Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Onlar hem yerler-hem yedirirler

Onlar hem yerler-hem yedirirler

Bir hayvan fıkrasından geldi hatırıma...
Kurt yeni büyüyen yavrularını almış ve bir tepeye çıkmışlar... Aşağıda sürüyle koyun yayılmakta... Yavru kurtlar soruyor:


- Baba bu sürü neyin nesidir?


Baba kurt: “Onlar bizim yiyerek hayatımızı idame ettireceğimiz canlı varlıklardır...”


- Peki baba, şu bize benzeyen yaratıklar nedir?


Baba kurt cevaplandırır: Evlatlarım onlara köpek denir, hem yerler hem de bizim yememizi sağlarlar...


- Ya şu sipsivri duran kim olur?


- Ona çoban derler... Ne kendileri yer, ne de bize yedirirler...


Ders böylece tamamlanır...


Günümüzde maalesef birçok belediye başkanı hem kendileri yer hem beş para etmez yalakalarına yedirir milletin paralarını...


Şiir dinletisi derler, hikâye anlatısı derler, edebiyat sunusu derler, toplarlar kalıba girecek zevatı... Salonlar bıngıl bıngıl dolar kadın ve erkek... Edebiyat adına edebiyatın ırzına geçilir, genç kuşaklara kölelik aşısı enjekte edilir...


GÜDÜL, Ankara’ya kaç sigara içimi uzaklıktadır? Güdül’den kimler gelip geçmiştir, bilen var mı?


Mustafa Arif Arık (ARIK OZAN) isimli bir kaymakamları olmuş mu?


GÜZELLER TRENİ şiirini yazmış mı? Bu isimde ilk ve son kitabını çıkartıp halkın istifadesine sunmuş mu?


Kimselerin bileceğini sanmam...


Hey, duyduk-duymadık demesin kimse


Giden tren güzellerin treni...


Posta filân değil tren dedimse


Giden tren güzellerin treni...


Makinist bir şevke geldiki görme


Çarkçıbaşı çarka molayı verme


Behey çoban öyle bakınıp durma


Giden tren güzellerin treni...


Şiirlerinde mesafeyi “Kurşun atımı”, zamanı “sigara içimi” olarak ifade eden şair Kaymakam Arık Ozan’ın son görev yaptığı ilçe Güdül’dür... Vatandaşı makamında güleryüzle karşılayan ve verdiği cevapları şiirle, sazla, söze döken, vatandaşı samimiyetle kucaklayan Arık Ozan meşhur Türkolog Prof. Remzi Oğuz Arık’ın yeğenidir...


Genç yaşta yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak Hakk’ın rahmetine kavuşan Arık Ozan’ı zannederim Güdüllüler de tanımaz...


Amma o bir inkârcı komünist olsaydı adına yarışmalar düzenlenir, parklara, caddelere ismi verilirdi...


Muhtemelen şimdi de şiir günleri düzenleyen belediyeler var...Tabii masraf çıkartırken yağlamacı şairlere olduğu kadar kendi görevlilerine de pay ayrılır...


Ölenler hatırlanmaz bile...


Ben yalnızca Güdül’ü eleştirmiyorum... Başka yerlerde de aynı durum mevcut... Sağ görüşlü belediyelerimiz, solculardan apardıkları “kültür etkinlikleri” adı altında yandaş, yoldaş, sağdaş, soldaş ağırlamayı mutad hale getirdiler...


Ben gitmem çağrılara...


Gidip ne yapacağım ki? Ne başkanı cilalarım, ne cilacıları severim...


Öte taraftan gazetelere göz atıyorum sağcıların Tayyip methiyesine beş çeken solcuların Kılıçdaroğlu mersiyeleri var... Hadi diyelim, Tayyip bu ülke için bazı önemli hizmetlere imza attı... Kılıçdaroğlu ne yaptı ki?


Onu bunu bilmem, bir sürü veya yarım sürü koyunum, keçim olsa vallahi sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu çoban tutmam...


Düz mantık, düz vites lıkır lıkır konuşmaktan, konuştuklarını kısa bir süre sonra inkâr veya tevil etmekten başka bir özelliği var mı?


Var diyen hayrını görsün...


Bölük komutanı askerleri toplayıp soruyor:


İçinizde saz çalmasını bilen varsa öne çıksın...


Öne çıkanlardan birisine tekrar soruyor: Nerede çaldın, hangi sazı çalarsın?


Cevap tam Kılıçdaroğluluk:


Komutanım ben saz çalmasını bilmem amma, memlekette bir biraderim var o hiç bilmez...


Gönüllü bir belaya çattı galiba CHP...


=======================


/Kasap et, koyun can derdinde/deriz hep


Ziyafet çeker koyunları yeriz hep


Ya güler, ya ağlarız dünya haline


Kerizler beşyüz yaşasa da keriz hep...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi