AK Parti hangi yolu seçecek?

AK Parti hangi yolu seçecek?

AK Parti'nin kapatılmasıyla ilgili yargı süreci devam ediyor... Türkiye belki de tarihinde ilk kez iktidardaki bir partinin kapatılma gerçeğiyle karşı karşıya.
Zor bir süreçten geçiyoruz.
Bir yanda, tepesinde "demoklesin kılıcı" gibi kapatılma ihtimali duran bir iktidar partisi, öte yanda aynı partiden demokratik açılımlar yapmasını bekleyen geniş bir kitle var.
Bu derin paradoks sadece toplumda değil bizzat AK Parti içinde de yaşanıyor.
Kapatma davası şokunu atlatan AK Partililer, günlerdir bu kısırdöngüden nasıl çıkılacağı hesaplarıyla yatıp kalkıyor...
Parti içinde iki ana aksın netleştiği giderek kesinleşiyor.
Bir kesim, çıkışı geniş bir demokratikleşme paketinin açılmasıyla mümkün görüyor. Bu kesime göre AK Parti daha önce yapması gereken demokratik açılımları şimdi devreye sokmalı, başta "Venedik Kriterleri" olan partiler yasasını, seçim yasasını değiştirmeli. Sonra da Anayasa'yı değiştirme meselesini ele almalı.
Bu görüşü savunan bir AK Partili şöyle diyor:
"Bu saatten sonra yapacağımız tek şey, Türkiye'nin önünü açmak olmalı. Süreç kapatılma ile sonuçlanmasa bile siyasi yasakların geleceği kesin. Mesele buraya gelmemeliydi gelmişse geri dönüşü olmaz..."
Bazı liberal ve demokrat aydınların da dile getirdiği bu görüş AK Parti içinde geniş bir taraftar kitlesi bulsa da henüz etkin duruma geçmiş değil.
öteki görüşe gelince...
Onlar daha çok "devletle" yeni bir mutabakat yapılmasını savunuyor. Temel yaklaşımları da süreci zamana bırakmak olarak nitelenebilir.
AK Parti yönetimi bu iki görüş arasında gidip geliyor.
Acaba ara bir formül bulunabilir mi?
Olayları dışarıdan izleyen bir siyasetçi şöyle diyor:
"Aslında AK Parti içinde tartışılan seçeneklerle toplumun farklı kesimleri arasında tartışılan ve önerilen seçenekler farklı değil. önemli olan yönetimin hangi yolu seçeceği... Bana kalırsa biraz ondan, biraz bundan bir yol izlenecek. Bu da yeni bir çıkış olur mu doğrusu çok emin değilim..."

"Derin akıl" neyin peşinde?
Tabii AK Parti'nin nasıl bir yol haritası izleyeceği elbette önemli... Ama onun kadar önemli olan onu bu noktaya sıkıştıran güçlerin ne yapacağı...
Kulislerde ilginç siyasi teorilerden söz ediliyor.
En önemlisi de "derin akıl" diyebileceğimiz bir kesimin AK Parti'ye yönelik planları.
Bu çevreler, artık eskisi gibi parti kapatmaların çare olmadığı görüşünde...
Yani onlar, AK Parti'nin Refah ve Fazilet Partisi gibi kapatılarak sonlanmasını istemiyor.
Amaçları, AK Parti kurmaylarının toplumun gözündeki saygınlığının yitirilmesini sağlamak...
Buradaki boşluğu da muhafazakar kesimi elinde tutabilecek ama güçlü de kılmayacak kendilerine yakın yeni bir siyasi aktörle doldurmak istiyorlar...
İşte bu noktada "Derin akıl" devreye bir başka gücün, bir "cemaatin" de girmesini istiyor.
Bu süreci yakından izleyen bir siyasetçi şöyle diyor:
"AK Parti'nin son çıkışları bazı cemaatleri rahatsız etti. Dikkat edin Türkiye'de tarikatlar devletle direkt olarak hiç çatışmamıştır. çünkü var olmaları 'Sen beni görme ben de seni görmeyeyim' gibi bir anlaşmayla devam ediyor. Son dönemdeki yargı kararlarına bu çerçeveden bakınca yeni ittifakların kurulacağı ihtimali yüksek... Amaç da eskisi gibi tam kapatmak değil, küçültüp güçsüzleştirmek."
Kısaca, kulislere göre, içinde klasik merkez sağdan, muhafazakar kesime birçok siyasi aktörün, sivil çevre ve cemaatin rol aldığı bir siyasi projeksiyon önümüzdeki sürece damgasını vuracak.
Bu derin siyasi hesapların tutup tutmayacağını çok geçmeden göreceğiz...
Yine de asıl önemli olan "derin akıl" dan çok, sivil siyasetin nasıl bir çıkış yolu bulacağı...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi