Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bilişimin dünü, bugünü, geleceği..

Bilişimin dünü, bugünü, geleceği..

Dün kaldığımız yerden devam edelim..
Bu konu bilim, toplum, devlet açısından en hayati konulardan biri..
Din, eğitim, ekonomi, diplomasi, güvenlik, sağlık, hukuk, siyaset, her alanı radikal bir şekilde etkileyecek bir durumdan söz ediyoruz..
Ne yazık ki, hâlâ bir milli bilgi bankamız yok.. Türkiye hızla bir HW, SW ve bilgi çöplüğüne dönüşüyor ve bu servetimiz bir şekilde birilerinin eline geçiyor..
Yeni yeni oluşmakta olan bilişim piyasasının bir yığın sorunu var. Kendi aralarındaki rekabetin etik sınırlarını zorlaması ile iş daha da zorlaşıyor..
Bu bilgi teknolojisi denen şey, kullanıcısına hizmet ediyor sonunda.. Mafia, uyuşturucu baronları, kayıt dışı piyasa aktörleri, misyonerler, herkes bunu kullanabilir. Derin devlet GIS tabanlı bir yazılım alıp, üzerine POİ’leri yükleyerek fişleme de yapabilir.. Derin hackerler başka işler de yapabilirler.. Bu süreçte sektör aktörleri birbirine karşı değil, birlikte bu hukuk dışılıklarla mücadele edebilirler.. Herkesin piyasanın, bilişim hukukunun doğru bir şekilde oluşması ve olumsuzluklara birlikte karşı konulması için el birliği yapması gerekir.. Burada birbirimize karşı kazanılacak bir zafer değil, birlikte kazanacağımız bir zafer var.. Hepimiz bu zeminde hareket ediyoruz. Bu zemin zedelenirse hep birlikte zarar ederiz..
Tekrar ana konumuza dönmek gerekirse, Microsoft çok yakında MİDORİ’yi açıklayacak. Bilgi güvenliği ve bilgi tekeli, düşünce ve ifade hürriyeti kadar artık önem taşıyor.. 3. kuşak cep telefonu kullanan, 3. kuşak insan hakları için de artık bir şeyler yapmalı.. 3. kuşak sorunlar kapıda bekliyor.. Orwel’in büyük gözaltısı gerçekleşiyor gibi sanki. Coğrafi bilgi sistemleri, kent bilgi sistemleri, parası olan ya da örgütlü grupları, yalnız bireylere karşı daha güçlü kılıyor. Siyaset bilişim altyapısını kontrol ederek daha güçlü bir konuma yükseliyor sanki.. Spetial veritabanı sayesinde zaman, mekan, tema ve birey koordinatlarında simetrik bilgi sorgulamaları yapabileceğiz.. Macintosh’un I-Pad’i bir çok şeyi değiştirecek.. Sırada Samsung var. Sırada Asus var.. G3 daha yaygınlaşmadan G4 geliyor.. Internet 2’ye alışmadan Internet 3 kapıya dayandı.. Fiberoptik kablolarla bilgi otoyolunda önemli bir dönem başlıyor.. e-devlet, e-belediye bitmeden e-demokrasi’ye geçiyoruz..
Bilim ve teknoloji; toplumun, siyasetin ve hukukun önünde koşuyor.. Babalar çocuklarının peşinden koşuyor. Yeni bir durumla karşı karşıyayız..
Jonathan Mostov’un yapımcılığını üslendiği, senaryosunu Michaen Ferris’in kaleme aldığı, Bruce Willis’in başrolü oynadığı, Türkiye’de “Suretler” adı ile gösterime giren “Surrogates” isimli 2009 yapımı filmde FBI ajanları, bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır. Bu öğrenci insanların kusursuz robot versiyonlarının yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinden çıkmadan yaşamalarına imkân tanımaktadır. Maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz? Bu artık sadece bir bilimkurgu filminden ibaret bir fantezi değil..
Hayaller gerçek oldu. Korkulan gerçekleşti. Hayal gerçeğin anasıdır.. Ancak korku çare ve çözüm değil.. Uygarlıklar umutla kurulur.. Korku içe kapanmayı, kuşkuyu, düşmanlıkları besler.. Umudumuz korkumuza baskın çıkmalı..
Evet artık ABD, İsrail, İngiltere dünyadaki tüm haberleşmeleri denetliyor. Echelon ve Promis sistemiyle bilgisayar, telefon, ve internette her yaptığınızı izliyorlar. Uzaydan, cepten, netten izleniyorsunuz.. Ve birileri gizli reklam ve gizli mesajlarla size ulaşmaya çalışıyor.. Sizi dönüştürmeye, üretim tüketim ilişkilerinizi ve davranışlarınızı, güçlü ve zayıf yanlarınızı öğrenmeye çalışıyor..
Büyük gözaltı gerçekleşti. “Büyük birader” iş başında! MOBESE’ler, uydu, insansız hava araçları, OGS’ler, navigasyonlar, hepsi belli merkezlere bilgi taşıyor. Yeni kuşak kameralar yazıları okuyor, objeleri tanıyor, davranışları yorumluyor.. Bütün bunlar gerçek. Ama hâlâ geç kalmış sayılmayız.. Biz bu teknolojiyi daha iyi bir gelecek için, adaletten, barıştan, özgürlüklerden yana, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti için kullanma şansına sahibiz..
Üzerinde düşünmemiz gereken tek gerçek bu değil. 19.YY sonunda, savaş yıllarında kapitalizm, komünizm ve faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. YY’ı açıklamamız mümkün değildi. Para, bilgi, emek ve malın, insanın serbest dolaşıma açıldığı bir zamanda her şeyi yeniden tanımlamamız gerekiyor.. Artık bağımlılıktan değil karşılıklı bağımlılıktan söz ediyoruz. Ulusun yerini halk aldı, çoğunluğun yerini çoğulculuk aldı.. Emeğin yerini para aldı.. Kanunun yerini hukuk aldı, toplumun önceliğini birey aldı.. Hak, sorumluluğun önüne geçti.. Herşey geri dönüşü mümkün olmayan şekilde değişti.. Değişim sürüyor..
Mesela Türkiye’de yaşıyoruz. Çocuklarımız Amerika’da okuyor, Ama düşünelim. Almanya’daki bir Amerikan şirketinde göreve başlıyor bu kişi.. Çalışma alanı Moskova.. Orada Güney Afrikalı bir kızla tanışmış ve evlenmeye karar vermişler.. Kızın annesi İngiliz, babası Hindistanlı.. Bu genç ülkesini çok seviyor, yaşlanınca emeklilik günlerini Türkiye’de geçiriyor, onun için gayrimenkul yatırımını Türkiye’de yapıyor. Parasını Japon borsasında değerlendiriyor. Maaşını euro alıyor ama ruble harcıyor. Primleri Amerika’daki ana şirketin karlılığına göre şekilleniyor.. Bu kişi Müslüman ama aynı zamanda Şii. En iyi arkadaşı bir Japon. Her akşam onunla internetten satranç oynuyor.. İspanyol takımında oynayan bir okul arkadaşı var, onun için İspanyol takımını tutuyor.. Çevreye çok duyarlı olduğu için oyunu Yeşiller Partisi’ne veriyor. Kim bu? Bu insanı tanımaya, anlamaya çalışalım..
Hiçbirimiz doğduğumuz yeri, zamanı, toprağı, cinsiyetimizi, derimizin rengini kendimiz seçmedik..
Bırakalım insanlar inandıkları gibi yaşasınlar ve düşündüklerini özgürce ifade edebilsinler..
Şimdi soruyorum. Bu gidiş nereye? Ve şimdi biz ne yapmalıyız?..
Gerçekten bilgi bizi güçlü ve özgür kılacak mı?
Sanal gerçeklik, somut gerçekliği boğabilir mi? Şimdi gerçeğe ulaşmak, düne göre daha mı kolay, daha mı zor?..
Evet, bu ve buna benzer daha bir yığın soru var.. Yeni bir dünya kuruluyor ve sorunlarını da beraberinde getiriyor.. Geleceğin dünyasını sorunlardan şikâyet edenler değil, çözüm üretenler inşa edecek
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi