Hüseyin Gülerce

Hüseyin Gülerce

Oktay Ekşi'nin gidişi kimlere ihtardır?

Oktay Ekşi'nin gidişi kimlere ihtardır?

Hürriyet Gazetesi Başyazarı Oktay Ekşi'nin istifası, medyada yeni dönemin ikinci sarsıntısıdır. İlk ve asıl sarsıntı Ertuğrul Özkök'ün, genel yayın yönetmenliğinden alınmasıydı. 31 Aralık 2009'da bu köşede; "Veda eden Özkök değildir. Rejimin basını sahneden iniyor" diye yazdım.


İnmek zorundalar, çünkü payanda oldukları vesayet sistemi bitiyor. Hele referandumda çıkan "evet"ten sonra, hâlâ eski alışkanlıkların sürmesi mümkün değildir. Gelen büyük demokratikleşme dalgasını göremeyip hâlâ; "biz haklıyız, biz güçlüyüz" havalarının hiçbir anlamı yok.

Vesayetçilerde akıl almaz bir inat, akıl almaz bir kabullenememe var. "Türkiye, eski Türkiye değil" diyorsunuz, kabul etmek istemiyorlar. "Toplum değişti, yeni nesillere; gerçeklerle Atatürk'ü öğretmeyi bırakıp, Kemalist masallar anlatamazsınız, maval okuyamazsınız" diyorsunuz, ters ters bakıyorlar. "Bakın, bu ülkede taşlar yerine oturuyor, inadı bırakın, makul olun, ortada rövanş falan da yok. İntikam hiç yok..." diyorsunuz, inanmak istemiyorlar...

Vesayetin temelleri yanlıştı. Bu ülkede Kürtler ve dindarlar, potansiyel tehlike değildir. Darbelerle, korkularla, baskılarla bu ülke daha fazla yönetilemez. Koskoca bir toplum daha ne kadar cenderede tutulabilir? Biz, "normalleşmeye ihtiyacımız var, bu toplumun değerlerini yok sayamazsınız" diyoruz. Onlar ise bir metrekarelik başörtüsüne, ezana, Kur'an kurslarına, takılıyorlar. Avrupa Birliği'nden, inançlara saygı anlamında "demokratik laiklik" çağrıları geliyor, onlar militan laiklikte ısrar ediyor, halktan yüzde 47 oy almış bir partiye, "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" yaftasını yapıştırıyorlar...

Vesayet sarsıldıkça, medyası da sallanıyor ama bunun geçici olduğu sanılıyor. Gerçekler bir türlü kabullenilemiyor. Hâlbuki Ertuğrul Özkök'ün gidişi en kuvvetli işaretti. Yukarıda hatırlattığım yazının sonunda, ben Aydın Doğan ailesine seslenmiş ve "Hürriyet'teki değişiklik, durumu kurtarma adına yapılmışsa, herkes görecektir ki, boşa bir hamledir" demiştim.

Oktay Ekşi'nin gidişi, o hamlenin boşa olduğunu gösteriyor. (Ekşi'nin istifasında tuhaf bir nokta da var. Ağır hakaret cümlesini yazısına, gecenin 12'sinde neden ekliyor? İstifaya zorlanma gibi bir şey bu...) Mesele zihniyetin değişmesidir. Eğer bugün biz medya çalışanları, demokrasinin, demokratlığın, önce medyaya egemen olmasını samimiyetle isteyemezsek, medya mahalleleri, kabadayılardan kurtarılamaz. Topluma, meslektaşlarına saygısız olanlar, hakaret ve küfür edenler, bu edepsizlikleri, bu kabadayılıkları, mahallelerinden eleştiri gelmediği için yapıyorlar. Türkiye'de medya en başta kendine seslenmeli, "yeter artık" demeli. Herkes elini vicdanına koysun, demokratik ülkelerin hangisinde seviye, bizdeki gibi yerlerde sürünüyor? Demokrasinin, hukukun, teknolojinin, bilimin, eğitimin olduğu gibi medyanın da bugün evrensel standartları var. Kimse bizdeki gibi ahbap-çavuş ilişkileri ile medyada yer bulmuyor...

Amerika'da, ileri Avrupa ülkelerinde hiçbir yazar oturduğu yerden, araştırmadan, incelemeden, uzmanlara sormadan kalem oynatmaz/oynatamaz. Fikrin, analizin olmadığı boş, bomboş yazılar bizde köşeleri dolduruyor. Daha geçenlerde bir arkadaş, oturduğu yerden Cumhurbaşkanı'nın konvoyunun, bir annenin ölümüne sebep olduğunu, sadece kendisine gelen bir maile dayanarak yazdı. Ne konvoy var, ne öyle bir olay var... Yine, demokratik hiçbir ülkenin medyasında, bizdeki gibi yargısız infazlar yoktur. Bizde yazarlar, yayın yönetmenleri hem savcı, hem hâkim, hem de tetikçi gibi davranıyor. Oktay Ekşi olayı, sadece Doğan medya grubuna değil, gazetecilik yapmayan, meslek ilkelerini tanımayan herkese ders olsun. Herkes üslubunu, sorumluluğunu bir daha gözden geçirsin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Gülerce Arşivi