M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanların Başsızlığı

Müslümanların Başsızlığı

DÜNYA Müslümanlarının başında 1924'ten beri bir İmam-ı Kebir yahut Emirülmü'minin bulunmaması büyük kopukluklara, dağınıklığa, kaosa, anarşiye, fitne ve fesada, zillete, hezimete, sebebiyet vermiştir.

Katoliklerin bir Papaları, bir Vatikanları var da, Müslümanların niçin bir Halifeleri yoktur?

Dünyada, Müslümanlardan başka hangi dinin müşterek bir ruhanî reisi veya lideri yoktur?Evet bu konuda tek istisna İslâm dünyasıdır.

Bu konuda Sünnîlerle Şiîler anlaşıp ittifak edemezmiş... Olabilir ama hiç olmazsa çoğunlukta olan Ehl-i Sünnet mensuplarının bir Emîrülmü'minîn'i olması gerekmez mi?

Artık Papalığın eski devleti yok (Küçücük Vatican pek devlet sayılmaz), lakin Papa'nın, Katolik kilise teşkilâtının büyük ağırlığı, tesiri var.

Müslüman dünyasında bir İmam-ı Kebir olsa, bugünkü kadar hercümerc, karışıklık, tezebzüb, fitne fesat, din sömürüsü olmazdı.

Şiîlerle Sünnîler İslâm'ın yorumu konusunda tam bir ittifak kuramasalar bile ihtilâfları asgarî seviyeye indirip, tartışmaları dondurup uygun bir modus vivendi'de anlaşabilirler.

Halife olmadığı için Sünnî dünyasında merkezî ve üniter hiyerarşi kalmamış; din meydanında reformcular, dinde yenilik ve değişim isteyenler, Siyonist güdümlü BOP'çular, Diyalogçular cirit atmaya başlamıştır.

İmam-ı Kebir olmadığı için Cuma namazlarının sıhhati çok şüphelidir.

Müslümanlar haklarını arayamıyor ve koruyamıyor.

Dünyanın bütün demokrat, hukuklu, insan haklarına bağlı ve saygılı medenî ülkelerinde üniversitelerde başörtüsü serbest iken Türkiye'de hâlâ yasaktır.

Müslümanlar en temel hak ve hürriyetlerden mahrumdur.

Nice dall ve mudil kişi Kur'âna, Sünnete, Şeriat-i Garra-i Ahmediyyeye aykırı ictihadlar yapıyor, fetvalar veriyor, cahil halkı yanlış yollara, öldürücü uçurumlara sürüklüyor.

İmam olmadığı için emr-i mâruf ve nehy-i münker farizası ve hizmetleri hakkıyla yapılamıyor.

Müslümanlar, ipi kopmuş bir tesbihin taneleri yahut şirazesi sökülmüş bir kitabın sahifeleri gibi darmadağınık olmuşlar.

Siyonist ve Evangelist ajanlar türlü postlara bürünerek İslâm toplumunun içine girdiler. Ümmet-i Muhammed'in içinde sürüyle ajan, casus, provokatör, manipülatör var.

Ümmet yağmurlu ve fırtınalı karanlık gecede çobansız kalmış, vahşi kurtların saldırısına uğramış perişan bir koyun sürüsüne döndü.

Dini imanı para, zenginlik, mal, benlik, şöhret, riyaset olan münafık din sömürücüleri, mukaddesat bezirganları bu bulanık havada yağmacılık yapıyor, Müslümanları dolandırıyor, kirli ve kara servetlerine servet katıyor.

Resûl-i Kibriya aleyh ekmelüttahaya Efendimiz hazretleri "Mü'minin firasetinden çekininiz, çünkü o Allah'ın nuruyla görür" buyurmuşlar ama devrimizde nice Müslümanın basireti bağlanmış, firaseti kalmamış.

Korkunç ve dehşetli bir fetret devri yaşıyoruz.

Böyle bir devirde ne yapabiliriz?

Dinimizi doğru öğrenmeli, doğru yorumlamalı ve hayata doğru tatbik etmeliyiz.

İcazetli sâlih ulemâ ve fukahanın itikad, fıkıh ve ahlâk kitaplarını okumalıyız.

Mürşid-i kâmillerin ve evliyaullahın izinden ve peşinden gitmeliyiz.

Allah ile olan bütün işlerimizde ihlâslı, mahlukat ile olan işlerimizde âdil, insaflı ve doğru olmalıyız.

Dine hizmet etmeli, dini asla istihdam etmemeliyiz.

Bedevî ve cahil Müslüman olmamalı, medenî ve vasıflı Müslüman olmalıyız.

Önce nefs-i emmâremizle, sonra harbî küffarla cihad etmeliyiz.

Altın Buzağı'dan uzak durmalıyız.

Lüks, israf ve sefahatten kaçmalıyız. Mütevazı, alçakgönüllü, orta halli bir hayat süren mütevazı ve zahid Müslümanlar olmalıyız.

İtikadımızı tashih etmeliyiz.

Kal (lâf) Müslümanı değil, hal Müslümanı olmalıyız.

Bize bakanlar bizde İslâm'ı görsünler.

Çok karanlık ve anarşik bir devirde yaşıyoruz. Böyle bir devirde ilk yapılacak iş imanını ve âhiret saadetini kurtarmak için cehd etmektir (var gücüyle çalışmaktır).

Kaptansız bir gemide yolculuk yapıyoruz. Cenâb-ı Hak yardımcımız olsun!..

*(İkinci yazı)

O KURUMLA İLGİLİ YAYGARALAR

SANKİ şimdiki durum adalete, insafa, millî kimliğe, hakkaniyete uygunmuş da, yapılacak yeniliklerle kurumun düzeni bozulacak diye feryat edip yaygara kopartıyorlar, ortalığı birbirine katıyorlar.

O kurumun bugünkü yapısı nedir:

1. Kripto Yahudiler ve Sabataycılar hâkimdir.

2. Kripto Ermenilerin büyük ağırlığı vardır.

3. Kurum resmî ideolojinin, bozuk düzenin veya sistemin kalesi haline getirilmiştir.

4. Kuruma belli bir mezhebe mensup kimseler doldurulmuştur.

5. Kurum lâikçilik yapmaktadır.

Yukarıda saydığım beş madde elbette son derece sakıncalıdır. Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş demokratik bir düzende böyle bir kurum olamaz.

İşte bu bozuk yapının değiştirilmesi isteniyor. Peki, bu değişim mutlu bir şekilde sonuçlanacak mıdır? İnşaallah doğru olan değişiklikler yapılır.

Ülkemizde siyasî, dinî, iktisadî güçler vardır. Siyasî partilerden daha kuvvetli dinî cemaatler vardır.Mason locaları başlı başına bir güçtür. Barolar, ticaret ve sanayi odaları, Ehl-i Sünnet dışındaki bazı mezhepler veya fırkalar. Arnavut-Bektaşi lobisi. Çerkes lobisi...Şu yıllarda dinî bir cemaat çok güçlenmiştir. Bu cemaatin hayırlı hizmetleri ve niyetleri vardır: Vesayet demokrasisinin kalkması için çalışıyor. Şüphe verici tarafları da vardır: İslâm itikadına uymayan bazı inanç ve görüşlere sahiptir, tehlikeli alakaları vardır. Tekelci bir zihniyete sahiptir.

Anayasal değişiklikler şu veya bu cemaatin veya lobinin isteklerine, çıkarlarına göre değil; Türkiye'nin bütününün menfaatlerine göre bilgeliğin ışığında yapılmalıdır.

Devletimizin, ülkemizin, halkımızın vesayet belâsından kurtulması lazımdır. Ülkeyi bir vesayetten kurtarıp başka bir vesayet altına sokmak çok yanlış olur.

Osmanlı devletinde bir cemaatin, bir tarikatın borusu ötmezdi. İslâmî bakımdan çoğulculuk vardı.

Önemli olan, başta gelen adalettir, nısfettir, emniyettir (güvenliktir).

İslâmî bir cemaatte Kur'âna, Sünnete, icmâ-i ümmete, Şeriata aykırı sapmalar olursa ona karşı ne gibi bir tutum alınmalıdır?

İslâm'da, esasa ve usûle aykırı olmamak şartıyla çeşitlilik ve çoğulculuk vardır. Dört fıkıh mezhebi...Çeşitli tasavvuf tarikatları... Çeşitli meşrebler...Bu çeşitlilik muhafaza edilmelidir. Tekelcilik yanlıştır.

M.Kemal Paşa ile isminden başka alâkası olmayan Kemalizm ideolojisi bir ifrattı. Onun yerine bir tefritin gelmesi iyi olmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi