Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Hakkımı bir başkasının hakkı iptal edebilir mi?

Hakkımı bir başkasının hakkı iptal edebilir mi?

Yıllardan beri sürüp gelen dayatmacı ve tepeden inmeci uygulamaların son bulması için gündem oluşmuş bulunuyor. Bu gündem içinde elbette bir takım hak ihlallerinin ve sınırlandırmalarının ortadan kaldırılması gerekir. Bu yöndeki her türlü talep ve uygulamaya destek veririz. Ancak, bazılarının haklarının iadesi benim haklarımın iptali anlamına gelmez, gelmemeli. Eğer geliyorsa bu ülkede çatışmayı hiçbir şekilde önleyemezsiniz. Hatta çatışmayı daha da körüklersiniz.

Bu tespitin ardından çoğu zaman yanlış zemin üzerinde ve yanlış bir nokta üzerinde tartışmakta olduğumuzu belirtmek istiyorum. Sorunların çözülebilmesi için öncelikli olarak toplumdaki tüm grupların sorunların, özellikle de demokrasi ve insan haklarının tarifinde ortak noktada buluşmaları gerekiyor. Eğer kavramlar üzerinde ortak bir tarifte buluşamıyorsak hiçbir zaman dayatmalardan ve insan hakları ihlallerinden kurtulmak mümkün olmaz. Çünkü, var olan dayatma ortadan kaldırılmış olsa bile bir başka dayatma gündeme gelecek demektir.

Kavramlarla ilgili tarifte anlaşmanın yolu ise herkesin kendisini olduğu gibi tarif edebilmesi, kendi kimliğini kendisinin belirlemesinden geçer. Eğer devlet ya da toplum baskısı ile insanlar kimliklerini tarif edemiyor, kendilerini açıkça ortaya koyamıyorlarsa o toplumda insan haklarının teminat altına alınması söz konusu olamaz.

Kişinin kendi kimliğini açıklayabilmesi ve bunu yaparken hiçbir tesir altında kalmaması gerekir. Bu kendini tarif ve kimliğini belirlemede inanç başta olmak üzere ideolojik ve siyasi mensubiyeti önemlidir. Hiçbir kurum ve kişi başkalarına kendilerini nasıl tarif etmeleri gerektiğini dayatamaz, dayatamamalıdır. Ne yazık ki ülkemizde toplum bir takım baskılar altında tutulmuş, bunun için yasaklar getirilmiş ve resmi ideolojinin çizdiği çerçeve içinde insanlar kendi kimliklerini oldukları gibi ifade edememişler, çoğu zamanda gerçek kimliklerini gizlemek zorunda kalmışlardır. Demokratik bir toplumda insanlar kimliklerini gizlemek zorunda kalmaları tam bir çelişkidir. Bir bakıma demokrasi denirken bile yalan söylendiğinin ifadesidir.

Ülkemizde sıkça gündeme gelen bazı tartışma ve isteklere kısaca temas etmek istiyorum.

Bazıları okullardaki din dersinden rahatsızlıklarını gündeme getiriyor ve bunun kaldırılmasını istiyorlar. Buna karşılık toplumun önemli bir bölümü de din dersinin okullarda verilmesinden yana. İşte bu noktada birilerinin özgürlüğü için başkalarının özgürlüğünün iptali gibi bir anlayış ortaya çıkıyor. Din dersinin zorunlu uygulaması 1980 darbesinin ürünüdür. Zorunlu eğitimin kesintisiz olarak 8 yıla çıkartılması da 28 Şubat post modern darbesinin sonucudur.

Dolayısıyla toplumun onayına sunularak alınmış kararlar değildir. Bu hususlarda şahsen din dersinin okullarda verilmesinden yanayım ama bunun zorunlu olmaması gerektiğini düşünüyorum. İsteyen veli çocuğunun okulda din dersi almasını isteyen de almamasını isteyebilir. Yani okullarda din dersinin kaldırılmasını istemek din dersinden yana olanların hakkının iptali anlamına gelir. Buna karşılık din dersinin zorunlu olması da farklı dinlere ya da mezheplere bağlı olanlara bir baskı anlamına gelebilir. Aynen ilköğretimin kesintisiz 8 yıla çıkartılmasının toplumun istek ve ihtiyaçlarına ters düştüğü gibi. Bu arada bir de kimliklerden dini hanesinin kaldırılması istekleri var. Bu da zorunlu din dersine karşı çıkış gibi bir çelişkiyi ifade ediyor. Halbuki özgürlüklere uygun olan kimliğine isteyenin dinini yazdırması isteyenin yazdırmamasıdır. Ben yazdırmak istemiyorum ama başkaları da yazdıramasın demek hak aramak değildir. Bu tür çelişkiler ortaya niçin çıkıyor sorusunun cevabını şahsen insanların kendilerini oldukları gibi tarif edemiyor olmakta görüyorum. Eğer bir kimse inanç bakımından kendisini Müslüman olarak tarif ediyorsa okullardan din dersinin kaldırılmasını istemesini toplumun büyük bir bölümünün anlamakta güçlük çekmesi doğaldır.

Demek istediğim o ki toplumda temel insan haklarının teminat altına alınabilmesinin yolu herkesin kendisini olduğu gibi tarif ve takdim edebilmesine bağlıdır. Aksi halde daha uzun süre bir takım tartışmaları sürdürür gideriz. Buda kamplaşmaları daha da körükler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi