Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Basireti bağlılar topluluğu

Basireti bağlılar topluluğu

Ya kayadan düştükten sonra uyanırık, ya da kurşunu yedikten sonra...
Daha önce ne söylense nafile... Çünkü kimseyi inandıramazsınız...
Bugün iki ayrı konuya değinmek istiyorum:
1- Adalet zannettiğimiz indir/kaldır oyunu..
Yıllarımın çoğunu bu konuya hasreyledim... Amma hiçbir netice aldığım söylenemez...
Bazen öfkelendiğim zamanlar oldu ve en sert ifadeleri kullandım:
Ölürsen de hak yedirme, hak yeme
Aka kara, karaya da ak deme
Adaletten ayrılırsa mahkeme
Bir hakime, bir de kanuna tükür...
Bu şiiri yazdığımda daha bekârdık, gençtim, enerjiktim... Mahkemeye veren olmadı... Çünkü “savunması içinde” diye hayıflanmış o günün yüksek yargı mensupları...
Geç kalan adaletin adalet olmadığı varsayımından hareketle “HAKİM BEY” şiirini yazdım... Bazıları mübalağa yaptığımı sanmıştı... Bazı kıtalarını beraber okuyalım:
Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hakim bey.
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağ olun o da öldü hakim bey...
Kırk yıl önce, yani babam ölünce
Kadılıklar hakimliğe dönünce
Mirasçılar tarla-takım bölünce
İrezillik beni buldu hakim bey
Yaşım yetmişiki, usandım gel-git
Bini geçti burda yediğim zılgıt
Eğer diyeceksen/bana ne öl git/
Oğlumun bir oğlu oldu hakim bey.
Mübaşir itekler, kâtip zavırlar/azarlama./
Değişti bizde de güya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar,
Tapucuyu aya saldı hâkim bey...
Maksadım size şiir dinletmek değil. Mukayese yapmanız için dün nerede bugün nerede olduğumuza bakmanızı istiyorum...
Yüksek yargı depolarında karara bağlanmamış milyonun üzerinde dava dosyası küflenmiş bekliyor... Yakın bir zamanda eskilerin “Müruru Zaman” dedikleri, yenilerin “zamanaşımı” meydana çıkacak... Garib-gureba takımı değil, ülkenin iri başları zamanaşımı sebebiyle suçtan cezadan kurtulacak...
Niye? Çünkü hakimlerimiz yetersizmiş. Hiç kimse, “nazik bedenimizi incitmek istemediğimiz için” doğruyu söylemiyor...
Elbette bunca dosyanın altından kalkamaz hakimlerimiz... Baksanıza, sayın Mehmet Haberal’ın mahkemeye vermediği kim kaldı acaba. Neden hiç reddedilmez? Benim de 2 yıldır devam eden, “hurdaya çıktı” sözümü hakaret kabul ederek mahkemeye vermiş. Hakimlerimiz bu söz için sulh cezayı az görmüşler ki “asliye cezaya” sevk ettiler... 25 Mart 2011’de duruşmamız var... Haberal hurdaya çıkmamış amma 2 seneye yakındır mahkemeye bile çıkamıyor... Onu orada tutan hekimler bir başkasını daha tutarlar mı?
Neyse...
2- Türkiye’nin Avrupa serüveni...
Bu sevda zuhur ettiğinde ben gençtim... Amma o zamandan beri Türkiye AB’ye, o zaman AT idi, alınmaz diye diye usandım...
“12 Hıristiyan domuzunun içinde bir Müslüman kuzusu nasıl yaşar ve rahat eder” dedim kimse dinlemedi...
Üstüne basa basa, gerekçelerini de göstererek “Almazlar bizi” ısrarı ile bu günlere geldik..
Hani aldılar mı?
Adamlar bizi itibardan düşürmek derdindeler... Türkiye AB karşısında bekletildikçe keyf oluyor dürzüler...
Sayın Başbakan Erdoğan Erzurum’da nihayet sabır taşının çatlamasına müşahede etti. Dostu Yorgo’nun isteyerek veya istemeyerek derununu göstermesi üzerine rest çekti... Amma o çok öncelerden çekilecekti...
Avrupalılar neden bizim dostumuz olacaklar ki? Unuttular mı Osmanlı tokatlarını? Tıpkı İsrail gibi işte onlar da tavırlarını netleştirdiler...
Bizim basiretimizi kimler bağlıyor? İlerici (!), Ulusalcı, Kemalist cambazlar olsa gerek... İnşallah kendimize geleceğiz... Bekleyelim...
==============
Adalet bahçesine konan her kuşu vurduk
En garip masumlara en büyük taşı vurduk
Sizden/bizden diyerek bulandırdık suları
Tuba filizlerine Kemalist aşı vurduk...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi