Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

“Aksakalın Kitabı”ndan Okuma Parçası-2-“Kamalovizm&#

“Aksakalın Kitabı”ndan Okuma Parçası-2-“Kamalovizm&#

Ey yazıcı evlât! Altmış Darbesi’nden sonra Korgeneral olan Faruk Jüventürkev tarafından yazılan “Dini Mübin’de Layiklik” adlı 14 sayfalık risalede en çok zoruma giden, “Kamalovizm’in mertliği” ni anlatan satırlardır.

MERTLİĞİ KAMALOVİZM’DE ARAMAK, GÜNEŞİ KUYUDA ARAMAK GİBİDİR

“Mertlik” kavramını da Kamalovizm’in girdiği yerde aramak, güneşi kuyuda aramak gibi abesle iştigâldir. Din-i mübin üzere Oğuz Mücadele’sine katılan muzlum ve fedakâr Oğuz milletinin değerlerini Yirmiüç’den sonra baskıyla temelinden değiştirmenin neresi mertliktir?
“Adalet, merhamet ve şefkat” gibi en insanî hassanın Kamalovizm’de olduğunu söylemek, “bilimsel” bir yalandır. Oğuz milletinin önderleri olan yüzlerce din adamı ve dindar vatandaşını Avrupa serpuşu giymedikleri için hukuksuz Bağımsızlık Mahkemeleri kararlarıyla idam eden Kamalovist hâkimlerin uygulamalarında “merhamet” ve “şefkat” olduğunu söylemek yalanların en müptezelidir.
“Adaletin”, Kamalovizm’in girdiği yerde asla yeri yoktur. Adaletin nasıl işlediğini Bağımsızlık Mahkemelerini dile getiren aksakalların mensurlarını okuyanlar bilirler.
“Doktor, hastane, şifa, mühendis, bolluk, bereket ve atölye” gibi meslek ve faaliyetleri, Kamalovist cumhuriyet kaldığı yerden sadece devam ettirmiştir. Bu icraat ve mesleklerin ihyası bütün devletlerin zaten aslî vazifesidir. En ilkel devlet ve farklı rejimler bile bu kalkınma hamlelerini imkân dahilinde yapmakla yükümlüdür. Kamalovist cumhuriyet yerine bir başka Oğuz cumhuriyeti olsaydı bu faaliyet ve meslekler duracak mıydı?
Medenî kanun” ise, öyle cennetten bağ bağışlamak gibi çok önemli bir mesele değildir. Batı toplumunun kendi yapısına uygun ürettiği kanunları kes-yapıştır şeklindeki almak, bu milletin sosyal yapısının neresine uygun düşer?
“İnsan hak ve hürriyeti” kavramının Kamalovizm cumhuriyetinde sadece adı var. Din-i mübin’e ait vecibeleri hayatın her alanında yaşamak isteyen Oğuz halkının yıllardır bu hak ve hürriyetleri tam olarak kullandığı vâki değildir.

KAMALOVİZM’DE DEMOKRASİ, HÜR TİLKİYLE HÜR TAVUĞUN
BİR KAFESTE OLMASI GİBİDİR
Ah, evlât! Bize, “Rus ve Batı kâfirinden kurtulacak ve istiklâle kavuşacaksınız, cumhuriyet ve demokrasi gelecek” dediler.
Demokrasiyi Kamalovizm’le yan yana koymak, hür tilkiyle hür tavuğu bir kafese koymak ve kurtların serbest olduğu bir diyarda kuzuların hür olduğunu söylemek gibidir. Tek Parti döneminde farklı partilerin yasaklandığını unutmadı ve seçimlerde Altı Mızrak Partisine dipçikle oy atmak zorunda bırakıldı bu mazlum Oğuz milleti.
“Tıraşlı yüz” neyi ifade eder? Matruş yüzlü insan, Batı’nın aydınlanmacı-hedonist insan sûretinin bir yüzüdür. Dinden koparılmış sanayi toplumunun ve modernleşmenin bir uzantısı din ve gelenekten âri “üstün insanın” çeşitli plastik güzellik olarak öne çıkarılmasının bir tezahürüdür.
Dünyanın bütün ülkelerinde isteyen insanların sakallı veya bıyıklı olmasının kalkınmaya ve refah seviyesinin yükselmesine bir mâni teşkil ettiğini hiçbir sosyoloji ve sosyo-ekonomi disiplini yazmış değildir. Kamalovist Oğuz Cumhuriyeti düzeninde insanlar sakalsız-bıyıksız olunca daha mı hızlı kalkınıp refaha erdiler? Daha mı iyi adam oldular? Tıraşlı yüz, insanlığa bir faydası olduğundan değil, Kamalovist Batıcılığın bir dogmasıdır. Asıl maksat, bin yıllık medeniyetten kopmak ve “yeni çağdaş Oğuz insanı” projesinin gereği olarak tıraşlı yüzü ideolojik hâle, yani muasır medeniyete dahil olmanın bir umdesi hâline getirmek.
“Artist”in en çok Kamalovizm’in girdiği yerde olması gayet normaldir ve yakışık düşer. Çünkü artist, rol yapan oyuncu demektir. Şenî, denî, zanî, çirkin ve kötü her türlü karakter ve olayın rolünü oynayan kişi demektir. Semavî dinlerin öngördüğü insan tipinden kopmuş Batı’nın seküler sanat anlayışının bir ürünüdür artist.
Bu milletin hangi refahına, kalkınmasına, huzuruna, adaletine, insan hak ve hürriyetine fayda sağlamıştır artist? Kamalovizm’in girdiği yerde artistlik bir üst insan tipi olarak öngörülüyorsa, demek ki Kamalovizm bir Batı ürünüdür.
Kamalovizm’in öngördüğü “medenî kıyafetli asrî kadın” tipinin sınırı belli olmayan dekolte kıyafetli kadından rüküş kadına kadar uzayıp gittiği ortadadır.

KAMALOVİSTLER, KÖYLÜYÜ KANDIRIYOR
Yazıcı evlâdım, bu Kamalovistler bize “köylüyü yeni Oğuz ulusunun efendisi yapacağız” dediler. Sonra bizi başkent Yankara’nın ve diğer şehirlerin kenarlarına dahi sokmadılar.
“Köylüyü uyandırmak ve köylüyü efendi kabul etmek” ifadesi de Kamalovizm’in en büyük yalanlarından biridir. Sene otuzlarda, Sovyet Rusya’nın Radonik, yani halkçılık anlayışının bir kopyası olan projeye “Alman Köy Projesi”nin de eklenmesiyle sözde köylüyü uyandıracaklardı. Sene elliye kadar köylülerin sosyo-ekonomik ve siyasî bakımdan ne çektiği malûmdur.
“Köylü şehirlinin efendisidir” sözü de sahte bir yalaka slogandır. Sovyet köylüsünün iş gücünden daha fazla faydalanmak için Bolşeviklerin kullandığı sloganlardan ilham alınarak uydurulmuştur. Köylünün, Tek Parti Döneminde Kamalovist Oğuz Cumhuriyetinin başkenti Yankara ile cümle şehir ve ilçelerin resmî bina dahiline ve çevresine zabıta kuvvetleriyle girmesini yasak eden Kamalovist sistemdir. Köylünün şalvarını makasla kesen kolluk kuvveti, Kamalovizm’in emrindeydi. Fasa-fisolar, ayağı çarıklılar diye horlananlar köylüler değil miydi?
Gelelim, Oğuz Ülkesi’nde Kamalovizm’in en haysiyetsiz, en müseccel, en şenî yalanı olan “millî mûsiki” yalanına. Sene Otuziki’de Altı Mızrak Hükümetinin talimatıyla Radyoevleri ile mûsiki icra edilen yerlerde şarkı ve türkünün yasak edildiğini unutmak mümkün mü?
Dayattıkları “millî mûsiki”, Batı’nın saz aletleriyle icra edilen senfonilerin, konçertoların ve çok sesli Batı mûsikisinin Türkçe’ye uyarlanması ile dans ve opera mûsikinin resmî olarak dayatılması değil midir? Neresi “millî” bu mûsikinin? Her şeyden önce millîlik kavramı kökünden saptırılmış.
Kamalovizm’in “millet severliğinden” bahsetmek ise Oğuz milletine ve ehl-i irfana nezaketsizliktir. Onlar aslında laik-ulus severdirler.

KAMALOVİZM’E GÖRE “SOFTALIĞIN VE GERİCİLİĞİN MESLEK VE SIFATLARI”
Bak evlât! Sıkılmazsan şayet şimdide sözünü ettiğim risalenin ikinci bölümünde yer alan “Softalığın ve Gericiliğin Hüküm Sürdüğü Yer” başlığı altında ağza alınmayacak, küffarın dahi kabul edemeyeceği yalan ve iftiraları anlatayım.
Bu bölümde ileri sürülen şenî ve denî sıfatların, din-i mübin üzere oluşan Oğuz medeniyetinin irfanıyla beslenmiş insanımızın huy ve karakteri olamayacağını izaha çalışmanın abesliğine düşmeyeceğim.
Şüphesiz her toplulukta dinin özünden sapan, ölçüyü aşan dar zihniyetli mutaassıp tipler olabilir. Ortaya çıkabilen bu davranışlar din-i mübin’e mal edilemez. Oğuz milletinin geneline şâmil huy ve davranışlardan olduğunu söylemek haksızlıktır, ideolojik düşmanlık ve karalamadır.
Din-i mübin’in hüküm sürdüğü yerde hâşâ “şerefsizlik, kadın satışı, zillet, dilencilik....” gibi şenî sıfatların olduğunu söylemek, güneşin sıcaklığını, ay’ın parlaklığını inkâr etmek gibidir.
Doğudan Batıya bütün milletler tescil etmişlerdir ki, iddia edilen bu sıfatlar din-i mübin üzere yaşayan Oğuz milletinin alâmetleri değildir. Böylesine âdi bir karalamayı en büyük düşmanımız Moskof ve Haçlılar dahi yapmamıştır. Çünkü yapması için sebep yok. Hiçbir düşmanın böylesine namertçe ve âdice düşmanlık ettiği vâki değildir.
Kamalovist cumhuriyetçiler, bu insafsız karalamayı varlıklarına rakip gördükleri bin yıllık medeniyeti olan Oğuz Devleti’ni sindirmek için yaptılar. Redd-i miras ettikleri bin yıllık Oğuz medeniyetinin bakiyesi olan bu mazlum ve mazrur milleti köklerinden koparmak için türlü yollar denediler.
Ey evlât! Anladığım şu ki, Kamalovizm’in girdiği yere din-i mübin sahibi Oğuz milletinin girmesi asla doğru değil.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi