Üzülmeyin göbek atın

Üzülmeyin göbek atın

CHP yandaşı bir yazar, basın mensuplarını yakından ilgilendiren Türk Ceza Kanunu’ndaki değişiklik tasarısıyla yandaş gazetecilerin kurtarılacağını yazdı. Ergenekon tutuklamaları karşısında basın özgürlüğünün tükendiğinden dem vuranlar, ne hikmetse yüzlerce gazetecinin mağduriyetine yol açan yargı kuşatmasının yarılmasına tepkililer.

Kaldı ki, yeni tasarı, derde deva bir düzenleme değil. Aksine cezaları arttıran ve yargı kuşatmasını zırha dönüştürme riski taşıyan bir tasarı. Bu haliyle, yeni mağduriyetlere yol açabilir.

Mümkünse, tasarının seçim sonrasına bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Belki soruna daha ciddi çözüm getirebilecek bir düzenleme yapma fırsatı doğabilir.

Gel gör, bu bile CHP yandaşlarını rahatsız ediyor. Yani diyorlar ki, daha fazla vurun, imkanınız varsa öldürün. Bu nasıl bir hınçtır, anlamış değilim. Bir de utanmadan, basın özgürlüğünün yerlerde süründüğünü söylüyorlar.

Bu tasarıyla ilgili tavır bile, ağzını bantlayan gazetecilerin nasıl bir ruh hali içinde olduklarını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

Gelin tasarının ne getirdiğine bir göz atalım, kararı siz verin.

Bizim en fazla muhatap olduğumuz TCK’daki “haberleşmenin gizliliğini ihlal” suçuna verilen ceza yarı oranında arttırılarak, alt sınır 1 yıl, üst sınır 3 yıl hapis cezasına çıkarılıyor. Bu gizlilik ihlali, haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse ceza bir kat artacak. Yani, 2-5 yıl arasında hapis cezası verilebilecek.

Kişiler arasında aleni olmayan konuşmaların taraflardan birinin rıza olmadan dinleyen veya bunları kaydedenler için öngörülen 2-6 ay arasındaki hapis cezası, “2-5 yıl” olarak yeniden düzenleniyor.

Kişilerin aleni olmayan konuşmalarının kaydedilmesi suretiyle elde edilen verileri hukuka aykırı şekilde ifşa eden kişi ise 5 yıla kadar hapis ve 4 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.

“Özel hayatın gizliliğini ihlal” suçu için öngörülen 6 ay-3 yıl arasındaki hapis cezası, 1-3 yıl şeklinde uygulanacak. Bu cezadaki alt sınır, iki katına çıkarılıyor. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde verilecek cezalar bir kat artırılacak.

Yargı görevini yapanı etkilemeye teşebbüs suçu için öngörülen hapis cezası ise 2-4 yıl arasında değişiyor.

Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlal eden kişi için öngörülen 1 yıldan 3 yıla kadar hapsin yanı sıra adli para cezası da getiriliyor.

Soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal eden kişi, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezasına çarptırılacak.

‘’Kapalı’’ kararı bulunan bir duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini ihlal eden kişi yine 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve adli para cezasına mahkum edilebilecek.

Hani yandaşlar kurtarılıyordu.

Bu tasarı daha önce yasalaşsaymış hakkımızdaki cezalar iki katına çıkacakmış. Neyse ki isnat edilen suç tarihi eski olduğu için eski yasaya tabiyiz.

Asıl facia bundan sonrası içindir. Ey CHP yandaşları, bu tasarı yasalaşıyor diye üzülmeyin, aksine sevinin, hatta masa üstüne çıkıp göbek atın.

Hasetinden çatla

Bizimki sadece dalağını değil beynini de aldırmış. İlkinden dolayı askerlikten muaf oldu, ikincisi ne tür muafiyet doğurdu, ortada...

Ergenekon ve Balyoz sanıklarının parlamentoya girmesi için CHP ve MHP’nin kapısını aşındıranlar, bu iki siyasi partiye akıl verenler, şimdi kalkmış 18 Nisan 1999 seçimleri öncesinde teklif üzerine DSP’den aday adaylığımı “kusur” gibi göstermeye çalışıyor.

TV ekranları ve gazete sütunlarında yarım kalmış hesaplarını, hasetliklerini, anlamlı kılmak için de seçim sonrası parlamentoda yaşanan, şahsımla uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmayan Merve Kavakçı olayına gönderme yapmayı ihmal etmiyor.

Maalesef, Ergenekon sanıklarına kefil olup, Merve Kavakçı hadisesini seçim öncesi adaylık sürecinde yaşanmış gibi gösterecek kadar alçaldılar.

Efendim o tarihte neredeydin diye soruyorlar. Yazarlığa 2004’ten sonra başladım. Meslek hayatımın büyük bölümü muhabir olarak geçtiği için ne köşem, ne programım oldu. Kendimi ifade edebileceğim hiçbir mecra bulamadım.

Ama hiç önemli değil, ilgili ilgisiz merhum Bülent Ecevit’in tüm günahlarını yükleyin bana. Sanmayın ki, sizden korkup geri adım atacağım. Şunu bilin; en az namussuzlar kadar cesur olmak gerektiğinin bilincindeyim.

Dalaksız döneğe son sözüm de şu: İki gündür twitter’da ‘şeytana uyup Antep’te bağımsız aday olsam mı?’ diye soruyorsun, adaylığımla ilgili her söze yetişiyorsun. Hasedinden çatlayacaksın... Seni milletvekili yapamam ama twitter manyağı yaparım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi