Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Saymıyoruz

Saymıyoruz

Acıdım. Seyrederken acıdım. Zavallı bir adam. Hasta bir adam. Yeni kitabı çıktı. Onu tanıtmak için gündemde şimdi. Kanal kanal dolaşıp kitabını tanıtıyor ABD’de. Ağlanıp sızlanıyor. Acıdım. İnsanlıktan nasiplenmemiş olduğunu gördüm. Onun için acıdım. Tahmin ediyordum şimdi emin oldum. Öyle acınacak halde ki küstahlığını saklamıyor bile. Alay ediyor. İnsanların gözünün içine baka baka. Donald Rumsfeld. Bush yönetiminin ABD Milli Savunma Bakanı. Pentagon’un başı. 11 Eylül saldırılarından sonra Bush’un başlattığı, arkasından İngiltere’yi sürüklediği, dünyayı altüst ettiği, umarsızca sürdürdüğü, güya “teröre karşı savaş”ın baş aktörü. Donald Rumsfeld. Hatırlarsınız. Hatırlamadıysanız şunu duyunca hatırlayacaksınız: Irak savaşının en çetin günleri. ABD, önüne geleni yerle bir ediyor. Havadan. İnsansız uçaklarıyla. İki tarafın da kayıpları büyük. Rumsfeld sürpriz bir ziyaretle Irak’ta. Askerlerin arasından kameralara gülümsüyor. Basın toplantısı sırasında Amerikalı askerlerden bahsediyor, rakamlar veriyor. Hayatını kaybeden şu kadar, şu kadar yaralımız var diyor. Dinleyiciler arasından yükselen bir ses “ya Iraklılar? Iraklılardaki kayıp nedir?” Rumsfeld o tarihi, o insanlık tarihinde doğu batı savaşlarını, güçlü-güçsüz karşılaşmalarını, barbarca yakıp yıkanla ötekileştirilen arasındaki ilişkiyi yıllardır, yüz yıllardır, süregelen ihtiras kavgalarını anlatan, evet, bence tarihi cevabını veriyor. Çünkü sadece kendini değil, süper gücün dünya siyasetini anlatıyor: “Saymıyoruz.”... “Biz onları saymıyoruz.”... “Bilmiyorum, saymıyoruz.” Sayılan sadece “beyaz” adam. Amerikalı beyaz adam. Batılı beyaz adam. Gerisi?.. Bir varlığın, kâle alınması, sayılabilmesi için insan olması lazım. Iraklının sayılması insan olduğu anlamına da gelecek belki onun için de “saymıyoruz” cevabı belki de biraz gayri ihtiyari dökülüveriyor. “Saymıyoruz.”
Şimdi televizyona çıkmış, ne kadar haklı olduğunun gerekçelerini sayıyor. Evet diyor, Saddamsız bir Irak daha iyi oldu. Şimdi ekran ekran dolaşıp başkalarının hatalarını sayıyor. Kendinin neden suçsuz olduğunun gerekçelerini sayıyor. Herkes suçlu o masum. Herkes hata yaptı, o değil. Colin Powell’ı soruyorlar. Onu suçluyor. Condaliza Rice’ı soruyorlar, o zaten siyasetten ne anlardıkiye getiriyor. Rice karşıtlığı kadar misajonist bir kadın aşağılaması da var sözlerinin arkasında. Irak’a gönderdiği generalleri soruyorlar, onları suçluyor. Onlar bana söylediler, şu kadar asker göndermemiz lazım diye, onlar verdiler bütün rakamları diyor. Zannedersiniz o bakan değil de emir kulu, emir veren o değil de emir alan o. İstihbarat da suçlu asker de Beyaz Saray da kabinesi de. Bir tek o suçlu değil!
Pentagon’da yanınızda çalışanlara kötü davrandığınızı söylüyorlar, vicdansız ve çok sert olduğunuz, insanları aşağıladığınız iddiaları yaygın... utanmak şöyle dursun alay ederek cevaplıyor, koskoca adamlara ne yapmışım yoksa ben, diyerek ağlamaklı bir ses tonuyla eleştirileri küçümsüyor, yalanlıyor.
Bir zamanlar dönemin Milli Savunma Bakanı McNamara’ya sormuşlardı, diye başlıyor spiker. Geriye bakıp düşününce Vietnam Savaşını nasıl değerlendiriyorsunuz? Hataydı diyor, McNamara. Yani yanlışını kabul ediyor. Ya siz diyor Rumsfeld’e. Ne düşünüyorsunuz, şimdi geriye baktığınızda Irak’la ilgili, Irak hata mıydı?! Cevap: Hayır! Taliban’dan kurtulduk. El-Kaide’den kurtulduk.
Başka bir dünyada yaşıyor Rumsfeld. İçinde sadece kendinin olduğu bir dünyada. Yalandan bir dünyada. Buralara uğramaya da niyeti yok gibi. Aman uğramasın...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi