Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hükümet yalakası diyor ki...

Hükümet yalakası diyor ki...

Hükümet yanlısı bir gazetede çalışıyormuşum, CHP ve Baykal konusunda önyargılıymışım, dolayısıyla söylediklerimin yahut söyleyeceklerimin hiçbir kıymet-i harbiyesi yokmuş.

Hadi bunu diyen arkadaşın ‘ne yanlısı’ mevkutede çalıştığını, hangi karanlık odaklarla dirsek teması halinde olduğunu açık etmeyeyim de, sabah sabah maraza çıkmasın...

Eskiden düzeltmeye kalkışır, üzerime yapıştırılmak istenen yaftadan kurtulmaya çalışırdım; bazı sefillerin ‘mevzun sefillikler’ine tanık olduktan sonra vazgeçtim.

Kim nasıl görmek istiyorsa görür.

Bu benim değil, öncelikle ‘öyle görmek isteyenler’in sorunu.

Bidayetinden beri ‘iki kere iki dört’ basitliğindeki bir şeyin altını çiziyorum; bu kadarcığını bile fehmedemeyecek kadar akıl melekeleri dumura uğramışsa, yapabileceğim fazla bir şey yok.

Söylediğim şey şu:

Güzel yurdumuzda sağ, ‘statüko’ karşısındaki (istenmeyen) konumu nedeniyle sürekli ‘reformcu’ bir pozisyona itilmiştir.

Bu nedenle, batıdaki ‘korumacı’ benzerlerinden farklıdır.

Dahası, ilerlemecidir, kalkınmacıdır, özgürlükçüdür, şudur budur...

Fakat, mütekamil bir ‘özgürlükler ortamı’, solun katkısı ve lokomotif görevi olmadan asla mümkün değildir.

İyi de, aranan sol nerede?

Bütün mesele bu işte...

Dün Baykal’ı izledim: Nihai hedefi ‘demokrasi’ olan solcu bir lider gibi değil, statükoyu korumaya ant içmiş ‘nasyonalist bir vaiz’ gibi konuşuyordu.

Elbette Baykal’ı, Türkiye’deki cari sol anlayışların dışına koymuyorum.

Köprüye, baraja, tüp geçite, piyasa ekonomisine, inanç özgürlüğüne, özal’a, Menderes’e, Amerika’ya, Avrupa’ya, Asya’ya, Antartika’ya, hatta kıta Afrika’sına karşı olmak, statüko adına ne varsa sahiplenmek solculuksa, Baykal’ı da esaslı bir solcu kabul edebiliriz.

çünkü bizde ‘sol’ zannedilen şey, teokratik laisizmle Kemalizmin (Atatürkçülük değil, dikkat!), müntehib-i sani demokrasisiyle (!) totalitarizmin izdivacından doğmuş bir tuhaf ideoloji...

Mahut konuşmayı yorumlayan Okay Gönensin, Baykal’ın Başbakanlık hesapları yaptığını yazıyordu. Demek ki, iktidar partisine yönelik oldubittiyi, bu nedenle ‘şeriat’ ve ‘parmak’ metaforuyla açıklıyordu. ‘Siyasi kriz çıksa da, aradan sıyrılıp iktidara geliversek’ der gibi.

Hadi diyelim ki iktidara geldiler... Olur a!

Muhafazakar yönetimlerin akim bıraktığı hangi işi tamamlayacaklar?

Seçim sistemini değiştirebilecekler mi? Yeni bir siyasi partiler kanunu hazırlayabilecekler mi?

Piyasa ekonomisine ayak uydurabilecekler mi?

Ellerinde bir ‘yargı reformu taslakları’ var mı? Yoksa Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay uygulamalarıyla mı yetinecekler?

Peki, Türkiye vizyonları nedir?

Bize nasıl bir gelecek vaadediyorlar?

Kendi ifadeleriyle ‘cunta anayasası’ndan ve bu anayasanın yan ürünü olan YöK’ten kurtulmak konusunda net düşünce ve tutumları nedir?

Kürt sorununu nasıl çözecekler?

Daha da önemlisi, devletle halkı barıştıracak, devleti yeniden ‘vatandaşın devleti’ kılacak ne tür projeleri var? Kuvvetler ayrılığı ilkesini nasıl ikame edecekler? ‘Din ve vicdan özgürlüğü’nü nasıl sağlayacaklar?

Bir dönem ‘üretim solculuğu’ diyorlardı, üretimi nasıl arttıracaklar? Somut bir önerileri, bir planları, bir kalkınma reçeteleri var mı?

çok canlar yakan ve ‘kerinçli-kerinçsiz’ şahıslara nümayiş imkanı tanıyan 301. maddeyi ıslah edebilecekler mi?

Nobel almış tek Türk yazarı Orhan Pamuk’un ülkeye dönmesini sağlayabilecekler mi?

Bıraksın Baykal, ‘Uyarmıştık, dinlemediler’ diye sahiplik perdesinden konuşmayı, bize Başbakan olduğunda yapacaklarını anlatsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi