Beşinci Devrenin Kapısı Önünde Dimdik Bekleyen Bir Gençlik!

Beşinci Devrenin Kapısı Önünde Dimdik Bekleyen Bir Gençlik!

“ … Devlet ve milletinin büyük çapa ermiş yedi asırlık hayatında; ilk iki buçuk asrını aşk, vecd, fetih ve hakimiyetle süsleyici; üç asrını kaba softa ve ham yobaz elinde kenetleyici; son bir asrını, Allah'ın Kur'an'ında "belhüm adal" dediği hayvandan aşağı taklitçilere kaptırıcı; en son yarım asrını da işgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, Türkü madde plânında kurtardıktan sonra ruh plânında helâk edici tam dört devre bulunduğunu gören...
Bu devirleri yükseltici aşk, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...Beşinci devrenin kapısı önünde dimdik bekleyen bir gençlik...”

Merhum üstad Necip Fazıl bugün yaşasaydı eğer, “öldürücü küfür” devrinin nasıl tüm cepheleriyle tepetaklak olmaya başladığına ve beşinci devrenin kapısının aralanmakta olduğuna herhâlde sevinçle şahid olurdu.

Düşmanlar ve içteki uşakları, asırlar boyunca bu milleti yok etmek için her türlü şeytanî planı uyguladılar. Ve sonunda üstadın ifâdesiyle, madde plânında kurtardık yalanından güç alarak, ruh plânında helak etmeye muvaffak oldular.

Yeryüzüne İkinci Asrı Saadet devrini yaşatma şerefine nail olmuş bir asil milletin evlâtlarına, daha düne kadar atasının atının üzengisini öpmeyi onur sayan zebun-kuş Avrupa karşısında aşağılanmaların en aşağılanmasını yaşattılar.
Önce, Avrupa’ya dair ne kadar kokuşmuşluk varsa, çağdaşlık kisvesi altında silahla dayattılar bu mazlum millete. AB denilen Haçlı ittifakına üye olmanın büyük bir onur olduğunu empoze ettiler.

Sonra ise, memleketin neresinde çağdaş (!) Avrupa normlarına aykırı bir manzara gördülerse, insanımı aşağılarcasına, “AB’ye bu manzara ile mi gireceğiz?” diyerek zehir kustular medyalarından.

Oysa tarihin en medenî milletinin evlâtlarını ruh plânında helak etmelerinin sonucu idi, madde plânındaki bu kokuşmuşluk.

İşte bu köşede, aslında ruh plânındaki helak oluşumuzun tabiî sonucu olan madde plânındaki bitişimizin acı manzarasını kendi zaviyemden, kendi argümanlarımla teşhir etmeye çalışacağım.

Madde plânındaki kokuşmuşluğu hakkıyla teşhir edebilmek için, Samsun ilimizin Terme ilçesinden örneklerle çıkacağım yola. Ve inşallah, aslında herkesin bildiği ama kör ve sağır olduğu yozlaşmaların ifşası, yurdumdaki bir çok Terme’de de aksi seda bulacaktır.

Ve tüm yazılarıma şamil olacak olan bir hatırlatma:

Bütün okuyucu kardeşlerim bilsinler ki, yazılarımda “millet” ve “Türk” kelimelerini, aslı manaları dışında, mağlubiyet ideolojisinin ruhsuz uydurma anlamlarıyla katiyen kullanmayacağım.

Niyet hayır, akıbet de hayır olsun inşaallah!



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi