İki cihan arasındaki şehir...
Türkiye Yazarlar Birliği’nin Ankara’da düzenlediği 1. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi tamamlandı.
İlk defa yapılan bu toplantı, şehirle, medeniyet tarihi ile ilgili çok sayıda tebliğin sunulduğu, tartışıldığı bir fikir ve ilim ziyafeti oldu.
Bu güzel başlangıcın, Türkiye’nin İstanbul gibi konuyla ilgili ilk akla gelen bir şehrinde değil de Ankara’da yapılmasının görünür sebepleri yanında, bize göre esas sebebi, Ankaralı Hacı Bayram Veli’nin
“Çalabım bir şâr yaratmış iki cihan âresinde”
Mısrası ile başlayan şiiri olmalıdır. Şiirin tamamı, şehir kavramı etrafında örülen mazmunlar ve remizlerle doludur:
Çalabım bir şâr yaratmış iki cihan âresinde
Bakıcak didar görünür ol şârın kenaresinde
Nâgehan ol şara vardum ol şârı yapılur gördüm
Ben dahi bile yapıldum taş ü toprak âresinde
Ol şârdan oklar atılur gelür ciğere batılur
Ârifler sözü satılur ol şârın bazaresinde
Şagirdleri taş yonarlar yonup üstâda sunarlar
Çalabun ismin anarlar ol taşun her pâresinde
Bu sözü ârifler anlar Cahiller bilmeyup tanlar
Hacı Bayram kendi banlar Ol şârın menâresinde
Çalap, eski Türkçe’de kullanılan, Moğolca veya Farsça’dan geçtiği sanılan Tanrı, Allah karşılığı bir kelimedir. “Şâr” ise, Farsça olan şehir kelimesinin Türkçeleştirilmişidir.
Derler ki, iki cihan arasında yaratılan şehir “kalb”dir. Cisim ve ruh ise iki cihan. Kâbe, kalbin sureti olduğuna göre ve iki cihan arasında yani doğu ve batı arasında bulunduğuna göre, kastedilen Kâbe de olabilir..
Hacı Bayram Veli bilinen mânada şair değildir. Söyledikleri mecazdan öte, remizler, mazmunlar ve sırlar ihtiva eder. Ehli tasavvufun diliyle, “coşkun bir deniz” ve “tılsımlanmış sır”dır o.
Tasavvuf ehli bu şiiri Akşemseddin’den beri çokca şerh etmiştir. Onların verdikleri mânaları anlamak iktidarından yoksun kaldığımız bir devirdeyiz. Zihnimiz ne o derinliğe ve ne o genişliğe ve ne de o kesafete, yoğunluğa sahip. “Bilmeyüp tanlıyor”uz, hayretlere düşüyoruz...
Bu yüzden Hacı Bayram’ın şiirini düz bir şekilde okuyabiliyoruz.
Allah’ın iki cihan arasında yarattığı şehir, insan olmalıdır.
Yunus’un diliyle: İşbu vücud şehrine bir dem giresüm gelür ...
O emribilmarufa uyarsa, kendini aşarsa, kemale ererse, “didarı”, Hakk’ın cemalini görür.
İnsan, elinde olmadan ve ansızın dünyaya gelir. Bu “nâgehan”lık sonuna kadar devam eder. Bu geçici vatanda taş ve toprak arasında bina yapılır gibi, yapılır; şekillendirilir insanoğlu...
Ya da bu şiiri, bir şehrin kuruluşu, oluşması gibi yorumlayabiliriz. Bir şehir kurulmaktadır, bu şehri yapanlar da bu inşa sürecinde yapılmakta, şekillenmektedir. Dünyadaki varlığımızın etkileşimli bir hal olduğunda şüphe yok.
Hacı Bayram, bu yapma ve yapılmayı tecrübe etmiştir.
İlmiye mensubu iken, müderrisken tasavvufa meyletmiştir.
Kendi mütevazı tekkesini, mescidini, bağlılarıyla, müridleriyle birlikte kendi elleriyle inşa etmiştir. Ve minaresinden ezan okur gibi, görüşlerini yaymıştır. Zamanında insanları şekillendirdiği gibi bu gün de şekillendirmektedir. Hacı Bayram demek Ankara demektir.
Ankara’daki her yapılış hamlesinde ya ondan hiza tutulmaktadır ya da onun zıddından... Fakat o zıdddını bile dönüştürecek esrarlı bir güce sahiptir. Zaman bunun şahidi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.