Muhteşem sanat mı, muhteşem terör mü?

Muhteşem sanat mı, muhteşem terör mü?

İnsana Allah(c.c) tarafından ikram edilen en önemli nimetlerden biri de akıl ve onun kontrolünde olan sanat ve estetiktir. Zaten insanlarla hayvanları birbirinden ayıran en açık fark bu ve benzeri nimetlerdir. Aklı Orkestra şefine benzetecek olursak sanat, edebiyat ve estetik gibi diğer unsurları de aklın emrinde çalışan üyeler gibi düşünebiliriz. Eğer akıl fıtratının gereği olarak Rabbani bir eğitim ile terbiye edilirse Kur’an’ı Kerimde de belirtildiği üzere temiz akıllı olur.(Zümer Suresi 18) Aksi halde o akıl gerek bilimde gerek, gerek siyasette, gerek ekonomide ve gerekse sanatsal faaliyetlerde fesada neden olur. Böyle olunca toplumdaki ahlaki denge bozulur.Dolayısıyla bu dengesizlik insanlık alemi için ihya’dan ziyade imha getirir. .
Terör denilince Kamuoyunda daha ziyade şiddete yönelik olan ve kaynağını dağdaki eşkiyalardan alan silahlı fesat hareketleri akla gelmektedir. Oysa Din psikolojisi gözüyle bakıldığında asıl fesat, insanın ahlakına yapılan saldırılardır.Yani insanlık alemini ahlak erozyonuna götüren tüm faaliyetler ve adı ne olursa olsun içinde ahlaksızlık bulunan tüm söylem ve eylemler terör sayılır.Hem de terörün en tehlikelisi.
Maziye bir göz attığımızda Osmanlıyı parçalayan zihniyetler, özellikle bu yıkımı hızlandırmak için sürekli ahlak değerlerine saldırı yapmışlar ve bu saldırıları Cumhuriyet sonrası daha da yoğunlaştırmışlardır. Lozan konferansı sonrası İngiltere Avam Kamarasında ”Niçin Türklerin istiklalini tanıdınız” diye yapılan itirazlara sömürgelerden sorumlu bakan Lord Gürzon şöyle demiştir.”Türkleri manen öldürdük artık onlar eski satvet ve şevketlerine asla dönemeyecekler. ”Gürzon ve şürekasının o dönemlerdeki fikir babası elbette ki Siyonist önder, Teodor Herzl ile Mısır Hahambaşı görevini yapan Hayum Naumdur.
Yüce Allah(c.c) fahşa’nın her türlüsünü yasakladığı halde(Nahl Suresi 90) birileri ısrarla fahşayı ikame etmeye ve yaymaya çalışmaktadır. Allah’ın gazabına sebep olan ahlak teröristleri mazide olduğu gibi kıyamete kadar da çirkin emellerini devam ettireceklerdir. Çirkin emellerine çoğu kez demokrasi ve sanat maskesi ile devam etmeye çalışacaklardır. Bu mücadele Hak ve batıl mücadelesi olarak tabi ki kıyamete kadar devam edecektir.
Çağımızda ve özellikle Türkiye’de mütrefin zümresi olarak bilinen nimet ve refahtan şımaran ve insanları Allah yolundan uzaklaştırıp fahşayı egemen kılmak isteyen müstekbir guruplar her türlü fesadın öncüleri ve dahi sponsorlarıdır. Bu gurupların içinde siyaset adamları olduğu gibi,asker kökenli insanlar,Karun kılıklı sermayedarlar,tagut’a karşı yalakalık yapan Belam karakterli bilginler ve bazı medya organları da yer almaktadır.Görsel müfsit medyanın ülkemizde yaptığı moral tahribat gerçekten çok büyüktür.Ayrıca bu çirkin faaliyetlerde bir de görünmeyen cripto sponsorlar vardır.Onların da kim olduğunu öğrenmek için başka kaynaklara müracaat etmeye gerek yok. Sadece Kur’an Haber Ajansına bakmak yeterlidir.(Bkz.Maide Suresi 82,Fatır Suresi 14)
Kültür ve sanat adıyla yapılan bir çok faaliyet ve çevrilen nice film veya tv.dizileri millete yapılan en büyük ihanettir. İstisnalar hariç ama Kartel diye tanımlanan medya organları son yıllarda iyice haddi aşmış olmalı ki, ahlak ve namus kavramlarını ayaklar altına alacak diziler yapmaktadır. Hem ülke dışında hem de ülke içinde fuhşu yaymaya çalışan bu ahlaksız organlar adeta Lord Gürzon ve Hayum Naum’un Türkiye’deki taşeronluğunu yapmaktadır.
Son haftalarda en çok kamuoyunu rahatsız eden ve RTÜK’ü protesto yağmuruna tutan dizi filmlerinden biri de “Muhteşem Yüzyıl” adını taşımaktadır. Şanlı tarihimize adeta hakaret sayılan bu dizi bir bakıma ehli küfrün çirkin yüzünü de yansıtmaktadır. Film yapımcılarına veya aktörlerine sorulduğunda büyük ihtimalle bunun bir sanat olduğu vurgusu yapılacaktır.Oysa sanat diye yapılan şeyler şanlı tarihimize ve ecdadımıza tahkir,tezyif ve her türlü saygısızlığı ihtiva etmektedir.Sanat üstad Necip Fazılın dediği gibi Allah’ı aramak ve Allah’ın rızasına uygun yaşamak dolayısıyla onun rızasına uygun programlar yapmaktır.
Fransuva döneminde Fransa’da açığa çıkan ve yatay arzuların dikey görüntüsü hükmünde olan dans rezaletini, yıllar önce ortadan kaldıran Kanuni, böyle bir fahşanın ülkemize de sirayet edeceği ve pandemik bir enfeksiyon gibi fesada neden olacağı gerekçesiyle ket vurmuştur. Çıkardığı muhteşem kanunlarla hem batılı bilginlerin hem de yerli alimlerin hayranlığını kazanan Kanuniye devrin Şeyh’ül-İslam’ı olan Ebussud Efendi bile hayran olmuş,onun yüksek bir takva içinde olduğunu ve tüm yasaları alimlere danışarak çıkardığını ifade etmiştir.Buna rağmen şimdiki film yapımcıları onu yani Osmanlı padişahı Kanuni’yi hem ayyaş hem de kadın ve şehvet düşkünü gibi göstermektedir.Bu sanat değil düpedüz ihanettir.Ve ehli küfrün intikam duygusunu yerli yapımcılarla almak anlamını taşımaktadır.Kur’an-ı Kerim ayrıca küfür milletinin psikanalizini açık ve net bir şekilde yapıp Müslümanların dikkatlerine sunmaktadır.(Ali İmran 118)
Türkiye’de ilk sinema sektörü de Siyonistlerin öncülüğü ile başladı.1905 yılında Sovyetler Birliğinde toplanan Siyonist zevat, fikir babaları ve politik siyonizmin kurucusu olan Teodor Herzl’in felsefesini referans kabul ederek Siyon protokollerini yazmışlardır. Bu protokollerin 13 ve 14.maddesinde yeryüzündeki tüm dinlerin ve ahlakın kaldırılması istenmektedir. İşte bu nedenle gerek sinema gerekse diğer sanatların büyük çoğunluğunda en büyük şeytani hedef milletin ahlakını, iffet ve namusunu ayaklar altına almak, nikah gibi dini ve sosyolojik kavramları çağdışı kabul etmek ve üstelik tüm bu çirkin faaliyetleri kültür ve sanat maskesiyle yutturmak.
Sanat ve Güzellik yarışması adı altında bir zamanlar Keriman Halisi soyup hicaptan uzaklaştıran zihniyetler (Belçika,Spa kenti 1932) şimdi de Küçük Kadınlar, Aşkı Memnu,Yaprak dökümü,Kavak yelleri,Küçük Sırlar,Fatmagül’ün suçu ne,Muhteşem Yüzyıl ve benzeri gibi dizilerle toplumun ahlakına dinamit koymaktadırlar. Her türlü ahlaksızlığı ve iffetsizliği çağdaşlık diye yutturan bu saygısız zihniyete kamuoyundan büyük tepkiler gelmektedir.
Yıllar önce Belçika’da Keriman Halis’i soyup onu sanat ve özgürlük adına alkışlayan zihniyet kimse aynı zihniyetin varisleri da şimdi sanat adına Fatmagülleri istismar etmekte veya padişahları kadın düşkünü veya alkolik olarak göstermektedir.Kendi tarihine bu kadar kin ve nefret kusanların belki dünyada benzeri yoktur. Kamu ahlakını ifsat etme açısından bakıldığında sadece o dizilerde oynayan aktörler değil o dizileri yapan senaristler, yayınlayan Medya sektör elemanları da sorumludur.
RTÜK’ün zaman zaman sembolik olarak verdiği cezalar maalesef medya teröristlerini etkilemiyor tam aksine onları daha da güçlendiriyor. Özgürlük sade inanç,fikir ve düşünce bazında olmalı eyleme dönüşen ve ahlak sınırını aşan her türlü davranış engellenmeli ve hukuki müeyyideler uygulanmalıdır. Çünkü milletler Çiçero’nun da dediği gibi parasızlıktan değil ahlaksızlıktan yıkılır.Toplumda ve özellikle öğrenciler arasında alkol,kumar hızla artmış ve cinselliğe ait çirkin eylemler ilköğretim seviyesine kadar düşmüştür.Toplumdaki ahlaksızlık neredeyse S.O.S sinyalleri vermektedir.
SONUÇ: Toplumun huzurunu bozan,ecdada dolayısıyla şanlı tarihimize hakaretler yağdıran ve kamu ahlakını tehdit edip fıtrat yasalarına meydan okuyan müfsid ruhlu tüm ahlak teröristlerini tanımak ve gerekli tedbirleri almak için öncelikli görev siyasal iktidarlarındır. Terörist sadece dağda bulunmaz ve sadece silahlı olmaz. Medya plazalarında Siyonist ve evangelist zihniyete taşeronluk yapan kravatlı ahlak teröristleri de vardır. Müslümanlar bireysel planda sadece irşad veya nasihat edebilirler ve eğer varsa lokal manada emri bil maruf ve nehyi anil-münker yapabilirler veya en azından kalbiyle buğz edebilirler.Ama asıl yetki siyasal otoriteye aittir.Bu otorite silahlı teröristleri takip ettiği ve gerektiğinde cezalandırdığı gibi tüm insanlık alemi için asıl büyük tehlike olan ahlak teröristlerini de izlemeli ve gerekiyorsa ahlak erozyonuna sebep olanları en ağır cezalarla cezalandırmalıdır. Eğer gerekli hukuki ve yasal tedbirler alınmazsa ekonomik parametreler belki yükselebilir.Ve Türkiye’de gayrı safi milli hasıla çok yükseklere çıkabilir ama toplumsal ahlak bu sanatçılar(!)yüzünden dip yapabilir. Bizden söylemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi