Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kürd Haso’nun din hassasiyeti ve bir rüyanın sonu

Kürd Haso’nun din hassasiyeti ve bir rüyanın sonu

Rüyanın sonuna geldik. Rüya mı, yakaza halinde kurulan bir hayal mi bilinmez ama, hayalin gerçeğin anası olduğu da bir diğer gerçek.
Bugün rüyanın son bölümüne geldik. Buyurun birlikte okuyalım:
Dindar Kürtlere karşı yapılan mücadelede ise ülkenin yazılı basın ve KRT kullanılıyordu. Onlara deniyordu ki; “İslam Arapların dinidir. Bu dinin hükümleri, 1400 sene öncesine aittir ve daha çok Arap kültüründen bahseder. Biz Kur’an’ın Kürtçe’sini yazdık. İbadetlerinizde artık Kürtçe ayetler okuyacaksınız. Ezan da Kürtçe okunacak. Kendi başınıza kurs falan açmayın. Haftada yarım saat KRT’den dini yayın yapacağız. Daha ne istiyorsunuz.” Öyle ya “Kürt aleminin en büyük düşmanı irticadır. İrtica ile mücadele istila ve işgalden daha elzem ve daha zor bir mücadeledir.” Bunu bir sütuna yazıp kaleye dikmişlerdi. Oradan aşağıya bakınca, aşağıda büyük bir levha görülüyordu. Üzerinde ise şunlar yazıyordu: “Kürt aleminin en büyük düşmanı Türk, Arap ve Fars faşizmidir, her görüldüğü yerde ezilmelidir.” Bu fiillere uyan dindar vatandaşlar iyi vatandaş ilân edildi. Kürdistan okullarında 2 aylık kurstan geçen bazı aydın Kürtler de “din alimi” olarak yeni kurulan KÜRDİSTAN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI tarafından din görevlisi olarak atandı. Fakat bunların hiç biri ne ekonominin düzelmesine yardımcı oldu ne de dağa çıkan teröristlerin silah bırakmasına. Evleri basılan, köyleri boşaltılan Zazalar, Kırmançiler çok perişan oldular. Köylerdeki bu boya mensup insanlar, Kürt askerleri ile Kırmançi ve Zaza teröristleri arasında kalıyor, geceleri teröristlerin, gündüzleri de Kürt askerlerinin dediklerini yapmak zorunda kalıyorlardı.
Bu arada Kürdistan’ın büyük şairleri Yüce önder için onu “yarı Tanrı” haline yükselten şiirler yazıyorlar, ressamlar onun en güzel portlerini çiziyorlar, bestekârlar da onun için eşsiz besteler yapıyorlardı. Mesela o şiirlerden birinde, şairlerden Şehmuz kod adlı bir şair ebedi öndere şöyle diyordu;
“84’te başlattın kutlu seferi. / Bebeği yaşlıyı kana buladın. / Kandil dağlarına kazdın siperi. / Devlet için bir ülkeyi kana boyadın…” KRT’de onun sevdiği şarkılar çalıyordu.. Onun açtığı çığır, gösterdiği hedef, ilke ve inkılabları; yeni neslin istikametini gösteriyordu..
Yeni kurulan Kürt devleti bir türlü istikrara kavuşamıyordu. Bir yanda içerdeki hain! Kırmançiler!, zalim Zazalar!, fırsatçı Keldaniler!, Asuriler, mürteciler, bir yanda dış düşmanlar; T.C, Suriye, Irak, İran ekonomiyi çökertiyor eğitime, sağlığa, ulaşıma, gitmesi gereken Kürt Liralarının, silaha ve orduya harcanmasına neden oluyordu. Bu kaos ortamından faydalanan bir sektör oluşmuştu. Silah tüccarları, eroin kaçakçıları, insan tüccarları, Mafya.. Bu kaosun sürmesi için adeta iş birliği yapıyorlardı. Hatta zamanla Kürt ordusundaki bazı askerler bu çarkın bir parçası haline gelmişti. Bu kaostan yararlanan dış devletler başta İsrail olmak üzere ABD ve AB ülkeleri, tavşana kaç tazıya tut politikası izliyorlardı. Ülkelerine yerleşen Zaza ve Kırmançi örgütlerine kol kanat gererek bu iç savaştan azami çıkarı sağlıyorlardı.
Aradan geçen 30 - 40 yılda işler düzelmeyip, tam tersi kötüye gidince dış devletlerin de desteğiyle güçlenen Kırmançi ve Zazalara birçok taviz veriliyordu. Bu tavizler de yeterli etkiyi yapmadığından Sosyalist Kürt Devleti büyük silahlar kullanarak Kırmançi, Zaza köylerini bombalıyor ve birçok insanın ölmesine sebep oluyordu. Bu gelişmeler üzerine BM harekete geçip, Kürt devletine; “şu enlem ve şu boylamlar arasına giremezsin” diyerek, kendi sınırları içinde yeni bağımsız iki devletin kurulmasına BM’nin baskısı sonucu izin vermek zorunda kalıyordu. Bu devletler; Bağımsız ZAZA Cumhuriyeti, Yüce Sosyalist KIRMANÇİ Cumhuriyeti idi. “Belki bir Kürt Federasyonu ya da Kanton sistemi olabilir mi tartışmaları da başlıyordu bu arada. Başkanlık sistemi ve Federatif bir birlik konusu da gündemde. Araplar Arapça’nın resmi dil olmasını istiyorlar; Zazaların Kürt olup olmadığı tartışılıyor. Kürt Dil Kurumu ve Kürt Tarih Kurumu’nun bir türlü çözemediği temel bir sorun.. Bir de Kürt Diasporası sorunu var. Daha derin bir dert ise, Türk, Arap ve Fars akrabalıkları ile Kürt neslinin giderek bozulması sorunu..
Rüyamda Kürdistan’da bunlar olurken, T.C’de de ulusalcı laikler ile dinci gruplar arasında bu bölünmenin getirdiği sonucu, birbirleri üzerine atarak büyük bir iç kargaşa başlamıştı. Kemalist ulusalcılar ile demokrat liberal ve dincilerin karşı karşıya gelmesi büyük bir iç kargaşanın fitilini ateşlemişti. Orada da yeni kurulan Kürdistan’a benzer kaos ortamı oluşmuştu.
Rüyanın bu noktasında kanter içinde uyandım. Bir duvardaki Kur’an’a bir de yatağımın yanındaki KALEŞE BAKTIM. Dışarıda evimizin bahçesinde yetişen çiçeklerin kokusu ve asmalarındaki üzüm beni kandan, ölümden, kinden… uzaklaştıran bir etkiyle kendilerine çekiyorlardı. “Böyle gerçeğe de böyle rüyayaya da lânet olsun” diyerek bahçeye çıktım. Annemin; “Yavrum Haso kalktın mı? Al şu bir bardak suyu iç. Şu asmadan üzüm kes de tarlaya gidelim” nidaları arasında TRT ŞEŞ’i seyretmeye koyuldum... “Rabbım” dedim; “Bu ülkeye ve bu ülke insanlarını oluşturan Müslim - gayrimüslim -Türk, Kürt - Alevi - Sünni - laik, antilaik - sivil, asker - zengin, fakir herkese akıl ver, uyanıklık nasip et.”
Haso’nun rüyası bu işte. Ne kadarı kurgu ve ne kadarı gerçek. Bana anlamlı geldi.. Sizlerle paylaşmak istedim. Hepsi bu. Şimdi Haso’nun uyanıkken aklına takılan ve cevabını aradığı sorular var.. Bu soruları şöyle sıralamak mümkün.. Sahi, Hilafet kurulursa Kürdistan Müslümanları ne yapacak? Kürdistanlı zenginler hacca ve umreye giderken Irak ve Suriye’de kolera gerekçesi ile izin engeli çıkar mı? MÜSİAD orada şube açabilir mi bu arada!.. Kürdistan üzerinden Kürt turizm şirketleri Türkiye üzerinden hacca gitme imkanı bulamayanlara ek kontenjan tahsis edebilir mi? Kürdistan İKO üyesi mi olur, AB üyesi mi? Ankara Anlaşması’ndan doğan Türkiye’nin Irak üzerindeki garantörlük hakkı Kürdistan’a geçer mi? Kürdistan Diyanet Teşkilatı hükümete mi bağlı olur özerk mi?.. Süryani, Keldani, Arami, Asuri, Yezidi ve Sabilerin durumu ne olur?. İstanbul’daki Kürtler Kürdistan’a döner mi, Kürdistan’daki Türkler ve Arapların hali nice olur.. Kürdistan Türkiye ile çatışırken, İran, Irak ve Suriye üzerinden çıkış kapısı alamazsa dış bağlantılarını nasıl sağlar?.. Sahi Kürdistan’da başörtüsü yasağı olacak mı? Türkiye’deki Kürtler Kürdistan’a kaçıp orada başörtüsü ile okuyabilecekler mi? Kürdistan’da Kur’an kursu olacak mı?
Haso uyanıkken bu soruları sorduğuna göre daha çook rüya görecek demektir..
Suriye Kürdistanı ile kavga edeceksin; İran, Irak Kürdistanı ile kavga edeceksin... AB, Türkiye’yi bırakıp Kürdistan’la ittifak kuracak. İsrail Kürdistan’ı himaye edecek, ABD Kürdistan’la ittifak yapacak, İKO’da Kürdistan Türkiye’ye karşı İslam ülkelerinin desteğini alacak, Türkler, Araplar, Şiiler, Sünniler, Farsiler PKK çizgisindeki bir Kürdistan’ı kabul edecek; öyle mi?
Rüyanda Kesire’yi gördün mü dedim, hatırlayamadı. Bir ara yakalayıp sormuşlar, “Önce Müslüman mısın, Kürt müsün?” diye.. Birden gözlerini açmış.. “Hayallerim de gerçekler de korkunçtu” diyor..

Allah’ım, bizi bize bırakma. Bizi bize düşürme. Bizi muhafaza et.. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil..
Düşündüm de bu rüya, hayal, kâbus dün bizdeki tek parti zihniyetine ne kadar çok benziyor. Türkiye kurtulurken, birileri Türkiye’den kopararak, zulümlerini sürdürecekleri birilerini mi arıyorlar aceba?
Bu yol doğru bir yolsa, yarın Zazalar ve bu bölgedeki ötekiler niye aynı yolu denemesinler ki! Anladım ki faşizm bir intihar ideolojisidir. Türk faşizmi de, Kürt faşizmi de kardeştir.. Bizler bu tuzağa düşmemek için farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulmamız gerek. Bu hayaller, korkular bir yana ben hep, şu bir oğlu dağda, bir oğlu askerde olan anaya yanarım..
Ve nihayet bu rüya da, yazı da burada bitti. Selâm ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi