M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Türkiye Müslümanları Vesâyet Demokrasisi Esâretinden Kurtulabilir mi?

Türkiye Müslümanları Vesâyet Demokrasisi Esâretinden Kurtulabilir mi?

Vesayet Demokrasisi “Türkiye Komünist Partisi” kurulmasına izin verir. öyle ya, hürriyet var, seçimi kazanırlarsa ülkeyi Marksist ideolojinin ilkelerine göre, idare edebilirler.

Vesayet demokrasisi ülkenin masonik ilkelere göre idare edilmesine de ses çıkartmaz. Masonların, bunun için parti falan kurmalarına lüzum yoktur. Onlar bu işi dolaylı şekilde hallederler. Mustafa Kemal Paşa, mason localarını kapattırdığı için, kendileri son derece Atatürkçüdür. Kemalist görünerek amaçlarına ulaşmışlardır. Zaten siyasi bir parti kursalar on binde bir nispetinde oy alamazlar.

Vesayet demokrasisi Türkiye’nin Sahte Mesih Sabetay Sevi’nin ve Sabetaycıların ilkelerine göre idare edilmesine itiraz etmez.

Vesayet demokrasisi ülkenin ateist, pozitivist, rasyonalist, materyalist ilkelerle idare edilmesinde bir beis ve sakınca görmez.

Vesayet demokrasisi liberal orman kapitalizmi uygulamasına da karşı çıkmaz.

Lakin!

Türkiye’nin milli kimliğine, milli kültürüne, milli kişiliğine, tarihi devamlılığına uygun ilkelerle idare edilmesini asla kabul etmez. çünkü:

Böyle bir şey, gerçek demokrasiye uygun düşer ama vesayet demokrasisine ters düşer.

Böyle bir şey, halkın çoğunluğunun arzusuna uygun olduğu için vesayet demokrasisine uygun olmaz.

Böyle bir şey, evrensel insan haklarına ve hürriyetlerine uygundur ama vesayet demokrasisine uygun değildir.

Vesayet demokrasisinin ana maddeleri şunlardır;

1. Bu ülke ve devlet vesayetçilere dedelerinden, atalarından, babalarından miras kalmıştır. O mirası kimseye kaptırmazlar ve yedirmezler.

2. Vesayet demokrasisinin meşruiyeti, Lozan Antlaşması’nın Gizli Protokolleriyle sağlama bağlanmıştır.

3. Halk, sistem ve düzen değişikliği isteyemez.

4. Halkın, kuzeye doğru giden geminin üzerinde güneye doğru yürüme hakkı vardır ama gemiyi güneye çevirme hakkı yoktur.

5. Düzen ve sistem laiktir. Yani din ve devlet işleri ayrıdır. İşte bu yüzdendir ki, devletin resmî bir Diyanet İşleri Başkanlığı vardır. Bu makamın başındaki Sarıklıyı devlet seçer, o resmî devlet memurudur. Devlet isterse onu azleder, yerine başkasını seçer... Devletin 76 bin camii vardır... 100 bin resmî imamı ve resmî müezzini vardır... 500’den fazla resmî İmam-Hatip mektebi vardır... 20 kadar resmî İlahiyat Fakültesi vardır... Bütün resmî devlet okullarında mecburi din dersi okutulur... Devletin resmî din dersi öğretmenleri vardır... Devlet Müslümanların Hac ibadetine karışır... Devlet Müslümanların kestikleri kurbanların derilerine karışır... öyle ya, Türkiye’de laiklik vardır. Laiklik ne demektir? Din ve Devlet birbirinden ayrıdır!

6. Müslüman çoğunluk az da olsa demokratik haklarını elde etmeye başlarsa laikliği korumak için darbeler, ihtilaller yapılır. 27 Mayıs 1960... 12 Mart 1971... 12 Eylül 1980... 28 Şubat 1997...

Dünyada çeşit çeşit demokrasi vardır.

Meselâ Mısır’da o biçim bir demokrasi vardır, seçimler vardır. Şu anda orada binlerce Müslüman dini inanç, fikir, kanaat ve eylemlerinden dolayı hapistedir. Mısır’da seçimler yapılmaktadır, sandıklara oylar atılmaktadır. Mısır anayasasında “Devletin dini İslâm dinidir” diye de yazılmaktadır. Bu, Mısır demokrasisidir.

Dünyada elbette gerçek demokrasiler de vardır. İngiltere bunlardan biridir. Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, Almanya, Avusturya, Fransa, İsviçre, Belçika, İspanya, Portekiz, İtalya... İngiltere’de laiklik yoktur. Orada hükümdar aynı zamanda Millî Anglikan Kilisesinin başkanıdır. Büyük Britanya bölgesinde 1944’den bu yana bütün kolejlerde, sabahleyin derslere başlanmazdan önce okulun şapelinde (kilisesinde) âyin ve ibadet yapılır.

Norveç anayasasında “Norveç Krallığının dini, Norveç Luteryan Kilisesidir. Bu kiliseye mensup vatandaşlar çocuklarını, onun öğretilerine göre yetiştirmekle yükümlüdür, diğer dinlere de tam bir hürriyet verilmiştir” maddesi yer almaktadır.

Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve vesayet demokrasisi tabuları yüzünden başları kapalı olarak okuyamayan binlerce Müslüman kızımız Avusturya’nın başkenti Viyana’da yüksek tahsil yapmaktadır. Diploma törenlerinde bu kızlara tesettürlü kıyafetleriyle diploma verilir. Avusturya’da vesayet demokrasisi değil, gerçek demokrasi vardır.

Gerçek demokrasilerin de ufak tefek kusurları, hataları, tabuları yok mudur? Vardır. Lakin onlar kesinlikle bizdeki vesayet demokrasisine benzemezler.

Gerçek demokrasiyle idare edilen medeni bir ülkede, Müslüman bir Türk İslâm harfleriyle gazete, dergi, kitap çıkartabilir. Türkiye’de çıkartamaz. Niçin çıkartamaz?

çünkü:

Türkler bin yılı aşan bir zamandan beri Türkçeyi bu yazıyla yazmışlardır. Kültür birikimleri, tarihleri, edebiyatları, arşivleri bu yazıyla kayıt altına alınmıştır. Binaenaleyh böyle bir şey vesayet demokrasisine uymaz.

İngiltere’de oturuyorsunuz, Cuma namazına gideceksiniz, evde abdest alırsınız, sırtınıza cübbeye benzeyen zarif bir maşlah geçirirsiniz, başınıza koyu gri bir fes... Bu kıyafetle sokağa çıkarsınız, otobüse veya metroya binersiniz, London Central Mosque’a gidersiniz, kimse size bir şey söylemez. Görenler, içlerinden “Bu bir Müslümandır” derler. Polis sizi rahatsız etmez, yakalanmazsınız, ifade vermezsiniz, mahkemeyi boylamazsınız. Gerici çağdışı diye hakarete uğramazsınız. Türkiye’de böyle bir şey mümkün müdür? Vesayet demokrasisi böyle hürriyetlere yeşil ışık yakmaz.

Türkiye’de ezici çoğunluğu oluşturan “yerli halkın” vesayet demokrasisinden gerçek demokrasiye geçme şansı var mıdır?

Bu şartlarda pek zannetmiyorum...

İslâm’da Eşitlik

20. ASRIN TANINMIŞ, kudretli oryantalistlerinden Rahip Louis Gardet, İslâm dinini şöyle tarif ediyor:

“İslâm, laik ve eşitlikçi bir dindir.”

İslâm’da hukuk önünde, insan olmak haysiyeti itibarıyla bütün insanlar eşittir. Bu eşitliği anlamak için Peygamberimizin bir hadîsini bilmemiz ve anlamamız gerekir.

Kureyş kabilesine mensup yüksek tabakadan soylu bir kadın hırsızlık yapmış, yakalanmış... Birtakım şefaatçiler Peygamberimize gelmişler, bu soylu kadının affedilmesini istemişler. Ne cevap veriyor:

- Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapmış olsaydı onun da elini kestirmekte tereddüt etmezdim...

Peygambere sâdık Müslümanlar adalet konusunda insanlara eşit muamele ederler.

Küçük, güçsüz, arkasız hırsızların cezalandırıldığı; üst tabaka, kibar, kravatlı iri hırsızların cezasız kaldığı bir toplum İslâm toplumu değildir, Câhiliye toplumudur.

İnsanlar elbette ilim, irfan, hayır, şer, değer bakımından eşit değillerdir. Kur’an-ı Kerim’de “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurulmaktadır. Lakin adalet önünde eşittirler. Gerçek medeniyet bu eşitliği hayata geçiren medeniyettir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi