Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hiç yapmadığınız şey mi?

Hiç yapmadığınız şey mi?

Bu işleri ayağa düşüren, kulakları çınlasın, eski Başbakan Süleyman Demirel olmuştu... “Kim ne veriyorsa, ben beş fazlasını veriyorum” diyerek, hem seçmenin ayarını bozmuş, hem de siyaseti ayağa düşürmüştü.

Rahmetli Bülent Ecevit, her köye bir “şehir” kuracaktı.

Bu şehirlere “köykent” adını verecekti...

Hastanesiyle, alışveriş merkeziyle, spor salonlarıyla, eğlence mekânlarıyla her köyde bir şehir...

Köylü, kent yaşamını gereksinmeyecek, sağlık sorunları için yollara düşmeyecek ve her ihtiyacını köyde ikmal edebilecekti.

Bunu hangi kaynakla yapacaktı?

Rahmetli kibar adamdı... “Benim adım Kemal...” deyip işin içinden çıkabilirdi... Sabırla, muhatabını incitmeden, işin olabilirliğini anlatmaya çalışırdı ama anlatamazdı.

Çünkü, önerdiği şeyin rasyonalitesi yoktu.

Dünya sanayileşirken, bizimki, “Sovyetik” bir uygulama olan “kolhoz” ve “sovhoz”dan medet umuyordu... Ülkeyi tarım toplumuna doğru irrasyonel bir yolculuğa çıkaracaktı da, bereket façasını erken bozdular, köy komününe dönmekten kurtulmuş olduk.

Tansu Çiller iki anahtar vaat ediyordu.

Partisi iktidara geldiğinde, vatandaşın otomatikman bir evi, bir de arabası olacaktı.

Nurettin Sözen, her kapıya ekmek, süt ve gazete bırakacaktı.

Mesut Yılmaz “her bakımdan kalkınmış bir ülke yaratmaktan” söz ediyordu. Ve galiba, en makulü buydu...

Herhalde kumarhaneleriyle, gece hayatıyla, rantiye yaşamıyla tam kalkınmış bir ülke... Vatandaş zırt pırt yurtdışına çıkmaktan kurtulacak, yabancı kumarhanelerde burnuna yumruk yemek zorunda kalmayacaktı.

Kemal Bey ne yapacak?

Üniversiteliden harç almayacak, köylüye ucuz mazot sağlayacak, bazı harcama kalemlerinde “özel tüketim vergisini kaldıracak”, işsizlik sigortası getirecek, ev kadınlarını maaşa bağlaya
cak.

İstihdam sorunlarını çözmek için de ülkenin dört bir yanını kamu kesesinden fabrikalarla donatacak...

Batıracak yani.

Bir zamanlar “kamu kesesinden” SSK’yı yönetmişti.

SSK tarihinin görüp göreceği en büyük görev zararını yaşatmıştı.

Deniyor ki, “Kemal Bey’in 40’ı aşan vaadinden sadece dörtte biri için bile gereken kaynak miktarı 200 milyar doları aşıyor...”

Bu parayı nerden bulacak?

Hem bu parayı bulacak, hem ekstradan istihdam yaratacak.

Hem de memleketin çalışır tesislerini “çalışır durumda” tutacak.

Bu nasıl olacak?

Benim aklıma bir “kaynak” geliyor ama bilmem yeri ve zamanı mıdır?

Madem “Kürt” demeden “Kürt açılımı” yapıyor, madem “demokrasi” demeden memlekete demokrasi getiriyor, madem Silivri’ye selam göndermeyi ihmal etmeden darbelerle hesaplaşıyor, kaynak meselesini de bütçeye abanmadan halledebilir.

Nasıl mı?

İsmet Paşa gibi yapar... Onun adı Kemal nasılsa...

Eskiden “varlık vergisi” koyarlardı, azınlıktan vatandaşları iliğine kemiğine kadar sömürürlerdi. Parası olmayanları da “çalışma kamplarına” gönderirlerdi.

Memlekette “azınlık” bırakmadıkları için, havuzlu villa sakinlerine salma salıp vergi toplayabilirler.

Bu da “Kemal Bey’in varlık vergisi” olarak tarihe geçer.

Hiç yapmadıkları şey değil...

Bu durumda, bir “havuzlu villa sakini” olarak kendisi de “mükellefler” arasına girecektir ki, her “hesap uzmanı” bu kadar “hesap hatası” yapar... Son tahlilde vatan sağolsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi