Engin Ardıç

Engin Ardıç

Fazıl nasıl kurtulur?

Fazıl nasıl kurtulur?

Ne büyük adammış yahu, bir gün bir laf etti, Türkiye karıştı...

Orhan gibi sessiz sedasız tüymeyi bilemedi garibim, ortalığı velveleye verdi.

Eh, herkes bir gün bir kitap okuyup hayatını değiştirecek değil ya, kimisi de gündemi değiştirir...

Fazıl Say “böyle giderse ileride Türkiye’den ayrılmayı düşündüğünü” belirtti ya, basın da üzerine mal bulmuş Mağrıbi gibi atladı tabii. Bu arada birçok kişinin de görüşüne başvurulmuş.

“Kendini bir b... sanıyor” diyen de var (Ara Güler), “giderse çok da üzülmem” diyen de (Dengir Mir Mehmet Fırat), onaylayan da var, kızan da, endişelenen de var, kınayan da.

Fakat genel eğilim, “gitme kal, mücadele et, Atatürk de öyle yapmıştı” şeklinde. Köşe yazarları da çoğunlukla kalmak ve mücadele etmekten yana tavır koydular. “Gidersen notaların bende kalmaz, seni alkışlamış ellerimde bir tuhaf sızı kalır” şeklinde edebiyat döktüren bile var.

Fazıl’ın babası Ahmet Bey de “mücadele et” demiş.

Baba sözü dinlesin, iyi de, Fazıl nasıl mücadele etsin?

Atatürk’ün “vatanını en çok seven işini en iyi yapandır” özdeyişi doğrultusunda, besteler yapmayı mı sürdürsün? Örneğin yeni bir Fenerbahçe Senfonisi’ne ne buyurulur? Yoksa, Kenan Doğulu tarzı, eski marşların disko versiyonları ha, sözgelimi “müjdeler cıs taka tak tak var yurdumun cıs taka tak tak toprağına cıs tak taşına cıs cıs tak tak”... Ya da, “dağ başını oh yeah duman almış come on baby yürüyelim arkadaşlar shubi shubi shubi luba”...

Doğrusunu söylemiş, “keman konçertosu bestelemek de bir mücadeledir” demiş ama Türk basınında muhalif yazarların müzik zevki Sezen Aksu’dan pek öte gitmediği için bunu değerlendirebileceklerini sanmam. Üstelik Fazıl’ın konserlerine ceplerinden para verip bilet de almazlar, Fazıl’ın Çankaya’dan davetiye beklemesi gibi, beleş beklerler.

“Siyasi mücadele ver” demek istiyorlar, Fazıl’ın akıl hocaları...

Fakat bunu nasıl yapabilir?

Oy vermekle olmuyor, çünkü bunlar yüzde otuz, ötekiler yüzde yetmiş çekiyorlarmış... Beyhude gayret.

O zaman, eyleme geçmeli!

Cumhuriyet mitinglerine katılıp bayrak sallamayı mı denesin?

Yoksa beş yüz bin kişinin katıldığı mitingi meşhur İranlı palavracı Meşhedi gibi şişire şişire bir buçuk milyon yapıp kendini kandırarak mı?

Acaba bir gazetede yazılar yazmaya başlasın da, seçim zamanı gelince, araştırma yapıp onun beğenmediği sonuçlara ulaşanlara “çüş, oha” gibi veciz kelimelerle küfür ederek Cumhuriyet Halk Partisi’nin kesinlikle kazanacağı şeklinde yalan yayın mı yapsın?

Yoksa CHP-MHP koalisyonunu mu ittirsin? İşkencecilerini bağışlasa, Fazıl’a kimse konser sırasında cep telefonu öttürmekten başka işkence yapmadı ki!...

Yoksa darbe çağrısında mı bulunsun?

Örneğin Deniz Baykal’ın CHP’nin başından indirilmesi çalışmalarına katkıda bulunarak Bedri Baykam, Haluk Koç, Gülsün Bilgehan, Mustafa Sarıgül, Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül gibi değerli adayları mı desteklesin?

Yoksa yepyeni bir parti, yeni bir AKP mi kursun? AKP... Atatürkçü Kalkınma Partisi... (Bak bunu iyi buldum ha!)

Fakat gene de ben çözemedim, siz söyleyin, Fazıl ne zaman, nasıl ve ne surette mücadele etsin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Engin Ardıç Arşivi