Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Git başımdan Cüneyt

Git başımdan Cüneyt

Liberalsin... Liberal çevrelerde itibarın yok.

Demokratsın... Demokrat çevrelerde itibarın yok.

Doğan Medya Grubu’nda çalışıyorsun... Çalıştığın kurumda itibarın yok.

Roman yazıyorsun... Edebiyat çevrelerinde itibarın yok.

Kendini “darbe karşıtı”, “anti militarist” diye pazarlıyorsun... Darbeyle kora kor mücadele eden insanlar nezdinde itibarın yok.

Lafa geldiğinde yurtseversin, patriotsun, en kralından milliyetçisin...

Fakat tutup, “Türkiye, Türkiye’ye bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” gibi tuhaf laflar ediyorsun...

Durmuyorsun, Amerika’nın Irak işgalini destekliyorsun...

Durmuyorsun, ucuz tarafından “tezkerecilik” yapıyorsun...

Durmuyorsun, vaktiyle savunduğun insanlardan bunun “diyetini” istiyorsun.

İtibar mı? İtibar yine yok.

Eh, ben “ikinci sınıf” bir gazeteciyim, kötü
yazılar yazıyorum, beslemeyim, yandaşım, yalakayım... Kimselerin izlemediği programlar yapıp haftalık cep harçlığımı çıkarıyorum...

İyi de birader, polis misin, savcı mısın, denetçi misin, maliye müfettişi misin, hükümet komiseri misin, TMSF yetkilisi misin, ahlak zabıtası mısın?

Nesin?

Bir kez yazdın, eyvallah.

İkinci kez yazdın, eyvallah.

Üç, dört, beş, altıncı kez yazdın... Yine eyvallah...

Hadi yazmaya devam et de... Terbiyesizlik yapma hakkını nerden alıyorsun? Hangi muteber kişiliğinle etrafa “Yandaş, yalaka, besleme” diye saydırıyorsun? Sen ne edepsiz adamsın...

Madem muhatabının “şeref” durumunu dert edindin, sen de şerefli davranıp iktidar odaklarından nasıl ve niçin ayrı düştüğünü, “yandaş” olabilmek için hangi kapıları çaldığını, hangi genel yayın yönetmenine “Başbakan’la aram bozuldu... Niçin bozuldu, ben de anlayamadım” diye şekvada bulunduğunu açıklasana...



Sen de git başımdan Ece

Ece Hanım anladık, çok duyarlısınız.

Ece Hanım anladık, daha 24 yaşındayken ölüm oruçlarıyla ilgili iki kitap yazdınız.

Ece Hanım anladık, “Ahmet Kekeç ve benzerlerinin lüzumsuzluklarıyla” uğraşacak zamanınız yok.

Ece Hanım anladık, artık bizim gibilerden korkuyorsunuz.

Biz de sizin gibilerden korkuyoruz Ece Hanım.

Hep korktuk Ece Hanım.

Darbe arefelerinde ispat-ı vücut ettiğiniz ve nevrozlarınızla militarizmlere cesaret verdiğiniz için de, korkmaya devam ediyoruz Ece Hanım.

Esasında ben sizi sükûnete, yani “terbiyeye” davet etmiştim, 28 Şubat’ta ne tavır gösterdiğinizi açıklamaya değil... “28 Şubat sürecinde neredeydiniz?” sorusunun muhatabı, ne yazık

ki siz değilsiniz. Ya kendinize önem atfediyorsunuz, ya da alınganlık gösteriyorsunuz.

İsterseniz kalitenize göre davranabilir, “Pis ağızlarında Allah’ın adını geveleyenler”, “Ahmet Kekeç ve benzeri lüzumsuzluklar”, “süper cin fikriyle müthiş açığımı yakalamış ve bu zaferle gözü dönmüş beyefendi” diye saydırmaya devam edebilirsiniz.

Sorum bakidir:

Mebzul miktar darbe oldu, mebzul miktar muhtıra verildi, mebzul miktar gazeteci susturuldu, gazeteler bombalandı, gazeteciler kurşunlandı, Ergenekon soruşturması sürecinde meslektaşlar hakkında 5 binin üzerinde dava açıldı, hiçbirinizi “Taksim meydanında, boş sütun eylemlerinde, rakı bardaklı protestolarda” göremedik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi