâvâsının açıldığı tarih ise 14 Mart’tır!..
Yani, 1 ay sonra!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Tarafsız” veya “bağımsız” yargı bu mudur?. “Etki altında kalmadığı” söylenen yargı, “kimler tarafından etkilenmiştir” ki; “14 Mart’ta açılacak dâvâ”dan, bir ay önce, yani 8 Şubat’ta İlhan Selçuk’un haberi oluyor?..
“Kim haber veriyor” İlhan Selçuk’a?..
CUMHURİYET’İN ORTAKLARI KİM?
Merak ediyorum;
“Haber verilen” kişi, sadece İlhan Selçuk mudur?..
“Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi” İlhan Selçuk, bu işlerde “yalnız” mıdır?..
Buyrun, İlhan Selçuk’u dinleyelim:
İlhan Selçuk, “Cumhuriyet gazetesinin şu anki hissedarlarını ve gazete yöneticilerinin kimler olduğunu” şöyle açıklıyor:
“Cumhuriyet gazetesinin asli sahibi Cumhuriyet Vakfı’dır... Cumhuriyet Vakfı’nın iştiraki olan birden çok şirket vardır... Gazeteye finansman temin etmek amacıyla Vakıf bünyesindeki Yenigün Holding A.Ş. isimli şirket bu şirketlerden birisidir. Bu şirketin hissedarları; Turgay CİNER’den Mehmet Emin KARAMEHMET’e, Aydın DOĞAN’dan İnan KIRAç’a kadar yaklaşık 185 kişidir. Ancak bu şirketin söz ve yetki sahibi imtiyazlı ortağı Cumhuriyet Vakfı’dır.”
İlhan Selçuk, Ankara’nın çankaya ilçesinde Ankara Temsilciliği için yeni kiraladıkları binaların restorasyonu ve eski binadan taşınma masraflarını çankaya Belediyesi ve Aydın Doğan’ın karşıladığını açıklıyor.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilciliği’ne ait binanın sahibinin Aydın DOĞAN olduğunu dile getiren İlhan Selçuk, “Aydın DOĞAN taşınmamız karşılığında, taşınmadan kaynaklanan giderlerimiz konusunda bize yardımcı olacaktı. Yine yeni taşınacağımız bina çankaya Belediyesi sınırlarında olduğundan çankaya Belediyesi’nin restorasyonda desteği olacaktı” demiş bir ifadesinde!..
“İlişki”lere, “bağlantı”lara ve “ortaklık”lara bakar mısınız?..
öyle bir “gazete” ki;
Bünyesinde “yok”, yok!..
öyle bir “gazete” ki;
“Kimin eli, kimin cebinde belli değil!”
Dallas dizisi, haltetmiş bunların yanında!..
Ne yalan söyleyeyim;
“Cumhuriyet’in hissedarları” arasında Turgay Ciner’in ve eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz çapan’ın bulunduğunu biliyordum ama, M.Emin Karamehmet, İnan Kıraç ve hele hele Aydın Doğan’ın bulunduğunu hiç bilmiyordum!..
Cumhuriyet, “solcu” bir gazete ha!..
Güldürmeyin insanı!..
HABERLERDEN HABERDAR MISINIZ?
Görüyorsunuz ya;
“Cumhuriyet’i yaşatmak” için, hemen herkes devrede!.. Demek ki, sadece “Emekli subay”lar desteklemiyormuş Cumhuriyet’i!..
“Büyük patronlar” da işin içindeymiş, “CHP’li belediyeler” de!..
Ehh, ne diyeyim;
“Bizim cenah, ibret alsın!”
....................
Yazının başına tekrar dönecek olursak... Görüyorsunuz ya; gazeteci, “gazete satan adam” değilmiş!.. Gazeteci, “ülkeye yön veren” adam demekmiş!..
Gerektiğinde “Yasama”nın da, “Yürütme”nin de, “Yargı”nın da ve hatta “Asker”in de üzerine çıkan, “yargısız infaz”lar yapan bir adammış gazeteci!.
Başta “bizim camia” olmak üzere, birçokları “bu işin önemi”ni hâlâ kavrayabilmiş değil!.. Ama onlar, “gazetecilik” maskesi altında “siyaset mühendisliği” yapıyorlar!..
Resmen ve alenen “ülkeyi yönetiyor”lar!..
“Hükümet yıktırıyor”lar!..
“Parti kapattırıyor”lar!..
Bizler ise, “gazete okumakta” hâlâ nazlanıyoruz, iyi mi?..
Okumayalım, okumayalım!!!
“Gazete okumayalım” ve dolayısıyla “haber”lerden haberdar olmayalım!..
Ama unutmayalım;
“Haberlerden haberdar olmaz” isek, bir gün gelir, “canımıza okunur” da, haberimiz olmaz!..
Daha ne diyeyim;
Anlayana sivrisinek, saz!..
-----------
ülke benim değil mi?!?
Bazı "anne-baba"lar vardır... "çocuklarını dövdüklerinde" kendilerini şöyle savunurlar; "Siz ne karışıyorsunuz?.. çocuk benim değil mi?.. Döverim de, severim de!"
Bazı "koca"lar vardır... "Eş"lerinin ağzını-burnunu kırdıklarında, kendilerini şöyle savunurlar:
"Size ne?.. Karı, benim değil mi?.. Döverim de, severim de!"
"Türkiye hakkında karar verenler"in kafa yapısı da bunlardan farklı değil...
"AK Parti'nin kapatılması" için açılan dâvâdan bu yana, bütün dünyadan sesler yükseliyor:
"Bu işi dünyaya anlatamazsınız!.. Yargı kararıyla halkın iradesi yok sayılamaz!" Bu söylenenleri hiç kimse umursamıyor!..
Derken EXPO-2015 üyeliğini kaybediyoruz...
Zarar 21 Milyar Dolar civarında... Borsa düşüyor, döviz fırlıyor!..
üstüne üstlük, enflasyon da yükseliyor!..
Ama, yine kimsenin aldırdığı yok!..
"Türkiye'yi kaosa sürükleyenler"de öyle bir hava var ki, sanki şöyle diyorlar: "Size ne kardeşim, ülke bizim değil mi?.. ülke bu; batar da çıkar da!.. Batarsa batsın, siz niye karışıyorsunuz?!?"
"Nikah" altına aldığı kadını "satın aldığını" zanneden kocanın mantığı nasılsa, Türkiye için "karar verenler" de galiba öyle!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi