Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

İkna olamıyoruz Faruk Bey

İkna olamıyoruz Faruk Bey

Diyorum ya, “Galiba kalın kafalıyız, bazı şeyleri idrakte zorlanıyoruz, saplandığımız yerden çıkamıyoruz...”

Saplandığımız yer şurası:

Dün, Baykal’la İklim Bayraktar arasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmesinin dökümü yayınlandı. Bu “döküme” göre, Baykal, muhatabına resmen ve alenen “sarkıyor...”

Bilmiyorum...

İhtimal vermek de istemiyorum.

Hangi yolla elde edildiği meşkuk (muhtemeldir ki yasa dışı yollarla elde edildi) bir kayıt üzerinden hüküm verecek, taraflar hakkında yorum yapacak değilim... Hem ayıp, hem günah.

Baykal, “Bu kayıtlar külliyen yalandır. İklim Bayraktar’la aramızda böyle bir konuşma geçmedi” diye kesin konuştu ve konuyu kapattı.

Bu kesinliğe inanmak ve görüşme doğrulanıncaya kadar tarafları rahat bırakmak zorundayız.

Ben, “doğrulanmış görüşmeler üzerinden gidelim” diyorum.

İklim Bayraktar’la, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu arasında geçen telefon konuşmasından söz ediyorum.

Çok speküle edildi, biliyorum.

Ben de yazdım...

Başkaları da yazdı.

İlgili ilgisiz birçok insan topa girdi.

Çok yazıldığı, çok konuşulduğu için, konu kapanmış gibi gözüküyor ama konu kapanmadı...

Bu konu kolay kolay kapanmaz.

Daha önce de sormuştum:

İklim Bayraktar, “büyük bir balık yakaladığı bilgisini” Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’yla paylaşıyor... Eminağaoğlu da bu çok mahrem bilgiyi
dinliyor ve Bayraktar’ın “büyük balık fırsatını” tepen Kılıçdaroğlu hakkındaki yakınmasına hak veriyor.

Nasıl bir yakınlıktır bu?

Eminağaoğlu, Akşam gazetesine verdiği mülakatta bu “yakınlığın” mahiyetini açıkladı, teknik konular çerçevesinde zaman zaman Bayraktar’la böyle görüşmeler yaptığını itiraf etti. Daha doğrusu, söyledi.

Doğrudur...

Doğaldır da “teknik çerçevede” zaman zaman böyle görüşmeler yapmak.

Fakat ben, yakınlığın ötesindeki “tecessüsü” merak ediyorum.

İsterseniz önce “ikili” arasında geçen konuşmayı hatırlayalım:

Bayraktar: Böğüre böğüre ağlamak istiyorum şu an.

Eminağaoğlu: Hayrola?

Bayraktar: Sana biriyle görüşmeye gidiyorum dedim ya... (Kemal Kılıçdaroğlu kastediliyor.)

Eminağaoğlu: Evet.

Bayraktar: Görüştüm, çıktım şimdi yanından, 45 dakika görüştük. Ama bütün umutlarım, inancım, her şeyimi yitirdim. Başbakanlık koltuğunda oturup bu ülkeyi yönetecek kapasite yok.

Eminağaoğlu: Zaten bugün buraya gelinmesinin sebebi bu tablo değil mi?

İşte bu...

Eminağaoğlu, Akşam gazetesindeki söyleşisinde, CHP’ye yönelik tecessüsüne hiç değinmiyor... “Bugün buraya gelinmesinin sebebi” saydığı Kılıçdaroğlu hakkında, niçin “içeriden biriymiş gibi” eleştiri yönelttiğini, eleştiri yöneltme gereği duyduğunu açıklamıyor.

Bugünkü tablo (Kılıçdaroğlu’lu “CHP tablosu”) Eminağaoğlu’nu ne ilgilendiriyor?

Biz konuşuruz, Baykal konuşur, Kılıçdaroğlu konuşur, Erdoğan konuşur, muvafıklar konuşur, muarızlar konuşur...

Konuşur ve yorumlar yaparız...
Fakat, “tablo”, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olan ve siyasi konulardan uzak durması gereken Ömer Faruk Eminağaoğlu’nu ne ilgilendiriyor? Daha da önemlisi, “tablo”ya dönük tecessüsünü, ne diye “senli benli”

diyalog kurduğu kişilerle

paylaşıyor?

Bunun cevabını bekliyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi