Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Ders alabilmek!

Ders alabilmek!

Yine malum mesele, Referandum...

Yüzde 58 evet, yüzde 42 hayır..

Evetler kimin?.. Peki ya hayırlar?..

Bunların paylaşılması ile ilgili tartışmalara şahit oluyoruz şimdilerde.

Konunun tam olarak neyi ifade ettiği ve esas olarak nelerin tartışılması gerektiği kimsenin umurunda değil gibi.

Milletimizin kendisine referandumda sorulan soruyu tam olarak anlayıp anlamadığı meselesinden bahsediyorum.

Siyasi taraftarlık gayretiyle evet ya da hayır diyenler vardı referandumda. Dahası taraftar olduğu partiye bir tür ceza vermek niyetiyle onun zıddına davrananlar da. Ancak sorulan soruları da iyi anlayıp ona göre cevap verenler ve bu arada taraftarı olduğu siyasi partinin davranışına akıl erdiremeyenler de vardı muhakkak.

Referandum sonucunda karşımıza çıkan neticenin tuhaf bir tarafı var.

26 maddelik anayasa değişikliği önerisinin fırtına koparan iki-üç maddesinde sorulan sorular önemliydi çünkü ve o sorulara verilen evet cevapları, konunun anlaşıldığının; hayırlar ise konuya Fransız kalındığının işareti idi asıl olarak.

Temel bir davranış kalıbı olarak işe menfaat açısından bile bakacak olsak, evet denilmesi Milletimizin menfaatleri gereği idi çünkü.

Egemenlik hakkı çeşitli oyunlarla gasp edilmiş bir milletin, en azından yüzde 98 evet vermesinin beklenmesi gerekirdi. Çünkü referandumda soru, "egemenliğinizin bir bölümünü, onu sizin adınıza hem de fütursuzca kullanan, üstelik sizin seçmediğiniz ve dolayısıyla denetleme imkanınınız olmayan bir kesimden alıp size veriyoruz, evet mi, hayır mı?" şeklindeydi, esas olarak.

Hayır verilmesi için çabalayan örgütlü kesimlerin, şimdi bunların partisel dağılımı üzerinde tartışıyor olmaları, garip bir durum.

Asıl olarak tartışılan şey, insanları kandırmak üzerine oluşturulan bir kampanya sonrası, tamamen haksız bir şekilde temin edilen ganimetin paylaşılması gibi bir şey bu... Haksız, çünkü hitap edilen kitleye konuyu arz etmek yerine, onun nasıl kandırılabileceği temelinden hareket edilmesi sözkonusu.

Biraz geriye dönüp, hayır demenin, Milletin oylarına talip siyasi yapılar açısından ne manaya geldiğini tartışmaktan ziyade, neden hayırların az kaldığı ve neden anayasa değişikliklerinin reddedilmesinin sağlanamadığının esas tartışma konusu olması daha da garip.

Milletin siyasi temsilciliğine soyunmuş partilerin, Milletin egemenliğini iyice kısıtlama ve onu bir avuç atanmışa teslim etme çabalarından bahsediyoruz, vahim olan da bu!..

Hayır derdinde olan siyasi partilerden özellikle CHP'nin durumu tam bir ibret tablosu.

Yeni işbaşına gelen genel başkanla ilgili değelendirmenin odak noktasına, referandum alınmış durumda.

Yeni genel başkanın neden referendumda daha fazla hayır oyu alınmasına imkan sağlayamadığı tartışılıyor...

Anayasa değişiklikleri ile alakalı olarak oylama sırasında farklı bir tutum belirlenip belirlenemeyeceği şeklinde sorulabilecek doğru soru, kimsenin aklının kıyısından bile geçmiyor anlaşılan.

Garip bir değerlendirme belki ama ismi Cumhuriyet Halk Partisi olan bir partinin, anayasa değişikliklerinin ifade ettiği mana açısından, evetçilerin başını çekmesi en uygun davranışlardan birisi olurdu belki de...

13 Eylül'den sonra olsun, insanımızın artık eskisi gibi 'saf" olmadığının farkına varmaları gerekirdi.

Ancak, gelebildikleri noktanın, bir sonraki durakta insanları yanlış bir şeye daha başırılı şekilde nasıl ikna edebilecekleri ve bunu sağlayabilmek için kimi kullanabilecekleri sorusuna cevap aramak olduğu anlaşılıyor...

Hayırlısı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi