Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Özgür basın içinde samimiyete ihtiyaç var

Özgür basın içinde samimiyete ihtiyaç var

Sıkça dile getirdiğim bir husus var... Bu ülkede tüm sorunların temelinde istediklerimizi herkes için istemiyor/isteyemiyor oluşumuz yatıyor. Basın özgürlüğü mü istiyoruz bunu kendimiz ve bizim gibi düşünenler için istiyoruz. Düşünce ve inanç özgürlüğümü istiyoruz bunu kendimiz ve bizim gibi düşünen ve inananlar için istiyoruz. Son günlerin ana gündem konusu haline gelen basın özgürlüğü konusunda sergilediğimiz tavırda samimiyetten uzak görünüyor. Çünkü basın özgürlüğünü de bizim gibi düşünenler için istiyoruz. Böyle olunca da her meselede ortaya iki farklı grup çıkıyor. Birinin hak dediğine öteki hayır diye karşı çıkıyor. Çünkü dün ben haksızlığa uğradığımda yanımda bulamadığım kişiler bir gün haksızlığa uğradığında yanlarında olmakta zorlanıyorum. Bunun içindir ki, birinin basın özgürlüğü olarak savunduğu ve istediğine öbürü hayır bu basın özgürlüğü çerçevesinde düşünülemez diyor.

Halbuki her durumda ve herkes için özgürlüklerin savunucu olsak, ortada bir haksızlık varsa ya da haksızlık olduğu düşünülüyorsa bu durum kimin başına gelirse gelsin basın özgürlüğünü savunabilsek sanıyorum sorunlarımızın önemli bir bölümünü çözüme kavuşturabiliriz. Demokrasinin yerleşmesinde, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının hayata geçmesinde önemli mesafe alabiliriz. Ama bunu bir türlü yapmıyoruz/yapamıyoruz. En fazla timsah gözyaşı döküyoruz. Eğer bizim gibi düşünen birileri yargı karşısında hesap vermek durumunda kalmışsa hemen gürültüyü kopartıyoruz, "Yargı siyasallaştı... Yargı bağımsızlığını yitirdi" diye... Ama aynı durum karşı taraf olarak ördüğümüz kişi yada kişilerin başına geldiğinde başlıyoruz yargıyı alkışlamaya, yüceltmeye... Bir gün adalete bizimde ihtiyacımız olabileceğini bir türlü düşünmüyoruz. Bu köşede geçtiğimiz aylarda, "Herkes için adalet" başlıklı bir yazımda bu konuya temas etmiştim. Eğer adaleti sadece kendimiz ya da yandaşlarımız için düşünür ve hatırlarsak, yarın bir haksızlığa uğradığınızda ya da haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüzde çevrenizde sadece yandaşlarınızı bulabilirsiniz. Hak ve adalet söz konusu olduğunda senin ya da benim tarafım söz konusu olmamalıdır. Çünkü, böyle bir yaklaşım daha işin başında adaletsizliğe zemin hazırlamak anlamına gelir.

Bu memlekette halkın oyları ile işbaşına gelmiş bir iktidar bir avuç azınlık istemiyor diye haksızlıklara maruz kalırken bu haksızlıklara ve zulme, kısacası siyasi iktidara yönelik darbeye alkış tutanlar bir gün geliyor bu defa kendilerini dün alkışladıkları, bağımsızlığına gölge düşürmedikleri yargının önünde bulabiliyor. O zaman da kıyameti kopartıyorlar. Yargının bağımsızlığını yitirdiğini, siyasallaştığını ileri sürüyorlar. Böyle olunca da sürekli olarak taraflar birbiri ile çekişiyor. Kimse kendisine layık gördüğü hak ve hukuku başkasına uygun görmüyor. Hatta bazıları bu ülkede kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanlara aslında yaşama hakkını bile çok görüyorlar. Sanki, onların isteğine razı olur sesinizi çıkarmazsanız bir lokma ekmeği lütfediyorlar. Sadece onlar için basın, düşünce ve inanç özgürlüğü ilk şart da ötekiler için olmasa da olur. Hatta olmasa daha da iyi olur. Bu çelişkili mantıktan kurtulamadığımız sürece bu ülkede hakların kökleşmesini beklemek anlamsız olur. Çünkü, bazı temel konularda çatışmanın ortadan kaldırılması o hususların çözümünün ilk şartıdır. Söz gelimi Ergenekon davası münasebetiyle ortaya çıkan durum bunun açık örneğidir. Geçtiğimiz aylarda medya mensupları aleyhine yüzlerce dava açıldı; pek çok gazeteci mahkum oldu. Çoklarının davası da sürüyor. Ne var ki bugün sokağa dökülen gazetecilerin basın özgürlüğü akıllarına bile gelmedi. Seslerini bile çıkarmadılar. Şimdi benzer durum ortak görüşe sahip olduklarının başına gelince basın özgürlüğünü hatırladılar. Elbette demokratik bir ülkede basın özgürlüğü ilk ve temel şarttır. Ama bu herkes için geçerli olmalıdır... Bunun için her türlü haksızlığın son bulmasının yolu kişiden kişiye değişen bir adalet anlayışı değil, herkes için ortak bir hak ve adalet anlayışına ulaşmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi