Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Hangi Cumhuriyet?

Hangi Cumhuriyet?

Ülkemizde sistem etrafından sürdürülen tartışmalar bir bakıma sistemden yana olanlar ile karşı olanlar arasında geçiyor. Elbette sistemden yana olanların da karşı olanların da kendi aralarında bir bütünlük arz ettiğini söylemek mümkün değil. Sistemden yana olanları tek tek ele aldığınızda sisteme yükledikleri anlamın önemli farklılık arz ettiğini söylemek yanlış olmaz. Buna karşılık sisteme karşı olanların da kafalarında mevcudun yerine önerilen hususunda da ortak bir anlayış bulunmadığını söylemek mümkün. Sistemden yana olanları yönlendiren esas düşünce bir takım sanal korkular. Sisteme karşı olan, değişmesini isteyenlerin de yerine önerdikleri hususunda ortak bir noktada buluştuklarını söylemek doğru olmaz. Ancak bu kesimin ortak noktasını özgürlüklerin oluşturduğunu, insan hak ve özgürlerinin teminat altına alınması, devletin değil insanın esas alınması gerektiğidir. Zaten insan merkezli olmayan bir sistem ve uygulamanın toplum tarafından kabullenilmesi mümkün olmaz.

Peki maddeyi tek değer ölçüsü alan bir anlayış ile insan merkezli bir uygulama ortaya çıkabilir mi? Bir diğer ifade ile maddeyi putlaştıran Batı medeniyetinin eteğinin altına girerek insanı merkez alan uygulamaların hayata geçirilmesi nasıl mümkün olacak?

Sanıyorum esas farklılık bu noktada ortaya çıkıyor. Yaklaşık 1.5 asırdır devam eden bir takım telkin ve uygulamalarla toplumda Batı medeniyetini kendilerince ideal gören bir kesim oluştu. Aradan geçen bunca zaman içinde maddeyi esas alan bir anlayış ile insanımızın huzur ve güven içinde yaşaması, manevi boşluğun doldurulmasının mümkün olmadığı açıkça ortaya çıkmış olmasına rağmen bu anlayışı sürdürenler var. Ancak, görünen o ki bu anlayış hâlâ toplumun çok küçük bir azınlığında söz konusu ana kitle, esas ağırlıklı kesim kendi medeniyet değerlerine sahip çıkan ve bu değerler etrafında oluşturulacak bir sistemden yana. Yani bizi biz yapan değerler manzumesini oluşturan İslam Medeniyeti terk edilerek Batılıların peşine takılmanın anlamsızlığını savunanlar.

Bu yüzden de mevcut sisteme karşı çok yönlü eleştiri gelmektedir. Söz elimi "Türkiye'deki sistem demokratik değil Bürokratik oligarşidir" diye tarif edenler olaya hak ve özgürlükler açısından bakıyorlar. Bu arada Kemalizm'i sorgulayan bir kesimde "Kemalizm modernleşebilir mi?" diye soruyor. Bu soruya sanıyorum, "CHP değişir mi, değişebilir mi?" sorusunu da eklemek mümkün.

Bu noktada Prof. Dr. Niyazi Öktem'in şu değerlendirmesini aktarmak istiyorum:

"Siz hangi Cumhuriyetin bekçisisiniz?

İçeriği demokrasiyle doldurulmayan cumhuriyetler ya komünist ya faşist, Nasyonal Sosyalist ya da teokratik Cumhuriyettir. Siz hangi cumhuriyetin bekçisisiniz?"

Var olan Cumhuriyetin içeriği demokrasiyle doldurulamamış bir ülkede bu sorulara mevcut yasaları çiğnemeden cevap vermek ve tartışmak mümkün olabilir mi?

Mehmet Barlas'ın ifadesiyle, "Bu ülkede 'Hukuk devleti' yerine 'Devlet hukuku' anlayışı benimsendi" ise yani insanın hak ve özgürlüklerini teminat altına almak düşüncesi yerine devleti yücelten anlayış hakim ise başka türlü bir sonuç beklemekte yanlış olmaz mı?

Son sözü Mehmet Altan'a bırakmak istiyorum:

"Devlet hukuku ve iradesi var ama toplumsal hukuk ve milli iarede yok. Bu nedenle 'Birinci Cumhuriyet'ten yana çıkmanın da alemi yok"

Görünen o ki bu mücadele devam edecek. Birilerinin lütfu ile hak ve özgürlükler teminat altına alınamayacağı gibi Cumhuriyetin içi de demokrasiyle doldurulamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi