Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

“Kalktı göç eyledi Avşar elleri”

“Kalktı göç eyledi Avşar elleri”

Ne zaman bir göç sözü duysam Dadaloğlu’nun başlığa aldığım mısraı gelir hatırıma...
Boynu çıngıraklı develer, haşarı keçi sürüleri, kara çadırlar, atmaca gözlü yiğitler misafir olur hafızama...
Avşar ellerinin bitmeyen kader rüzgârları, devletle aralarındaki çok derin muhalefet çizgisi çizilir ufkuna...
Adil devlete karşı boyunları kıldan ince, zalim devlete karşı “Dağlar bizimdir” höykürmesi...
Avşar aşiretinin serkeşlikleri yok muydu?
Vardı elbette...
Amma sen kalkar da “asker vermiyor, vergi vermiyor” diye yalçın dağların deli ruhlu hür insanlarını Çukurova’nın sivrisinekli bataklığına iskân edersen, netice kanlı biter...
Tabii ki aşiretlerin askere evlat vermemesi, devlete vergi vermeye yanaşmaması tasvip edilemez...
Edilemez edilemez de çare nedir?
Cebri iskan değildir herhalde...
“Ölen ölsün kalan sağlar” size de yeter, bana da diyemezsiniz...
Ara bulmak, çözüm üretmek dururken, Kılıçdaroğlu mantığı ile dil yarasını ateşle tedaviye kalkmanın zararını millet çeker...
Hangi yiğit nar-ı beyzayı emse süt çıkaramaz...
Anavatan, ana kucağı, ana bildiğimiz topraklar kanamaya başlarsa, durdurmak hayli müşküldür...
Yalnızca Avşar boyları değildir dağlarımızın temsilcisi...
Yörükler... Dorukların manevi bekçileri...
Serik’li can dostum Nasuh, “Dağlar yörükleri, yörükler dorukları bilir” hocam derdi...
Kaz Dağları’nda bir hafta boyu gezmelerinde Kazdağı(ida) yörüklerini görmek bahtiyarlığına eriştim...
Sadece Antalya, Mersin, Konya, Karaman yörük diyarları değildir...
Karakeçililer,
Sarıkeçililer...
Kim bilir daha ne kadar keçiyle anılan yörük aşiretlerimiz vardır...
Türkiye’nin bozulmayan, dejenere olmayan aşiretleri arasında Avşar’lar ve Yörükler önde gelmektedirler...
Gidin Karaman ilimizde “Yörük şenlikleri”ni seyreyleyin...
Balkanlardan, Türk Cumhuriyetlerinden misafir gelen, çadırları çok farklı Yörükler... Yaz gelende bir niyet ve niyetin gerçekleşmesi pek zor değildir...
Yörük pilavı yersiniz, yayık ayranı içersiniz...
Afiyet olsun...
Söğüt şenliklerinde bir yörük çadırına misafir olmuştuk... Yörük ağası “Ne içersiniz, kola mı, fanta mı, çay mı?” deyince ben ayağa kalktım, aynen şunları söyledim:
“Siz yörük değilsiniz... Yörük gibi görünmek isteyen birisi” dedim...
Ağa sebebini, sordu ve cevabını aldı...
- Yörük, çadırına gelene köpüklü yayık ayranı ikram eder... Kokakola bizim içeceğimiz değil” demiştim...
Yörük ağası ve yanındaki arkadaşları ezile-büzüle özür dilemiş “dönüşte tekrar uğramamızı” istemişlerdi...
Biz Ertuğrul Gazi ve arkadaşlarının türbesini, mezarlarını ziyaret ettikten sonra aynı çadıra uğradık...
Gördük ki:
Çadırın önüne ağaçtan bir yayık konulmuş, hanım kızlar gelen misafirlere buz gibi buzlu ayran ikram ediyorlar...
Olmuş, dedim...
Birbirimize teşekkür ederek ayrıldık...
Diyeceğim o ki, kendi geçmişimizden, kendi geleceğimizden utanmayalım...
Biz tarihimizle, kültürümüzle, sanatımızla, edebiyatımızla varız...
Bunları ikmal edersek, bugün değilse bile yarın Allah cezamızı verir...
Anadolu zengin bir coğrafyadır...
Daha kim bilir ne kadar kola ve fanta katılmamış saf oymaklarımız vardır...
Türküleriyle, manileriyle, renk renk kilimleriyle, giyimleri ve düğün törenleriyle...
Hepsine benden selam olsun dostlarım...
Not: Türk siyasi tarihinde unutulmaz bir isim bırakan Necmeddin Erbakan hocaya Allah’tan gani gani rahmet diliyorum. Sevenlerine başsağlığı taziyelerimi iletirim. A.K.
===============
Sabahın seherinde geyikler meleşirdi
Gökyüzünde gün boyu kartallar dolaşırdı
Çamların kayalarla sohbetini dinlerdik
Denizlerin çığlığı dağlara ulaşırdı...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi