Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Sivilleşmekten rahatsız siviller!

Sivilleşmekten rahatsız siviller!

Ülkemiz söz konusu olduğunda sivilleşmekten söz edildiğinde olayın sadece askeri vesayetten kurtulmak anlamına gelmediğini sanıyorum söylemeye bile gerek yok. Bu ülkede sivilleşmenin önündeki en önemli engel bugün için bazı sivil görünümlü ama sivilliği içlerine sindirememiş, iktidar olabilmeleri için sürekli olarak askerin siyasete müdahalesine zemin hazırlayıcı bir takım eylem ve söylemleri ile çanak tutan siviller olduğunu şaşkınlıkla izliyoruz.

Halbuki demokrasinin ilk şartı iktidarı halkın oyları ile belirlemesi ve değiştirebilmesidir. Halk iradesinin geçerli olmadığı ya da bir takım müdahalelerle bu belirleyicilik sınırlandırılıyorsa böyle bir yönetim tarzını demokrasi olarak tarif etmek mümkün olmaz. Elbette demokrasi için yöneticileri halkın belirlemesi de tek başına yeterli değildir. Adalet önünde her dönemde herkesin ve her kesimin eşit olması, aynı muameleyi görmesi de şarttır. Özgürlüklerin belirlenmesinde -temel insan hak ve özgürlükleri esas alınarak- tek merci halkın temsilcilerinin oluşturduğu TBMM ve milletvekilleri olmak durumundadır. Bunun ise tek yolu vardır. Meclis çoğunluğunun oylarıdır. Sık sık "Meclis'te çoğunluğu sağlamış olmak her istediğini yapabilmek anlamına gelemez. Eğer öyle olursa çoğunluğun diktatörlüğü gündeme gelebilir" şeklindeki bir tez dile getirilmektedir.

Elbette Meclis'te çoğunluğa sahibim diye her istediğini yapabilmek gibi bir hak yoktur. Bu hak mevcut anayasa ve yasalarla sınırlıdır. Ama çoğunluğun her istediğini yapabilme hakkı yoktur, böyle bir davranış çoğunluk diktasını gündeme getirebilir ama bunun aksinin de savunulacak bir yanı olamaz. Yani çoğunluk kararlarına bir takım endişelerle karşı çıkarken, beynimizin bir yerlerinde azınlık hakimiyetini savunuyor olmayalım. Çoğunluğun azınlığa tahakkümü, her istediğini dikte ettirmesi yanlıştır ama azınlığın çoğunluğa kendi anlayışını ve hayat tarzını dayatması çok daha yanlış, insan hakları ile bağdaşmayan bir tavırdır. Bu uygulamayı yıllardan beri görüyoruz. Oluşturulan bir takım mekanizmalarla çoğunluğun iradesi sıkça geçersiz kılınmıştır. Böyle olunca da seçimlerde halkın iradesinin ortaya çıkmasının bir anlamı kalmamaktadır.

Kısacası bir taraf çıkar yargının kendi anlayışlarına göre hareket etmesi, insanları suçlaması ve mahkum etmesini ister ve bunun savunuculuğunu da yargı bağımsızlığı ile izah etmeye kalkarsa unutmamak gerekir ki bir azınlık tahakkümünün hayata hakim olması isteği söz konusudur.

Demokrasiye inanan herkes için ortak bazı değerler söz konusudur. En azından ortak noktalarda buluşmak gerekiyor. Aksi halde ne yaparsanız yapın demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması mümkün olmaz. Bu mücadelede hangi taraf hakim çıkarsa o tarafın istediği bir hak ve özgürlük anlayışının hayata geçirilmesi gündeme gelir. Bunun adı ise kesinlikle demokrasi olamaz.

Demokrasilerde yargı bağımsızlığın esas olduğunu belirtmiştik. Yargı bağımsızlığı yargının tarafsızlığının teminatı olması gerekir. Yoksa karar verme mevkiinde olanların siyasi ve ideolojik mensubiyetlerine göre hareket etmelerini teminat altına alan bir yaklaşım olamaz. Bu bakımdan her türlü fikri ve siyasi yaklaşımın mensupları yargıyı kendi yanlarına çekmenin gayreti içinde olmamalıdır. Bundan yargı zarar göreceği gibi, toplumda ayrışma kaçınılmaz olur. Bir bakıma güçlülerin haklarını koruyan, güçsüzlerin kenara itildiği bir anlayışın hakim olduğu ülkenin yönetim biçimine ne kadar demokratik yakıştırmasını yaparsanız yapın doğru söylemiş olmazsınız.

Bu bakımdan demokrasi yandaşlığını kimselere bırakmayanların bu konuda samimi olmaları gerekiyor. Özellikle devam eden mahkemeler ve bu çerçevede bir takım tutuklamalar ve serbest bırakmalar eğer bazı siyasilerin seçim malzemesi haline gelebiliyorsa bundan toplumun her kesimi zarar görür. Bu arada bir takım gelişmelerin sonucu beklenmeden ülkenin bir kesiminin tek yanlı yönetimi altına girdiğini ileri sürerek askere "Ne duruyorsunuz" demeye getiren söylemlerle göreve çağıranların sivil olmaları demokrasi önündeki engelin bazı sivillerin oluşturduğu gerçeğini ortadan kaldırır mı?

Sanıyorum ülkemizin ana sorunu sivilleşmenin önündeki esas engelin bazı siviller tarafından oluşturulmasıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi