M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Danışmanlara Açık Mektup

Danışmanlara Açık Mektup

Bu yazım sadece bir kısım danışmanlara (vazifelerini hakkıyla yapanlara değil) hitap etmektedir. Hoşa gitmeyecek fikirler ve tenkitler ihtiva ediyorsa peşinen özür beyan ederim.

Sayın Danışmanlar!.. Birtakım Muhteremleri veya Sayınları mutlaka çok açık şekilde uyarmanız gerekmektedir. Aksi takdirde aldığınız (az veya çok) danışmanlık ücretleri ve maaşları size helâl olmaz.

Bilhassa yüksek bir zatın mutlaka uyarılması gerekmektedir.

Uyarırsak bize kızar, hattâ işimizden olabiliriz demeyin ve vazifenizi yapın.

Danışmanlık hizmetleri yağcılık, yalakalık, meddahlık yapmak değildir. Acı da olsa, hoşa gitmese de doğruları söylemekle mükellefsiniz.

Bu devirde yüksek mevkilerde bulunan büyük adamlara yapılacak en büyük iyilik onları müspet şekilde uyarmaktır.

Onlara yapılacak en büyük kötülük yağcılık yapmak, evet efendim ne kadar doğru söylediniz, isabet ettiniz, zaten sizin her sözünüz hikmet, her ameliniz hayr-ı mahzdır demektir.

1960’dan önce merhum Adnan Menderes’in, acı gerçekleri, yaklaşan büyük tehlikeyi duyuran danışmanları olmuş olsaydı, onlar onu uyandırmış olsalardı ve o da bu uyarıları dikkate alıp gereklerini yapmış olsaydı büyük felaket belki de meydana gelmeyecekti.

Büyük bir zat bundan 10 ay kadar önce uyarılmış, “Partiyi kapatmak için hazırlık yapıyorlar” denilmiş, o ise “Bırakın bu saçmalıkları, halkın kafasını karıştırmayın...” cevabını vermişti. O Danışmanlar vazifelerini yapmış olsalardı, büyük zat belki de uyanacaktı ve tedbir alacaktı.

Zaman, “Evet efendim... İsabet ettiniz efendim... Siz çok haklısınız efendim... Emir buyurursunuz efendim... Ah efendim...” zamanı değildir.

çok sayın danışmanlar, lütfen vazifenizi yapınız. Lütfen acı gerçekleri çok açık ve seçik bir üslupla haber veriniz.

Piyale Paşa Camii’nde Sabah Namazı

GEçEN pazar, Saadet Partisi Kadıköy İlçe Gençlik Kollarına mensup bir grup ile Kasımpaşa’daki Piyale Paşa Camii’ne sabah namazı kılmaya gittim. Bu cami Mimar Sinan’ın, üslubu değişik şaheserlerinden biridir. İstanbul’un Müslüman halkında sanata, mimarlığa, kültüre merak olsa her gün yüzlerce vatandaş tek başına veya topluluklar halinde bu mabedi ziyaret eder, hayranlıkla seyrine bakardı.

Namazdan sonra kahvaltı edeceğiz. Kasımpaşa’ya zaman zaman öğle yemeğine giderim ama sabah kahvaltısı yapılacak yerleri tanımıyorum. Böyle bir yer aramaktansa Eyüb Sultan’a gidelim dedik. Oraya vardığımızda cami-i şerifin etrafı otomobil doluydu, cemaat akın akın dışarı çıkıyordu. Sevinilecek bir şey, demek ki, Müslümanların bir kısmı biraz uyanmışlar, pazar sabahları namaz kılmak için otomobillerine binip geliyorlar.

Pazar sabahları Eyüb Sultan Camii’nin dolması, cemaatin avluya taşması elbette iyi bir şeydir ama asla yeterli değildir.

İstanbul’un bütün camileri sabah namazlarında (ve diğer vakitlerde) cumalarda olduğu gibi dolmazsa Müslümanlar için kurtuluş ve hürriyet güneşi doğmaz.

öncelikle sabah, sonra diğer vakitlerde camilerin cuma namazlarında olduğu gibi dolması da yeterli olmaz. Halkın en az yüzde 75’i namaz kılmalı, hür ve mukim erkekler farzları camilerde (camilere gidemiyorlarsa bulundukları yerlerde) ehil imamların ardında cemaatle kılmalıdır.

Farz namazların cemaatle kılınması Resûl-i Kibriya Efendimizin (Salat ve selam olsun O’na) büyük sünnetlerindendir.

Diyanet’in camilere imam tayin etmesiyle iş bitmiyor. O imamların âlim, arif, hikmetli, zarif, cazibeli, karizmatik, çok yüksek ahlâk ve fazilete sahip, halkı peşinden sürükleyecek kimseler olması gerekir.

Şehrin, on bin cemaat alacak kapasitede bir camiinin başına merhum Muhammed Zahid Kotku gibi bir imam tayin edin, bir müddet sonra o cami sabah namazlarında dolar.

Müezzinlerin de çok vasıflı olması gerekir. üç bin camiye sahip İstanbul’un en az 300 mabedinde harikulade ezan okuyan güçlü müezzinler bulunmalıdır. Ses olacak, hançere olacak, müzik bilgisi olacak, eda ve üslup olacak. Böyle müezzinlerin okudukları ezanları bî-namazlar bile dinler. Hattâ gayr-i müslimler bile.

Zamanımızda Ezan-ı Muhammedi’nin en büyük düşmanı kötü kullanılan hoparlörlerdir. Ezan aslında güzel okunuyor ama hoparlör haddinden fazla açılmış ve kutsal çağrıyı bozuyor. Bu gibi ölçüsüzlüklere ne zaman son verilecek?

Şehrin büyük camilerinden birinin hoparlör/ses sistemi için en son 100 bin dolar masraf edilmiş. Cami derneğinin başkanı ben olsaydım, üyeleri ikna eder ve bu para ile birkaç müezzin yetiştirirdim. Bulunacak adaylara Türkiye’de, Mısır’da ve İtalya’da ses ve musiki tahsili yaptırırdım. Evet, İtalya’da...

Artık herkesin otomobili var. Tatil günleri bunlarla mââile cümbür cemaat pikniğe, gezmeye gidiliyor. Haftada en az bir kere de namaza gidilmelidir. Sadece Eyüb Camii’ne değil. Bir çiçekle yaz gelmez. Süleymaniye’ye, Sultanahmed’e, Beyazıt’a, Fatih’e...

Peygambere sevgi ve bağlılık sadece lafla, edebiyatla olmaz. O’nun sünnetlerini hayata geçirmek gerek. Bid’atlerden de kaçınmak. Namaz kılmak, farz olmanın yanında aynı zamanda büyük bir sünnettir. Cemaat sünnettir.

Türkiye camileri, yazımın baş tarafında anlattığım gibi vakit namazlarında, cumalarda olduğu gibi dolsaydı bugünkü zelil ve esir duruma düşer miydik.

Bazı rasyonalist kafalılar, “Namaz kılacağız da ne olacak?” diye sorabilirler. Namazın sırları vardır. Bu ibadeti dosdoğru ve cemaatle eda eden Müslüman bir toplumun üzerine Allah’ın yardımı ve koruması gelir.

(O sabah kahvaltı esnasında yapılan sohbetten birkaç konu:

- Yapıcı, müspet, faydalı, değerli eleştirilere açık olmak, özeleştiri yapmak.

- “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır” hadisinin ışığında ilim, irfan, kültür, hayır hasenat, iyilik bakımından daima ileriye gitmek.

-Daha vasıflı, daha olgun, daha güçlü Müslümanlar olmak için çalışmak.

- Müslüman derneklerin, vakıfların, cemaatlerin lokallerini, hizmet mekanlarını kaliteli ve sanatlı bir şekilde dekore etmeleri.
- üyeleri, bağlıları, müntesipleri yetiştirmek için tekamül kursları açılması. Güzel Türkçe konuşmak ve yazmak kursu... Güzel ve temiz giyinme kursu... Bir Müslüman nasıl yaşamalıdır kursu...)


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi