İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Her Yusuf güzel olmaz...

Her Yusuf güzel olmaz...

Edebiyat Ortamı dergisinin son sayısını okurken, Arif Ay’ın şu cümleleri karşısında saygı duruşuna geçtim: “En temel ilkelerimizi çiğneyerek hangi hayırlı işi gerçekleştirebiliriz? Kendimizi doğrultmadan, arındırmadan, hangi eğriyi doğrultabiliriz?”

Evet, durum bu...

Birçoğumuz, dünyayı kurtarmaya çalışmaktan, kendisini ve ailesini kurtarmaya vakit bulamadı. Belki başkaları adına faydalı işler yaptı, fakat sonrasında ya kendisini ya da ailesinden birilerini kaybetti.

Kiraz, güzelliğine güvendiği için kurtlanırmış.

Biraz böyle oldu.

Her fırsatta “ahlak" diyoruz. Güzel ahlak.

Ahlak meclisine nezaket ile girilir. Nezaket, mümini diğerlerinden ayıran özelliklerden biridir.

Son olayda, suçluyu ya da suç işlediği iddia edilen kişiyi savunurken, bazılarımızın ne kadar nezaket sahibi(!) olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Oysa "Her Yusuf güzel olmaz" demeyi bilmeliydik.

Nezaket, üslup ile kendini belli eder. İstediğini söyleyen, istemediğini işitir. Tabii "düşmanın silahı ile silahlanınız" uyarısından başka bir şey anlıyorsanız, o ayrı.

Bizler, suçlu olduğu iddia edilen kişiyi savunmakla ya da onun yaptığını başkalarının yaptığıyla kıyaslamakla, suçun da içini boşaltmış oluyoruz.

Birilerinin üzerinden Müslümanlara, dolayısıyla İslam’a saldırılmasına karşıyız. Fakat o kişiyi savunmak, İslam’ı savunmak değildir. İslam’ı savunmak, Arif Ay’ın da dediği gibi "kendimizi doğrultmaktan" ve doğru insanlarla birlikte olmaktan geçer.


"Kol kırılır, yen içinde kalır" deniliyor. Bize lazım gelen ise kol değil, kanattır. Fakat bu, birilerine kol kanat germek için değil, uçmak içindir. Uçmak istiyorsak, bütün ağırlıklarımızdan, kamburlarımızdan kurtulmalıyız.

"En büyük yanlış, doğruya en yakın olandır" diye bir söz var. Birileri birilerini savunurken, "Peygamber Efendimiz de dokuz yaşındaki bir kızla evlenmişti" diyor. Unutmayalım ki, misyonerler ve İslam düşmanları da en çok bu örneği kullanıyor. Hem Peygamber Efendimizi karalamak, hem de muhatabının kafasını karıştırmak için...


Aklıma bir tanıdığımın başından geçen şu olay geldi: Arkadaş Arabistan’a gitmiş. Alışveriş yapmak için bir mağazaya giriyor. Bizimki öyle sıkı pazarlık ediyor ki, mağaza sahibine usanç geliyor. Arkadaşımız uyanık ya, bir yandan da "sünnet, sünnet, pazarlık sünnet" diye tekrar ediyor. Tam bu sırada mağaza sahibinin imdadına ezan yetişiyor. Arkadaşın kolundan tutuyor ve camiyi göstererek "farz, farz" diyor.

Tabii bizimki sünneti de, farzı da bırakıp olay yerinden hızla uzaklaşıyor.

Bazılarımızın durumu birazcık da olsa bu örneğe benziyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi