Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Kemalizm nedir aslında?

Kemalizm nedir aslında?

DİN gibi algılayanların varlığı inkâr edilebilir mi?
MEZHEP derecesinde üstüne titreyenler yok mudur?
MESLEK gibi kullananlar yoktur diyebilir miyiz?
Ayıp olmasın ben çözemedim ve sizlere sormak istedim...
Kimi zevat Atatürkçülüğü veya Kemalizmi bir ticari meslek gibi kullanmıyorlar diyebilir misiniz?
Diyemeyiz...
En sadık Atatürkçüler, en sivri Kemalistler zannımca getirisi fazla olduğundan dolayı bu kavramlara sığınıyorlar...
Bir de kurşun geçirmediğinden dolayı...
Geçmişte çok gördük... Kumarhanede yakalanan maganda: “Atatürkçü olduğum için bana iftira ediliyor” bahanesine sarılırdı...
Fuhuş yapan yosma da “Atatürkçü olduğunu” ileri sürer, aleyhindeki her iddiayı def ederdi...
Banka soyan banker ve mahalle hırsızı dahi hiçbir kurtuluş yolu kalmadığını görünce “Ben Kemalistim de...” der, muhtemelen cezadan sıyırırdı...
Bizim ülke bir garib ülkedir vesselam...
Partilisi Atatürkçü/Kemalist...
Esnafı Atatürkçü/Kemalist...
Hukukçusu Atatürkçü/Kemalist...
Üniversite hocaları silme Atatürkçü/Kemalist...
Eee, peki kim kaldı Atatürkçü olmayan, Kemalizme ayak uydurmayan?
Pilav Sevenler derneğinin tüzüğünde bile “Atatürkçü veya Kemalist” ibareleri geçmektedir. Aksi halde sigaya çekilirler...
İnsanın aklına hemen, niye bu derecede geri kaldık, sorusu gelir...
Niye olacak, samimiyetsizliğimizden...
Kimi sevdiğimiz, kime ihanet ettiğimiz asla ve kat’a aynel açık belli olmaz... Çünkü içten pazarlıklı bir nesil yetiştirdik saye-i devlette...
Şapkasını mı olur, kepini mi, poşusunu mu, önüne alıp düşünen olmaz ki biz hiç mi akıl-izan taşımıyoruz?
Eğer akıl-izan taşımış olsak niçin Atatürkçü, niçin Kemalist olduğumuzu sağlam şekilde öğrenir, gerekleri neyse onu yaparız... Bir de Atatürk dönemi ile bu günleri mukayese eder, nerdeyse 100 yıl öncenin 100 yıl sonraya etkisini araştırırdık...
Bir veya birçok aldatan mı var?
Bizler kayıtsız/şartsız aldananlar içinde miyiz?
Evet fikirler eskimezler... Hele sağlam fikirler binlerce yıl ayakta kalabilirler ve fire vermezler...
Amma ya fikrinden ziyade baskıcılık taşıyan hareketler?
Diyeceğim o ki, sanatta, siyasette, edebiyatta, ekonomide, düşüncede yenilikleri kovalayıp, geçmişin sloganvari beyanlarını nas gibi kabul etmek acaba bize ne kazandırdı, neler kaybettirdi...
Korktuğum ise, çağın ötesinde mıhlanıp kalacağımızdır.
Güneş bile her gün yeniden doğuyor...
Aynı musluktan akan su dünkü su değildir...
Semada dolaşan bulutlar dünkü bulutlara benzese de dünkü bulut değil yeni bulut kümeleridir...
Düşünmeden doğru bulunmaz...
Düşünelim, tartışalım ki yeni çıkış yolları bulalım, medeni ülkelerden geri kalmayalım...
Anlıyorum, inançlar değişmez aslında...
Yanlışı varsa değiştirilir... Değiştirilmezse ileri gitmek imkânsız...
Tarihimize sahip çıkacağız...
Tarihi değerlerimize mutlaka sahip çıkmamız lazım...
Bugünü ihmal edersek, yarını hiç düşünmezsek bizim yerimiz neresidir?
Biz kim oluruz, hiç düşündünüz mü?
En isabetli görüş yalnızca İsmet İnönü’nün, Süleyman Demirel’in veya Turgut Özal’ın görüşü diye ısrar etmek görüş fukaralığıdır...
Mesela, Atatürk’ün kurduğu parti kimin emir-komutası altındadır?..
Sayın Kılıçdaroğlu geçmişi ve bugünü mukayese ederek fazla umuda kapılmamalı, yeni bir sistemin kapısını araladığını zannetmemeli...
Seyfi Oktay ne der bilmem...
Ne derse desin... Dünya indir/kaldır dünyasıdır... Özel kişiler özel isimler bırakırlar ve giderler...
Herkes ne dahidir, ne ulaşılmaz bir yıldız...
Lütfen düşünelim enine-boyuna...
=====================
Çık dağda bulursun gülün hasını
Sarp dağlar emzirir selin hasını
Ovadaki düz yol seni şaşırtır
Yamaçlarda ara yolun hasını...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi