Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Generallerin Hâl Tercümesi-2

Generallerin Hâl Tercümesi-2

Aral ile Hazar arasında, Asya’nın üzerinde güneş batmayan Oğuz Ülkesi’nin yakın tarihine şahit olmuş bir aksakalın destansı diliyle yazılmış “Aksakalın Kitabı”ndan okuduğum bir okuma parçasını edebî şifa niyetiyle paylaşmak istiyorum:

General,“Avrupa uygarlığının” bir ürünüdür. “Çağdaş uygarlık seviyesi” yükseldikçe en gözde meslek hâline geldi ve yüceltilmiş bir tiranlığa dönüştü. Bütün Batı’nın ve Hitlerin generalleri en büyük insan kıyıcılarıydı.

Erich Fromm, “modern çağdaki büyük savaşlara biriktirilmiş saldırganlık değil, askerî ve siyasal seçkinlerin araçsal saldırganlığı sebep olmuştur” diyor.

Ey dünyanın silahlı politikacıları generaller! Yüreğiniz yanınızda mı? Sizler, vatan için ölmesini bilenleri ve çarpışan askerleri seversiniz. Vatanı için yaşayanları, domates ve buğday yetiştirenleri, kömür çıkarmasını bilenleri önemsemezsiniz. Bütün çağların kanlı ve haksız savaşlarını nasıl yönettiğinizle övünüyor halefleriniz.

“Herkes general olamaz” diyor genç bir general: “Altmış yaşından sonra generallik yapılmaz. General dediğin cıva gibi adam olacak. General dediğin göbekli olmayacak. Dünya savaş tarihine bakın, yaşlı generallerin genç generalleri yendiği nerede görülmüş. Akşam evine gidip de altmış beş yaşındaki bir generalin sağ tarafında kız torunu, sol tarafında erkek torununu severse bu adam ölüm emri veremez.”

Demek ki, “iyi” bir general ölümsever olmalıdır.

Generaller akrebe benzerler. Akrep ruhludurlar. Hiçbir şey yapamazlarsa birbirlerini sokarlar. Birbirleriyle savaşan generaller savaş sonunda ölüleri paylaşırlar. “Onlar bizi öldürdüler ama, biz onları daha çok öldürdük” diye teselli olurlar.

Kan kokan zafer sevinçleri bu ifadenin içindedir. Bütün arzu ve hayâlleri imha, egemenlik, ülkeler zapt etmek ve iktidardır.

Generallerden herkes korkar. Çünkü onların varlığı korkutmaktır, sevdirmek değil. Bir şehre, bir mekâna bir general gelecek oldu mu, o mekân halktan ve başörtülülerden temizlenir.



TANRI YOK, GENERALLER VAR

Tören ve generaller. Hayat bilgileri bu iki kelimededir. “Tanrı yok, generaller var” diye alkışlanırlar her sabah törenlerde.

Generaller bizim gibi insan mıdırlar? Salt bir insan değildir onlar. Üstün insandırlar. “Aslında sadece bir insansın, hatırla!” denildiğinde kızarlar. Fâni olduklarını ve musalla taşını bilmezler. Generallerin tanrısı böyle yaratmış onları.

Tanrı mı üstün generaller mi? Tanrı gibi bir güce sahiptirler. Tanrının yeryüzündeki zorbalarıdırlar. Kendilerinin “tanrının kırbacı” olduğunu, tanrı gibi gökte yaratıldığını söylerler.

Kendilerini kutsamamızı, tek kurtarıcı olarak bilmemizi, kendilerine adanmış insanlar olmamızı istiyorlar.

Kibir âbidesidirler. Naklen ölümleri viski yudumlayarak ekranda seyretmeyi severler. İçki sofralarında eksik olan bir meze için uçak ve tank kaldırırlar.

Doğu’dan Batı’ya generallerin postalları geçiyor üstümüzden. Generallerin vesayetinde yaşıyor bütün dünya. Hayatı onlara bırakıyoruz.

Generaller ülkelerine ne vermişlerdir? Ekmek mi? Su mu? Aş mı? İş mi? Can mı? Hayat mı?

Onların varlığını ülkelerin emniyet kalkanı olduğunu sananlar yanılmaktadırlar. En iyi bildikleri şey: “Savaşın gayesi ülkeniz için ölmek değil, karşınızdakinin ülkesi için ölmesini sağlamaktır.”

Veyl size omuzundan akıllı, çatık yüzlü çağdaş generaller!



GENERALLER ÖLÜMLÜDÜR, HER GENERAL ÖLÜMÜ TADACAKTIR



Bahtsız bir meslektir generallik. Siz hiçbir generalin adının bir mabede, bir hayır müessesesine verildiğini, ardından dua edildiğini gördünüz mü?

Siz hiçbir generalin zekat ve fitre dağıttığını duydunuz mu? Güç, haşmet, hâkimiyet ve dokunulmazlık zırhları içinde geçer ömürleri. Firavunun sarayını yıkmaya gelen karınca menkıbesine inanmazlar.

Generaller ölümlüdür. Her general ölümü tadacaktır. Siz, nadirattan olanlar hariç, bir generalin naaşının millet çoğunluğu tarafından el üstünde taşındığını gördünüz mü? Laikleştirilmiş top arabasıyla gider cenazeleri.

Dünyanın bütün generalleri! Değişiniz, evinize, yani milletinize dönünüz!

Buyurgansız bir hayata karışınız ve halkınıza selâm verip, bir çayhanede çay içiniz. Sonra da bir mabede kendiliğinizden adım atmayı deneyiniz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi