M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Ah Eski İstanbul!

Ah Eski İstanbul!

Otomobille bir yere gittiğimde artık İstanbul'un bitmiş olduğunu daha iyi anlıyorum.

Böyle trafik olmaz... Bu şehir bugünkü trafikle uzun müddet yaşamaz.

Medenî bir şehirde böyle trafik sıkıntısı olmaz. Buna karşı kalıcı ve ciddî çareler ve çözümler aranıyor mu? Hiç zannetmiyorum. Zaten İstanbul trafiğine kalıcı çözüm bulunmaz.

Bu şehrin nüfüsu beş milyonu aşmamalıydı. Şu anda 20 milyonu geçmiştir ve her geçen gün büyümektedir.

Üçüncü boğaz köprüsü trafiği hafifletecek midir? Hayır tam aksine krizi daha da ağır vaziyete getirecektir.Yeni bir köprü değil, on yeni köprü yapılsa mesele yine halledilmez.

Üçüncü köprünün Anadolu güzergâhında, Kocaeli yarımadasının batı kısmında köprüyle ilgili 300 milyar dolarlık bir yapılaşma olacakmış. Ne büyük rant!

İstanbul'un geleceğinden korkuyorum.

Haydarpaşa gar binası tutuştu, zor söndürdüler. Büyük zelzelede şehirde 20 bin yangın çıkacakmış. Nasıl söndürecekler?

İstanbul dehşetli bir kent. Şehir demiyorum, kent diyorum.

Bu kadar büyük bir şehirde, üstelik Bizans'ın ve Osmanlı'nın başkenti olmuş bir şehirde en az 15 milyonluk büyük bir kütüphane olması gerekmez mi? Ne böyle bir kütüphane var, ne de böyle bir niyet.

Beyoğlu İstanbul'un aynasıdır. Ne kadar bayağılaşmış orası.

Paris'te Palais de thé adında bir çay dükkânı var. Bir ara 540 çeşit çay satılıyordu. Birkaç gün önce internetteki sitesine baktım, şu anda 266 çeşit çay varmış. İstanbul'da böyle bir dükkân var mı?

Yahya Kemal'siz, İbn'ül-Emin'siz, AhmedMidhat Efendisiz, Ahmet Cevdet Paşasız, Şeyh Kuşadalı İbrahim Efendisiz, ulemâdan Manastırlı İsmail Hakkı Efendisiz bir İstanbul olabilir mi?

Hani şu modern mega kent İstanbul'da böyle rical?

Onlar beyaz atlara bindiler ve gayb âlemine gittiler.

İstanbul beyefendileri, İstanbul hanımefendileri, büyük hanımlar, büyük beyler, küçük hanımlar, küçük beyler... Hangi kuşe-i inzivaya sırlandınız?

1940'lı yıllarda Karaköy Kadıköy vapurunda gördüğüm o kibar, münevver, asil, vakur, şehirli insanlar neredeler?

İstanbul yemekleri, İstanbul tatlıları, İstanbul şerbetleri ne oldu?

Ermeni Rum komşularımız ne oldular?

Eski İstanbul medenî bir şehirdi.

İstanbul'da edebiyat, kültür, sanat vardı.

Süleyman Nazif, Bâbıâli caddesinden inerken, son makalesinde gramer yanlışı yapmış turfa bir muharriri bastonuyla dövmüş. Nerdesin ey Süleyman Nazif?

Muharrir-i şehîr Ahmet Midhat Efendi merhum Beykoz'daki yalısına yandan çarklı Şirket-i Hayriye vapuruyla gidermiş.

Edebiyat ve irfan meraklıları onun etrafında halka olurmuş, iki saat boyunca sohbet edilirmiş.Yüzer irfan dershanesi.

Günahsız şehir olmaz. İstanbul günahları gizli bir şehirmiş.

Bugünkü mega İstanbul'da günahlar küstahça, edepsizce, utanmazca alâmeleinnas işleniyor.

İstanbul'un eski isimleri:

Dersaadet.

Dârül-Hilâfe.

Âsitane.

İslambol.

Artık onlar yok.

1908'e kadar Galatasaray lisesinde namazlar bütün Müslüman talebelerin katılımıyla cemaatle, mektep caminde, mektep imamının arkasında kılınırmış. Şimdi orada kaç öğrenci namaz kılıyor acaba? Avdetîlerin korkusundan gizli mi kılıyorlar?

İstanbul tekkelerine ne oldu?

İstanbul'un sadaka taşlarına ne oldu? (İçi oyuk taşlarmış, imkânı olan içine para atarmış, ihtiyacı olan elini sokar, bir miktar alırmış...)

Ayasofya'da niçin Ezan-ı Muhammedî okunmuyor?

Arapça, Farsça, Osmanlıca aruzla şiir yazan üdeba, ulemâ, meşayih neredeler?

Niçin İstanbullu beyefendiler istanbulin giymiyor?

Meşhur Hâfız Sami Efendi, nerdesin, niçin bize ruhlarımızı ihtizaza getirecek, bizi coşturacak, heyecanlandıracak, bizi ağlatacak şekilde artık Kur'ân okumuyorsun?

Pertevniyal Valide Sultan camii başmüezzini Cemal efendi, ah bir kerecik olsun bize Bilal Habeşî üslubuyla bir Ezan-ı Muhammedî okusan da gaşy olsak!..

Eski İstanbul Mevlevihanelerinde segâh makamı âyinlerle sema yapılırdı.

Padişah Cuma selamlığına çıkardı.

Ordumuzun, üzerinde Kelime-i Tevhid, âyetler yazan mukaddes sancakları vardı.

Bütün kışlalarda beş vakit namaz cemaatle kılınırdı.

Müslümanlar cuma günü, Yahudiler cumartesi, Hıristiyanlar pazar günü tatil yapardı.

İslâm hanımları ve kızları tesettür kıyafetiyle gezerdi.

Eskiİstanbul'da elbette günah vardı ama onun mukabilinde sevap da vardı.

Eski İstanbul bir din, ilim, irfan, edebiyat, maarif, sanat, medeniyet şehriydi.

Ne oldu İstanbul'a?

Ya Rabbi, ne korkunç bir inkılap olmuş!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi