Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Çift sarılı yumurta

Çift sarılı yumurta

Bir kısım “ahlaksız ve vicdansız basın”, kaç gündür, aynı görüntüleri döndürüp duruyor ekranlarda.

Bir üniversitede, öğrenciler, iktidar partisinin bir milletvekiline yumurta atmışlar, konuşturmamışlar.

Benzeri bir olay, bir muhalefet partisi yetkilisinin de başına gelmiş.

Karşılıklar olmuş, arbede yaşanmış, öğrencilerle görevliler arasında tartışma çıkmış.

Hepsi bu...

İktidar partisinin milletvekili, “Bu yumurtaları pişirip yeselerdi, daha zeki olurlardı” diyor.

Muhalefet yetkilisi ise tek sözcükle işi bitiriyor: “Faşistler...”

Mevzi olması gereken bu iki olay, “şümullu bir kalkışma, devrime yol açacak dünya çapında olay” gibi sunuluyor bazı ahlaksız ve vicdansızlar tarafından.

Kaç gündür yumurta haberleriyle yatıp, yumurta haberleriyle kalkıyoruz.

İki gün içinde, en az 500 “yumurta” haberi okudum. En az 1000 saldırı görüntüsü izledim...

Hangi televizyonu açsanız, “öğrenci eylemleri” konulu bir açık oturum, bir panel, bir tartışma programı...

Hangi gazeteyi çevirseniz, bir sosyolog ve siyaset bilimci görüşü...

Buna ilaveten, bol miktarda eski eylemci ve 68 kuşağı müntesibi geçit resmi yapıyor ekranlarda.

Sendikacılar, odacılar, vakıfçılar, laikçiler, ulusalcılar...

Hilton medyası gaz verdikçe bunlar coşuyor.

Öğrencilerin uyanışı güzel günlerin habercisiymiş... Gençler ülkenin kaderine el koyuyormuş... Bu çocuklarla gurur duymalıymışız... Bu bir devrimmiş...

Bu bir devrim değil... Bu bir terbiyesizlik...

Biri de çıktı, 12 Mart gazavatında samanlık altına gizlenerek canını kurtarmış bir paslı tüfek, “Bu tarihsel bir olaydır, gençleri yürekten alkışlıyorum” dedi.

Sanki bu ülkede öğrenci eylemleri ilk kez sahne alıyor...

Sanki daha önce böyle olaylar yaşanmadı.

Sanki siyasiler yuhalanmadı.

Sanki üniversiteler savaş alanına çevrilmedi.

Sanki olup bitenler, demokrasi kaybı temelinde yükselen “mevzun oyun”un parçası değildi...

Biz de öğrenci olduk, biliyoruz.

Rakibimiz, hasmımız, ancak yok ederek kendimizi rahat hissedeceğimiz muarızlarımız vardı. Herkes bizim gibi düşünmek zorundaydı. Biricik doğru, bizim doğrularımızdı. Tek haklı bizdik. Bize benzemeyen herkes düşmandı.

Düşman bellediklerimizin yekûnunu da, ilginçtir, siyasetçiler oluştururdu.

Darbecilere laf edemezdik.

Siyasetçiler, ülkeyi satan vatan hainleriydi. Emperyalizmin uşağıydı... Din ve millet düşmanıydı...

Bir sabah düdük çaldı, oyun bitti... Kenan Evren Paşa, “Bu bir darbedir. Şimdi herkes yerlerine dağılsın” dedi...

Efendice dağıldık.

Bütün karşıtlaştırmaların aynı kapıya çıktığını, bütün “hasım savaşlarının” altındaki elin aynı el olduğunu ya idrak edemedik ya da idrak etmek işimize gelmedi... Hayatımızı bir “vehme” kurban etmiştik. Bunu da, Paşazade İffet gibi, saçımız sakalımız ağardıktan sonra kavrayabildik.

Belki bu filmi tekrar izleriz...

Ne güzel olur!

Bakarsınız, bu işi köpürten bazı ahlaksız ve vicdansızlar istedikleri rafineri ve imar iznine kavuşur, vergi borcu ertelenir, ülkeye barış gelir...

Kılıçdaroğlu da Başbakan olur. Tam çift sarılı yumurta tadında...

Hakikaten de şahane olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi