Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Cumhuriyet, din, devlet...

Cumhuriyet, din, devlet...

Cumhuriyet'in 87. yılında, bütün tartışmalara rağmen geldiğimiz noktanın umut verici olduğuna inanıyorum. Tartışmaların ağırlık merkezi siyasîdir, gücü elde tutma mücadelesidir.


Başka bir ifadeyle, mücadele; kendisini Cumhuriyet'in kurucusu ve asli sahibi gören elit tabakanın, vesayeti koruma çabalarından kaynaklanmaktadır.

CHP, ileri geri adımlar atsa da, zikzaklar çizse de "laikliğe takılma"yı sorguluyor, üniversitelerde başörtüsü konusunda takındıkları tavrı eleştiriyor, din ile barışmanın sancılarını çekiyor... Yargı, ideolojik odakların gövde gösterilerine rağmen "yeter artık" diye sesini yükseltiyor. Üniversiteler daha özgürlükçü, halkla, halkın değerleriyle barışmayı arzulayan işaretler veriyor. Parlamentodan, Meclis'e müdahale çıkışlarını tersleyen gür sesler yükseliyor.

Bu değişimde, statükonun savunulamaz hale gelmesinin rolü de küçümsenemez. Devlet birimlerinin içerisinde, hâlâ toplumu şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyen yolsuzluklar, rüşvet çarkları, fuhuş çeteleri ile stratejik mevkilere ulaşan çürümüşlük, hukuk tanımayan resmî yapılar, Cumhuriyet'in, artık taşımaya takatinin kalmadığı ağır bir yüktür. 87. yılında Cumhuriyet, arınmaya ve demokratik bir ruha kavuşmaya hasrettir...

Tartışmaları da, gerilimleri de bitirecek, söz konusu hasreti de dindirecek tek bir yol var: demokratikleşmek. Ancak, temel bir sıkıntı var: Din-devlet ilişkilerindeki tartışma...

Bir kesim, dini yaşamada son yıllarda görünür hale gelen, yaygınlaşan sosyolojik gerçeği, "İslami bir rejime doğru kayma" göstergesi olarak algılıyor. Vesayetin aktörleri de, bilhassa medyadaki belli bir zihniyetin yardımıyla bu kaygıyı korkuya, vehimlere ve paranoyaya dönüştürmeye uğraşıyor. Maalesef, başka bir kesim de, yüzde 42'lik diyeceğimiz kesimin kaygılarını, empati yaparak anlamayı reddediyor. Bir kesim, dinin daha yaygın yaşanır hale gelmesini, militan bir laiklik anlayışı ile tehlike gösterip, dayatmalardan, zorbalıktan yana tavır koyarken, bir kesim de, kendini adeta dinin mihenk taşı haline getirip, insanların imanını hesaba çekmeye kalkabiliyor. Türkiye'de en az yüzde 90 mümin olduğunu söylüyor. İnançlarının gereğini kimi doya doya yapıyor, kimi az yapıyor. Az yapanların çoğu da, bu halinden şikâyetçi olduğunu, mahcup bir eda ile ifade ediyor. Kaldı ki, kimin Allah indinde daha makbul olduğunu biz bilemeyiz. Bir kazaya sebep olmasın diye yoldan taşı kaldıranın, hayvanlar eziyet çekmesin diye yüreği çarpanın en önde cennete gidemeyeceğini kim söyleyebilir?

Türkiye'deki tartışma esasen ifratla tefritin kavgasıdır. Bu, aklıselimin kavgası değildir. Makulde buluşabilsek, birbirimizle konuşmayı, birbirimizi dinlemeyi deneyebilsek ve hoşgörülü olabilsek, kavganın yerini kesinlikle uzlaşma alacaktır. Cumhuriyet, demokrasi ile taçlanacaksa, tek ihtiyacımız bu uzlaşmadır.

Bu uzlaşma, İslam ile demokrasi arasında bir çatışma olmayacağını da anlamamızı sağlayacaktır. İslam demokrasi, demokrasi de İslam değildir. İslam, ebedi ahiret hayatına inananların, dünyayı insana yakışır şekilde değerlendirmeleri, iyiden, güzelden, hayırlardan yana bir hayat sürmeleri, insana, çevreye, bütün canlılara zarar veren kötülüklerden uzak durmayı nasihat eden bir dindir. Müslümanların bu dini layıkıyla temsil etmemeleri, dinin değil, insanların kabahatidir. Dinin özünü bırakıp şekle, menfaatlere yönelen insanın faturasını, niye din ödesin? İslam'ı demokrasiye, demokrasiyi İslam'a zıt görmek yanlıştır.

Dinin siyasallaştırılması tehlikesi elbette vardır. Ama bu tehlike, rejimden daha çok din için tehlikedir.

Çatışmayı, gerilimi demokrasi ile aşabiliriz, fakat siyasi çıkarlara dayalı siyaset anlayışı demokrasiyi engelliyor. Demokrasiyi hazmedememe, demokrasinin önündeki en büyük engeldir. Referandumla bir dar boğazdan geçtik, uçurumun kenarından döndük. Dileriz, Cumhuriyet'in 90. yılında daha huzurlu, daha müreffeh ve daha umutlu oluruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi