Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

AK Parti denize mi düştü

AK Parti denize mi düştü

Abesle iştigal sorusu değil bu soru...
Bizim kültürümüzün büyük bölümünü teşkil eden atasözleri iş olsun diye söylenmemiştir...
Denize düşen yılana sarılır...
İktidardaki AK Parti’nin muhalefet kapılarında uzlaşma aramasını ben “Yılana sarılma, timsah öpme ve canlı piranha koklama” sayarım...
Çünkü müsbet netice çıkmayacağı gibi müşkülatı daha bir artırır...
İkinci Kemal’i (Anadol) dinlediniz herhalde...
Mealen: “Evet sizi destekleriz amma, dokunulmazlıklar kalkarsa, seçim barajı aşağı çekilirse, YÖK kaldırılırsa...”
Zannımca daha uzar bu talepler...
“İlk seçimde bize, yani CHP’ye laiklik kontenjanından 90 milletvekili verirseniz...
Camilerde içki içme serbestisini getirirseniz...
Hac ve umre ibadetlerini yasaklarsanız...”
Mümkündür bu talepler... Zira CHP en eski partidir, en fazla bilinen, en fazla yol bozan partidir...
Diğerleri de CHP kadar olmasa bile kendi özel taleplerini ileri sürebilirler...
MHP, seçim barajının derhal % 5’e inmesini, Olağanüstü Hal kanununun devamlı hale getirilmesini, askeriyenin okeyi olmadan hiçbir kanunun geçerlilik kazanmasını ve dahi Ergenekon sanıklarının tamamen serbest bırakılmasını isteyebilir muhtemelen...
Gelelim BDP’ye:
“Abdullah Öcalan dikkate alınsın... Dağdaki PKK eşkıyalarına madalya takılsın, sosyalizm ilan edilsin... Karayılan’a paşalık rütbesi verilsin... Eğitim Kürtçe olsun, bilumum kuşlar Kürtçe ötsünler, İmralı adası ziyaretgâh yapılsın...”
Hemen aklınıza gelecekler şunlar:
Başörtüsü ile bu taleplerin ne alakası var? Talepler yerine getirilirse başörtüsü tu kakalıktan cicileşiyor mu?
Siz bilirsiniz amma bu yılanlar sizi sokar... Zaten bütün maksatları zehirlemektir...
Daha bunlar ne ki???
Karşınıza sürü sürü Hindistan inekleri çıkacak... Kutsal ineklerden kurtulabilecek misiniz?
Vallahi eskiden bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkartamazdı... Şimdi bir kuyuya binlerce deli taş atıyor, maalesef akıllı sandığımız kimseler taşı çıkartmadıkları gibi binlerce taşı kendileri atıyor.
Taşlar, inekler derken daha dehşet durumlar geliyor gözlerimin önüne...
Boynuzlu boynuzlu ideoloji öküzleri... /Dünyayı biz yarattık, istersek biz sonunu getiririz/ şövalyeleri...
Yani diyeceğim o ki, zor meseledir yılana sarılmak...
Aklı olan yetki elindeyken denizi kurutur...
Ne yılan kalır, ne çıyan...
Denizlerin suyu çekilince taş atıcılar ve antik öküzler de kaybolurlar...
Her devrin akıldaneleri daha son sözlerini söylemediler...
Onlar ki:
İki kelimelik bir cümle ile kutsal ineklerin, putsal öküzlerin tüm reflekslerini harekete geçirirler...
Vehime kapılmanın da gereği yoktur...
Deniz zannettiğiniz seraptır... Sizi denizden çıkarmasını umduğunuz zevat ise eski bürokrasi cinleridir...
Kesin umudunuzu... Başörtüsü meselesi kirli ellerle çözülse dahi hayrı olmaz...
Bugün istediklerini verirsiniz, yarın daha fazlasını isterler...
Maksatları yorgunu yokuşa sürmektir...
Ha... Bir de şu var:
Başörtüsünü engellemeye kalkışacakların ifritlikleri, sahtekârlıkları bilinmeyebilir... İlkokula örtülü çocuk göndermenin samimi bir maksadı olduğuna inanıyorsanız, aldanırsınız... Sahtekâr provokatörler Kangal dikenine bile örtü giydirirler, unutmayın...
Nerdesin kurban olduğum samimiyet?
===============
Biri çıkar kuleye, halka tehdit savurur
Biri iner caddeye, ha bre çam devirir
Biri saman altından su yürütür sinsice
Biri ali makamda türlü dolap çevirir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi