Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Güvenlik Konseyi neyin güvenliğini sağlamak için?

Güvenlik Konseyi neyin güvenliğini sağlamak için?

Okuyucularım Birleşmiş Milletler adı verilen teşkilatın ileri sürüldüğü gibi dünya üzerinde barışın sürekli kılınması, mazlumların korunması ile hiçbir ilgisi olmadığına sıkça dikkat çektiğimi bilirler. Çünkü, daha kuruluşundan itibaren eşitsizlik ve adaletsizlik bu teşkilatın işleyişinde hakim olmuştur. Ölçü kesinlikle saldırganı durdurmak değil, güçlü ülkelerin çıkarlarını korumak adına böyle bir teşkilat kurulmuş, ülkelerde kendilerini böyle bir teşkilatın dışında bırakamamışlardır. Sanki teşkilata üye olmazlarsa yer yüzünde yalnız yaşamaya mahkum olacakları gibi bir duyguya kapılmışlardır. Halbuki özellikle Müslüman ülkeler bu teşkilata üye olsalar da yer yüzünde yalnızdırlar. BM üyesi olmaları onları yalnızlıktan kesinlikle kurtarmıyor.

Şimdi durup dururken hatta İslam dünyasında devrim rüzgarları eserken, kitleler meydanlara inmiş emniyet güçleri tarafından katledilirken BM ile uğraşmanın sırası mıydı, diye bir soru akla gelebilir. İlk bakışta böyle bir soru haklı gibi görülse de kendisini küresel köyün jandarması ilan eden Amerika'nın son gelişmelerde bir dahlinin olmadığını düşünmek yanlış olur. Bunu söylerken meydanlara inen, özgürlük isteyen kitlelerin yaptığını küçümsüyor değilim. Böyle yaklaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü, meydanlara inen kitleler canlarını ortaya koyarak bu işi yapıyorlar ve içlerinden yüzlercesi de zalim yönetimlerin emniyet güçleri tarafından katlediliyor. Bir insan canını ortaya koyarak, yani ölümü göze alarak bir eyleme kalkışıyorsa o insan idealisttir, hesap kitap adamı değildir.

Benim dikkat çekmek istediğim husus dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda dizayn eden güçlerin gelişmeleri kendi seyri içinde takip etmelerini düşünmenin yanlışlığına dikkat çekmek istiyorum. Müslümanların dünyanın zalimlerin kontrolünde olduğunu, bu kontrol kırılmadan yer yüzünde hakkın ve adaletin hakim olmasının zor olacağını unutmamaları gerekiyor. Özellikle Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın dünya üzerinde savaşları önlemek, haksızlıklara son vermek gibi bir işlevinin olmadığını bilerek bu teşkilattan bir şey beklememeleri, bunun içinde en kısa zamanda İslam Dünyası'nın kendi BM'sini kurmaları gerekiyor.

Sözgelimi Filistin sorununu ele aldığımızda yaklaşık 60 yıldır İsrail, Filistin toprakları üzerinde o toprakların gerçek sahipleri olan Filistinlilere kan kusturuyor, onların topraklarını işgal ediyor, bunun için katliam yapıyor Filistinlilerin evlerini başlarına yıkıyor ama BM bu gelişmeler karşısında İsrail'e bir defa olsun yaptırım uygulama yoluna gitmiyor/gidemiyor. Hatta, bu yönde Güvenlik Konseyi karar almaya kalkışsa bile Amerika'nın vetosu ile karşılaşarak karar geçersiz hale gelmektedir. Böyle olunca da İsrail her türlü saldırı ve katliam için destek almış oluyor. Bunun son örneği İsrail'in Filistin topraklarındaki yasadışı yerleşimlerini kınayan karar tasarısını Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesinin desteklemesine rağmen ABD Başkanı Obama'nın görev süresi içinde ilk defa veto yetkisini İsrail'i korumak adına kullanmış olmasıdır. Yani Obama İsrail'i korumak için dünyayı karşısına alabilmiştir. O Obama ki Başkan seçildiğinde bir takım çevreler mazlumların yanında yer alacağını sanmış ve böyle takdim etmişlerdi. Kim Başkan olursa olsun ABD'nin İsrail politikasının değişmeyeceğini bildikleri halde bu gerçeği görmemeyi tercih etmişlerdi.

Elbette Güvenlik Konseyi'nin kınama kararı Obama tarafından veto edilmemiş bile olsa İsrail'i durduracak nitelikte değildi. Adı üzerinde kınama kararıydı. İsrail'in kınama gibi bir takım kararlara aldırmasının söz konusu olmadığı biliniyor., Buna rağmen İsrail söz konusu olduğunda ABD için hak ve hukukun sadece İsrail için geçerli olduğu bu vesileyle bir kez daha görülmüş oldu. Ayrıca Birleşmiş Milletler denen teşkilatın birleşmiş değil, güçlülerin güçsüzleri ezmek için uluslararası alanda gerekçe üreten bir kuruluş olduğunu gördük.

Aslında hakkı esas almayan bir anlayış ile yer yüzünde adaletin hakim olması mümkün değildir. Zalimlerden adaletin tesis edilmesini beklemek aptallık değilse saflık olur. Bu vahşi dünyada kesinlikle saflığa yer yoktur. Saflık güzeldir ama adaletin geçerli ve hakim olduğu dünyada güzeldir.

Bu bakımdan hakkın hakim olduğu bir dünyanın tesisi gücü, çıkarı hak sebebi gören anlayış ile mümkün değildir. Çünkü, hak güçlünün değil haklı olanındır.. Bu anlayışın kaynağı ise Batı medeniyeti değil, İslam medeniyetidir. Adil bir düzen ancak bu anlayış ile kurulabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi