Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Hizbullah üzerine...

Hizbullah üzerine...

İslam'la bağlantılı olarak oluşan bir yapının, ikili bir ilişki alanı doğar.
Bir: Kurulu düzenle legalite-illegalite ilişkisi.

İki: Diğer Müslüman gruplarla ilişki.

Ben burada, Hizbullah özelinde, diğer Müslümanlar'la ilişki konusunu değerlendirmek istiyorum.

Diğer Müslümanlar'la ilişki, söz konusu grubun, İslam anlayışı ve örgütlenme biçimindeki farklılaşmayla ilgilidir.

Yani eğer yeni bir grup olarak doğacaksanız önce diğerlerinden farklı özgün bir İslam anlayışınızın bulunması gerekir. Sonra da, farklılaşmayı size göre zaruri kılacak bir örgütlenme tarzına yönelmek durumundasınız. Farklılaşmayı zaruri kılacak örgütlenme tarzı söz konusu olduğunda da bunun kurulu düzen ile legalite-illegalite ilişkisi ile bağlantılı olduğu söylenebilir.

Bir tespit daha:

Örgütlenme biçimi zaman içinde, İslam anlayışınızı etkiler hale gelebilir. Çünkü örgütlenmek demek, bir iç düzen kurmak demektir ve o iç düzenin gereklerine göre İslam yorumları oluşacaktır.

Bu noktalardan Hizbullah'a bakınca...

Belli ki şu an Hizbullah'la kurulu düzen arasında problem var.

Hizbullah'la PKK arasında problem var. Ve...

Hizbullah'la diğer İslami oluşumlar arasında problem var.

Ben, Hizbullah'ın bir süredir, diğer İslami gruplar nezdinde diyalog çalışmaları yürüttüğünü, kendisini anlatmaya ve geçmişte olan bitenleri izah etmeye çalıştığını biliyorum. Bu çerçevede bana da ziyaretler oldu.

Bu ziyaretlerde genelde "Bir Müslüman'ı yargılarken doğru bilgiye dayanmak gerektiği, aksi takdirde ahiret sorumluluğu olacağı" yaklaşımının öne çıktığını gördüm.

Buradan, İslami ölçüleri temel aldıkları sonucunun çıkmasını istedikleri anlaşılıyor. Ancak olan bitenin izahında bu ilkesel yaklaşım izah edici oluyor mu, işte bu son derece kuşkulu.

Hüseyin Velioğlu'na güveniyorlar ve onun "kontra" ilişkisine dair iddiaları kabul etmiyorlar.

PKK ile silahlı mücadeleye, zorla ve nefsi müdafaa sadedinde girdiklerini ifade ediyorlar.

Devlet görevlilerine yönelik infazların gerekçesi, onlara göre kadın ve erkeklere yönelik ağır işkencelere cevap... Bunu açıkça üstlenmekten çekinmiyorlar.

Farklı İslami şahsiyetlere yönelik infazlar konusunda ise hâlâ karanlık bir durum söz konusu.

Aynı şekilde, domuz bağı, mezar evler, işkence vs... Bunlar nedir ve bunlar Hizbullah eseri ise hangi inanç ekseninde izahı mümkündür, konusunda net cevaplar yok.

Gizli örgütlenme, iç hiyerarşik yapı, iç hukuk, iç infaz...

Örgüt bunları hep mevcut hukuki yapı içinde kaçınılmaz oluşumlar olarak izah etmek isteyebilir. Ama bütün bunların sonunda, "İslami" diye nitelenen bir yapıyı tartışma gündemine taşıdığı ve İslam adına ağır bir bedeli ortaya çıkardığı da bir gerçek.

Kaldı ki bu süreçte birçok dindar insana yönelik infazlar da söz konusu.

Bugün Hizbullah denince ürküntü sadece İslam'a mesafeli kesimler için değil birçok İslami oluşum için de mevzubahis.

Bu sebeple Hizbullah'ın "Nasıl başladı, neler yaptı, şimdi nereye geldi, geçmişe ilişkin bir temizlenme ameliyesi gerekiyor mu, her şey doğru muydu, yanlışlar nelerdi, yanlışlar İslam algısındaki yanlıştan mı yoksa örgütlenme biçiminden mi oluştu, yanlışlar bireysel miydi, kurumsal mı" soruları etrafında bir özeleştiri yapması kaçınılmazdır.

Bugün de bir Hizbullah gerçeği vardır, bunda kuşku yok. Hizbullah bir toplumsal taban edinmiştir. Bu varlığın Doğu-Güneydoğu'daki oluşumları da, tüm Türkiye'yi de etkileyeceği muhakkaktır.

Ben, Türkiye'de hiçbir oluşumun, "Ben kendi bildiğimi okurum, başkasının beni nasıl algılayacağı umurumda değil" gibi bir yaklaşım geliştirme lüksüne sahip olduğunu düşünmüyorum.

Sanırım Hizbullah çevrelerinin, kimi kanaat önderlerini ziyaret ederek kendilerini anlatma ihtiyacı duymaları da bununla bağlantılıdır.

Ama burada gerçekten açık olmak zarureti vardır.

Tahliyeler sırasında Hacı İnan'ın söylediği "Biz Müslümanız, İslam'dan pişman olunmaz ki..." ifadesinin nasıl yorumlandığı görülmüştür. Hacı İnan, Taha Akyol'a gönderdiği açıklamada, bu sözlerin yanlış yönlere çekildiğini ifade ediyor. Şunları söylüyor:

"Bundan kastım, Müslüman olduğumuz için pişmanlık duymuyoruz. Yoksa 'Bir Müslüman yanlış bir iş yaptığında, yanlışlığından pişmanlık duymaz' diye bir kastım olmamıştır..."

Benim, Hizbullah veya bir başka grup, İslam'la bağlantılı yapılanmalar karşısında hep negatif tavır sergileyecek mihraklar bulunduğundan kuşkum yok. Ama herkes de öyle değil.

Şu anda Hizbullah şayet, Türkiye genelinin algıladığı dosyanın gerçek mahiyetini aydınlatmak gibi bir sorumluluğu duymuyorsa, her zaman ve her çevrede güven problemi yaşayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi