Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Başkanlık sistemi üzerine...

Başkanlık sistemi üzerine...

Rejiminizin adı, tek başına iyi ya da kötü tanımını hak etmediği gibi, ekonomik, siyasi, kültürel gelişmişlik düzeyini açıklamak açısından da yeterli değil..
Bu iş biraz da siz ne yapmak istiyorsunuz, nereye gitmek istiyorsunuz, onunla ilgili..
Mesela, bunu konuşurken, siyasi partiler ve seçim yasasını da konuşmak gerek..
Alttan başlayalım. En alt yerleşim birimi köy ve mahalle olsun, ama belde belediyelerini kaldırıp hepsini şehir/ilçe belediyelerine bağlayalım.. İl düzeyindeki il genel meclisi ve belediye meclislerini de yerel parlamentoya dönüştürelim..
Ankara’da ikili meclis sistemine de geçilebilir.. Yerel meclislerden gelenlerle bir “temsilciler meclisi” oluşturulup, üstüne de bir şurayı devlet kurulabilir..
Mesela iki dereceli seçim de söz konusu olabilir..
Eğer Kıbrıs’la daha ileri sıcak ilişkiler kurmak, mesela Irak, Gürcistan gibi garantörlük yetkisine sahip olduğumuz ülkelerle daha üst düzey ilişkiler kurabiliriz. Mesela neden Nahcıvan’la, ikili anlaşmalarla böyle bir ilişki kurmayalım?.. Filipinlerdeki Müslümanların yaşadığı Mindanao Özerk bölgesinin de böyle bir talebi var.. Bosna, Kosova, Sancak da yarın böyle bir anlaşma yapmak isteyebilir.. O zaman bu ihtiyaçlara ulus devlet yapılanması ile cevap veremezsiniz..
Misak-ı Milliye kendinizi hapsedecekseniz bir diyeceğim yok. Ama dışa açılmayı düşünüyorsanız bunları konuşmanın tam sırasıdır..
Eğer bu kadar üniversiteye dünyanın dört yanından öğrenci ve öğretim üyesi alacaksanız; işadamlarımız dünyanın dört bir yanı ile ticari ortaklıklar kuracak, burası dünyanın yeni cazibe merkezi olacaksa, o zaman bir “yabancılar meclisi” de kurmanız gerek..
Tarihte bir ve beraber olduğumuz halklara imtiyaz tanıyacaksanız, Misak-ı Milli’nin kabul edildiği, bu gün İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi olarak kullanılan ve aslında TBMM’ye ait olması gereken mekanı hemen boşaltıp, “Dostluk Sarayı”na dönüştürün..
Burası İslam’ın ve Hıristiyanlığın kalbi olan bir ülke.. Hilafet “Mana ve Mefhum olarak” Cumhuriyet ve Meclis’in “şahsı manevisinde mündemiç.” Dini bir şura meclisine de ihtiyaç var. Aynı ihtiyaç Ortodokslar için de geçerli.. Yani dini açıdan ruhani konseylerin de kurulması gerekiyor..
Eğer ihtiyaç varsa Kanton sistemi de konuşulabilir.. Mesela Nahcıvan’la kanton ilişkisi niye kurulmasın, Irak Kürdistan’ı ile de öyle?.. Kaybetmez, kazanırsınız..
Ah şu Yurttaşlık dersi niye kaldırıldı ki! Bana kalırsa, liseye kadar en hayati 3 önemli ders. Dil / Edebiyat, Mantık / Matematik / Geometri ve Yurttaşlık Bilgisi.. Biri anlatılanı doğru anlama ve düşündüğünü doğru ifade etme becerisi, ötekisi doğru düşünme, akıl yürütme ve imali fikr etme melekesi, diğeri ise hak ve sorumluluk bilinci kazanılması ile ilgili..
Bizde gençler bilmiyor, bilmediğini de bilmiyor.. Kabul ya da reddederken bir şeyi, biyonik robot gibi hareket ediyorlar. Dinlemek ve öğrenmek de istemiyorlar. Karşı görüşü düşman gibi algılıyorlar. Sistematik bir geri zekâlı haline getiriliyor ki, sanırım “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkündür.” Artık internet var. Hiçbir şey tabu değil artık. Bu gerçeğe gözünü kapayanlar, sadece kendilerine gece yaparlar..
Korku ile umut arasında bir yerde dursak da umudumuz korkularımızın önünde koşmalı.. Uygarlıklar korku ile değil, umutla kurulur çünki.. Korkuların aşılması için psikolojik bir hazırlık gerekiyor. Önyargıların aşılması gerek.. Artık şunu bilelim ki, “Eski hal muhal. Ya yeni hal, ya izmihlal.” Yeni bir durumla karşı karşıyayız.. Eskinin tekrarı mümkün değil. 19. yy sonlarında, savaş yıllarında Kapitalizm, Komünizm ve Faşizmin terör estirdiği günlerde oluşan kavram ve kurumlarla 21. yy’ı açıklamak mümkün değil.
“Değişim için değişim” lazım.. Buradan şu anlam çıkmasın “Değişim olsun diye değişim” değil.. Büyük değişim için, önce değişime imkan sağlayan bir değişim gerekiyor.. Büyük değişimin ondan sonra olması gerekiyor. Demem o ki, bu iş gecikmemeli ama aceleye de getirilmemeli..
Hiçbir siyasi sistem risksiz değildir.. Başkanlık sisteminin avantajları olduğu gibi, riskleri de var.. Doğrudan yetki, kuvvetler ayrılığı, yasama ile yürütmenin ayrışması, hız ve kararlılık, İstikrar sistemin artıları. Risklerine gelince, otoriter rejime olan eğilim, kuvvetler ayrılığının kilitlenmeye yol açma riski, liderlik değişimindeki muhtemel riskler..
Bu konuya daha sonra tekrar değinmek gerek.. Ama şimdilik bu kadar.. Eski sistem değişecek.. Değişimin yönü de belli. Şimdi önemli olan geleceğe ilişkin vizyonumuzla ilgili.. Nereye ulaşmak istiyorsak, kullanacağımız enstrüman da ona göre olmalı.. Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi