Akif Emre

Akif Emre

Çok tehlikeli sözler, sakıncalı ilişkiler

Çok tehlikeli sözler, sakıncalı ilişkiler

Medyadaki tüm köşeleri istihbarat sızıntılarının bastığı bugünlerde Wikileaks konusuna girmek niyetinde değildim. Dünya gündemiyle yakından ilgilenen bir köşe yazarı için belki kaçırılmaması gereken bir fırsat diye düşünülebilir. Birbirine benzeyen ama aslında hiçbir şey dememiş olan belgeler ve bilgilendirici bir şey deme imkanı da olmayan bir konuda yazmamak da cesaret işi sayılabilirdi.

Eğer "çok tehlikeli" sızıntısı olmasaydı bu internet sızıntısına kapılmayacaktım muhtemelen. Wikileaks'in elindeki belgelerin ne kadarı yayınlanmış olursa olsun öğrendiğimiz tartışmasız gerçek; bu belgelerin, adına diplomasi denilen ve her türlü karanlık, kirli ilişkiyi mübahlaştıran "devletler oyunu"nun yüzündeki perdeyi bir nebze olsun açmış olmasıdır.

Dünya liderlerinin birbirleri hakkında ne dediklerini; barış, istikrar, demokrasi gibi yüce insanlık idealleri uğruna nasıl akıl almaz entrikalar çevirdiklerini görmesek de bunları tahmin etmek güç değildi. Üstelik benzer şeyleri İran Devrimi'nden sonra gerçekleşen Tahran'daki Amerikan büyükelçilik baskınında ele geçirilen belgelerde az çok okumuştuk. Elçiliği basan devrimciler binlerce kağıt parçasını birleştirerek gizli belgeleri yayınlamışlardı. O belgelerden aklımda kalan ders şu oldu: Özellikle devlet adamlarının Amerikalı (veya başka bir ülkeden) diplomatlarla temas ederken son derece dikkatli davranmaları gerekir. Zira konuşma stilinizden karakter yapınıza, müktesebatınızdan nelerden hoşlanıp hoşlanmadığınıza kadar her detay not edilip raporlaştırılıyor.

Yazıyı yazmama neden olan "çok tehlikeli" olaya gelince; bunca gizli sızıntı içinde üzerinde pek durulmayan ve Amerikalılarla Türk devlet adamlarının ilişki türünü ortaya seren belge üzerinde herkes düşünmek zorunda. Belgelerdeki iddialara göre Savunma Bakanı Vecdi Gönül Amerikalılara Ahmet Davutoğlu hakkında "çok tehlikelidir" diye adeta rapor vermiş. Bu çok "tehlikeli" sızıntıyı birkaç yönden analiz etmek binlerce Wikileaks belgesini karıştırmaktan daha hayırlı olabilir.

Gönül'ün bu ifadenin kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. ABD belgelerinde iddia edilen bu olaydan bağımsız olarak, genel anlamda aydın-bürokrat kesimin yabancılarla kurduğu ilişkiye bakıldığında hiç de yabancısı olmadığımız tarzı hatırlatıyor. Bu tür "sızıntı"ya söz konusu olan aydın-bürokrat refleksi bir devlet adamının başka bir devletin yetkilisiyle girdiği ilişki bakımından "çok tehlikeli" olsa gerek. Eğer olay doğru ise, bir bakanın başka ülkenin temsilcisiyle, Başbakanı'nın baş danışmanı (o dönem Davutoğlu Başbakanlık Dışişleri'nden sorumlu baş danışmanı görevinde idi) hakkında olumsuz kanaat serdedecek düzeyde yakın ilişki içinde olması diplomatik kuralları aşan bir durumdur. Doğrudan hükümetin ve ülkesinin itibariyla ilgili bir konudur.

Türk devlet adamlarının, bürokratlarının, gazetecilerinin Amerikalı ve Avrupalı (ve de İsrailli) temsilcilerle kurdukları ilişkilerde bol miktarda bu tür örnekler yaşanmıştır. Nitekim yayınlanan sızıntılarda Amerikalı diplomatların kaynaklarının çoğunlukla gazeteci ve bürokratlardan oluşması hiç de tesadüf değildir. Bu kaynakların bir kısmının bilmeyerek, bir Amerikalı ile muhatap olmanın hazzıyla adeta kendinden geçerek beğenmediği parti, kurum, şahıs hakkında rapor değerinde bilgileri aktarma alışkanlıkları malum... Bunların önemli bir kısmının Amerikalılar nezdinde muteber adam olmak hevesiyle gönüllü ilişki içine girdiklerini yaşanan tecrübeler gösteriyor. Bu tavır, Türk devlet adamları ve entelektüellerine hakim olan ve kökü nerdeyse 150 yıllık bir geçmişe dayanan Batı ile kurulan psikolojik ilişkiden de beslenir. Batı karşısındaki aşağılık duygusu aşılmadan, öz güven kazanılmadan "çok tehlikeli" bu tavır da aşılamaz.

Ahmet Davutoğlu'nu "çok tehlikeli" olarak algılayan psikolojik ve ideolojik durum alış en az Amerikalılara yapılan şikayet kadar tehlikelidir. Muhtemeldir ki, Davutoğlu'nun şahsını da aşan biçimde onun vizyonundan Amerikalılarla paylaşacak kadar rahatsızlık duyulmuş olmalı. Davutoğlu'nun o zaman danışman olduğu göz önüne alındığında onu çok tehlikeli yapan özellikleri neler olabilir? Bugün uyguladığı dış politikayı beğenir ya da beğenmez, eleştirirsiniz; ancak, "tehlikeli" sayılması için akla gelen ihtimaller ne olabilir?

Bu bilginin doğru olup olmamasından çok her alanda karşımıza çıkan bir prototip olarak devlet adamlığı tavrı önemli. İktidar partisinden muhalefetine her düzeyde insanın yabancı (batılı) diplomatlar karşısındaki tutumunu çoğu kez acıyarak, üzülerek; kimi zaman da öfkeyle izlemişimdir. Meşruiyetini, gücünü başka bir devletin temsilcileriyle girdiği ilişkide gören aydın/bürokratik tiplerden "çok tehlikeli" sözlerin sadır olması kaçınılmaz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi