Akif Emre

Akif Emre

"Düşünen kalem"

"Düşünen kalem"

Nuri Pakdil düşüncelerinin içeriği kadar bunları aktarış biçimiyle de dikkat çeken, tartışılan bir düşünür-sanatçıdır. Özellikle muhafazakar kesimde, dönemi göz önüne alındığında sol aydınlarla özdeşleştirilen yeni kelimeleri rahat kullanmasıyla eleştiri oklarını üzerine çeken biri oldu. Söylediklerinden çok söyleyiş biçimine takılı kalan bu sağ muhafazakar refleks, Pakdil'in etkisini bir yönüyle sınırladığı bile iddia edilebilir. Oysa geçmişe dönüp bakıldığında Pakdil'in kullandığı kelimeler, hatta Sezai Karakoç'un Türkçesi bile döneminde ne kadar yadırganmış olsa da bugün herkesin, bilhassa eleştirenlerin en azından alıştığı bir dil haline geldi.

0ysa Nuri Pakdil'in tartışılması gereken çok daha önemli yanları vardı. Edebiyat Dergisi etrafında oluşturmaya çalıştığı düşünce ve sanat atmosferinin etkileri hâlâ devam ediyor. Adeta tek kişilik bir mektep gibi çalıştı, genç yeteneklerin keşfedilip edebiyat ortamına kazanılması için çaba gösterdi. Hepsinden önemlisi yaptığı işi yani sanatı, edebiyatı, düşünceyi ciddiye aldı ve bu ciddiyete uygun biçimde yaşadı.

Bugün Edebiyat geleneğinden yetişmiş yazar, şairlerin sayısı Edebiyat Dergisi'nin okuyucu sayısı ile yarışır.

İslamcılığı medeniyet bilinci olmadan üretilemeyeceğinin idrakiyle kalemini işleten Pakdil sanat ve edebiyat ortamında yeni bir ses geliştirmeye çalıştı. Bu açıdan bakıldığında her bir yazısı adeta birer manifesto niteliğinde olduğu görülür.

En çok eleştirilen dil konusundaki tutumu onun tavrı açısından anahtar niteliğindedir. Yeni kelimeleri rahatça kullanmasına karşın medeniyetimize ait kavramsal çerçeveyi ısrarla korumaya, gündeme getirmeye çalışan bir strateji izledi. Yayınlanan kitapların ismine, yazı başlıklarına, ısrarla gündeme getirdiği kavramlara bu gözle bakıldığında derin bir tarih ve medeniyet bilinci ortaya çıkar...

Nuri Pakdil adına yapılacak bir toplantıya verilecek bir başlık bu kadar isabetli olabilirdi: Düşünen kalem... O sadece düşünce üreten bir entelektüel olmakla yetinmedi hiçbir zaman. Düşüncesi ile eylemi hep atbaşı gitti. Düşünmüşse mutlaka kalemin ucuna gelmiş demektir. Kaleme düşmeyecek fikir, eyleme geçmeyecek düşünce söz konusu olamazdı.

Kahramanmaraş'a "Düşünen Kalem: Nuri Pakdil" sempozyumu Türkiye'nin değişik yerlerinden gelen katılımcıları görünce ne kadar çok yönlü bir inşa işine giriştiği üzerine bir kez daha düşündüm.. Doğrudan kendisiyle rabıtalı olanlar kadar hayatta hiç görüşmese de bir şekilde etkilenen kalem erbabının çeşitliği doğrusu şaşırttı.

Maraş'a en son yine böyle bir toplantı nedeniyle gitmiştim. Sezai Karakoç ve düşüncesini ele alan bir toplantıdan sonra aynı çizginin devamı sayılabilecek Nuri Pakdil'i konuşmak üzere bir Anadolu şehrinde toplanmak bu toprakların mayasındaki bereketi hatırlattı bana... Küçük bir Anadolu şehrinden bunca isimin yetişmesi kadar şehrin bunu hatırlaması da önemli..

Nuri Pakdil'i Türkiye'ye tekrardan hatırlatılması girişimi geçmişin yadından öte anlamlar içeriyor kuşkusuz.

Pakdil'in o savaşçı kalemi, devrimci sesi, marşlara ayarlı nefesini bir kez daha yüreklere salmayı bu şehrin üstlenmesi artık cesaret isteyen bir iş oldu.

Oysa kimi kavramların çokca dillendirildiği, o ölçüde de içinin boşaltıldığı bir ortamda yaşıyoruz. Siyasilerden aydınlara herkesin medeniyet kavramını uluorta kullandığı, adeta sakız yapıldığı günümüzde medeniyet bilincini ısrarla gündeme getiren, medeniyetimizin değerlerini savunan öncü isimlerin başında gelir Pakdil. Çok dikkatli biçimde, içi boşalmış sloganlara indirgemeden kavramlarımızı gündemde tutmaya çalıştı. "Medeniyetler ittifakından; AB yi bir medeniyet projesi olduğu" için destekleyen, hiçbir şey söylememek için bu kavrama sığınan eski İslamcılara bakınca bu fikir öfkesine sahip kalemin yeniden gündeme getirilmesi önemliydi.

Kaybedilmiş bir kavganın, bir iddianın kalemi olarak hep diri şeyler söyledi gündeme getirdi.

Bu açıdan toplantıya bakınca onun temel düşüncelerinin yeterince işlendiği söylenemez. Mesela Hüseyin Su'nun onda "dini düşüncenin tezahürü" türünden derinlikli bir sunum örneği fazla değildi.

Hele bir bilinç olarak İslamcılık vurgusu çok az gündeme geldi.

Bunun yanı sıra Pakdil'in kritiğinin de yapılması beklenirdi. Ne ki ilk kez yapılan böylesi bir toplantı daha çok geçmişin hatırlanması türünden olması kaçınılmazdı.

Pakdil yitik bir medeniyeti hatırlatmaya çalıştı, Maraş ise Pakdil'i yeniden hatırlatarak bir mesaj verdi. Emeği geçenleri kutlarım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi