Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Sistemin çivisi çıktı

Sistemin çivisi çıktı

Çivisi çıkmak mecazi bir deyimdir...
Durduk yerde gacur-gucur eden, laçkalaşan ne varsa çivisi çıkmıştır muhakkak... Bunun bir benzeri de “tehlike çanlarının çalması...” Ki, bu deyim aslında bize ait değildir...
Dikkat buyuruyor musunuz? Şahsi tehlikeyi sezen kendini TBMM’ye atma derdine düştü...
Orada dokunulmazlık var...
Oraya kapağı atan için karada, havada, denizde hayat var...
Bakmayın siz bazı parti sözcülerinin “Dokunulmazlıklar kalsın”lı cazgırlıklarına...
Dokunulmazlıklar kalkarsa kendi zanlılarınızı kanunun pençesinden nasıl kurtaracaksınız?
Yalancılığı bırakın ne olur...
Evet ben de görüyorum sizin gibi sistemin çivisinin, çivilerinin çıktığını...
Siyasi mahfillerin tepesinde taciz/tecavüz pislikleri aldı başını gidiyor...
Türk ordusu, yani bizim ordumuz ne hallere düşmüş farkında mısınız? Subaylarımız yabancı ülkelere bilgi, belge satmaktalar ve ülkemizi fena şekilde tehlikeye sokmaktalar...
Yargıda maalesef mezhepçi ve dahi ideolojik duruşlar rol oynamaktadır...
Meclis’te sokak kadınlarının dahi telaffuz etmekten yüzleri kızaracak ithamları vekiller birbirlerine savurmaktadırlar...
Bir parti lideri çıkmış, “Ergenekon terör örgütü nerde? Bulursam üye olacağım” diyor... Terör örgütüne üye olunmayacağını bilmiyor maalesef...
Dervişin fikri ne ise zikri odur demişler...
Diğer birisi, hani şu parmaklarıyla totem işareti yaparak meydanlara yürüyen, kıyıcı, ezici, etleri kuşbaşı yaparak kedilere yedirici kahraman var ya, bir yandan da yağlamacı-yıkamacı oluvermiş... Cezaevindeki zanlılardan seçip seçip dokunulmazlık gömleği giydirerek kurtaracak...
Bunların adresleri belli... Adresi dahi bilinmeyen, İmralı adası mı, Kandil dağı mı? Neresi olursa olsun; aklı başında, öfke atına binmeyen kendi parçaları saydıkları kişiler tavır koydu da umumu rahatlattı...
Ülkenin en büyük kentinde belediye başkanlığı yapan, milletvekili sıfatı taşıyan, vakıf genel başkanlığı koltuğunda oturan zevat suçları meydana çıkınca kaçtılar, yurtdışında ikamet ediyorlar...
Böyle çiviler de var her partimizde...
Geçmişte her menhiyatı işleyenler Mustafa Kemal’in gölgesinde serinlerler ve hasımlarına oradan atış yaparlardı...
Eskittiler orasını da... Çivilerini çıkardılar...
Arada bir zıvanadan çıkanlar Anıtkabir ziyaretinde bulunup /Atamız, kalk bizim intikamımızı al/ diye feryat etseler de davetlerinin nafile olduğunu anlatamadık bir türlü...
Ne büyük bir hadise:
Yine de herkes Atatürkçü,
Yine de cemiyet Cumhuriyetçi(!)..
Son yıllarda “Cumhuriyet kadınları” isimli bir teşkilat doğdu... Kimi kendilerine muhalif görürlerse veriyorlar mahkemeye... Nee, Cumhuriyet kadınları şikâyetçi olur da netice almaz mı?
Çivi-mivi sökmüyor artık...
Siyasi iktidar mensupları en çok milletvekili adayı bize başvurdu diye göbek atma kertesindeler... En çok adam gibi adam bizim partiyi tercih ediyor, diyene rastlamadım ben...
“Sana ne?” diye bana çıkışan da yoktur, iyi mi...
Oy kullanmayacağım halde yerli Kaddafi’lerimizin acayipliklerini eleştiriyorum...
Evet bana ne çirkinliklerden?
Amma ben Türkiye’de yaşıyorum... Burası benim memleketim... Hayatım hep burda geçti, geriye kalanı da burda geçecek... Onun için söz söyleme hakkım vardır... Yoksa ha Muazzam beyin öküzü, ha Muallak beyin keçisi kazanmış, neme gerek...
Bir türküye ne dersiniz?
Atımı bağladım nar ağacına...
Kakülüm dolaştı darağacına...
=================
Kurtlar kurt sansarlar sansardı bir zaman
Gökte ay, yıldız, güneş vardı bir zaman
Kör köstebekler havada uçmazlardı
Cuma cuma, Pazar pazardı bir zaman...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahim Karakoç Arşivi