Rahim Er

Rahim Er

Mahkeme savcıya da mülk değil

Mahkeme savcıya da mülk değil

Kur’an-ı kerîmden, hadîs-i şerîflerden, âlimlerden, devlet adamlarından, atalardan ve şairlerden, bir başka ifadeyle Allahtan, Peygamberden, ulema, umera, ecdat ve şuaradan gelen adalet, mahkeme, hakim, şahit, hak, hukukla alakalı o kadar çok zengin hazinelerimiz var ki. Bunlar ‘Hukuk Edebiyatı’ ismiyle fakülte birinci sınıflarda okutulsa büyük hizmet olur. Mahkeme duvarlarında yer alsa ne kadar isabet kaydedilir. Avrupa’nın en büyük adliye sarayında sadece antik devir bronz heykeli yetmez. Bütün adliyelerde bir tek cümle yazılı. ‘Adalet mülkün temelidir.’ Bu söz harika. Atatürk belli ki bunu bir yerde kullandı. O kullanınca da Hazreti Ömer’in hükmünü ona ait zannedip duvarlara yazdılar. Zamanla galatı meşhur oldu. İyi ki ‘para para para’ demedi. Yoksa Napolyon’un bu kelimeleri ülkesinden buraya taşınmış olurdu.
Müptezel yüzyılda sözlükle çok fazla oynandığından kaynaklar uzaklarda kaldı. Bu sebeple o hazinelerden bugün bilinenler pek az:
-Şeriatin kestiği parmak acımaz.
-Mahkeme kadıya mülk değil, gibi.
‘Bir saat adaletle hükmetmek, bir yıl nafile ibadetten hayırlıdır’ benzeri hadîs-i şerifleri, ‘Allahın rızasını kazanmak isteyen Adaletle hükmeder’ mealinde âyet-i kerîmeleri bilenler de az sayıda. Ayrıca birçok kıssa ve menkıbeler mevcuttur.
Mahkeme kadıya mülk değil, deyimi sadece hakimi kastetmiyor, içinde hakim, savcı ve herkes var, her makam sahibi o sözde.
Bunun böyle olduğunu işte çok sıcak bir şekilde gördük. Hususi yetkilerle donatılmış Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz görevinden alındı. Terfi bir tesellidir. Beklenmedik bir tasarruftu. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu bu tasarrufu yaptı.
Eminiz ki sayın Zekeriya Öz, karar kendisine tebliğ edildiğinde o cümleyi hatırlamıştır: ‘Mahkeme kadıya mülk değil...’
Zekeriya Öz, çok önemli hizmetlere imza attı. Bir kere çalışkanlığı ve cesareti takdire layıktır. Hakkını tarih verecektir. Hizmetleri bir dönüm noktası olmuştur. Bu gözü peklikte millet evlatlarının varlığı işte o bahsedilen devlette devamlılık fikrini temin ediyor. Şu var ki Ergenekon davası son zamanlarda çok fazla dal budak saldı. Hani söz meşhurdur. ‘Bir şey haddini aşarsa zıddına inkılap eder.’ Sayın Cumhurbaşkanı hukukun reklam malzemesi yapılmasını sanki hicvettiler.
Biz de zaman zaman düşündük. ‘Acaba teferruata dalmaktansa esas roldekiler hesaba çekilse beklenen gerçekleşmiş olmaz mıydı’ diye? Haddinden fazla şişkinlik, adli mekanizmayı da ağırlaştırıyor. Tutukluluk sürelerinin uzunluğu kabul edilecek gibi değil. Son operasyonlar ise farklı fikirleri de çağrıştırdı. Birileri devletin imkânlarından istifadeyle başkalarıyla mı hesaplaşmaktalar?
Zekeriya Öz, hizmetini yapmıştır. Bundan sonra O’nu korumak devletin şeref borcudur. Eğer O’nun gibi cesaret numunesi insanlar korunamazsa yarın kültür hazinelerimiz gibi cesur görevliler de bulamazsınız.
Devlet, sahip çıkılması gerekene sahip çıkmazsa sahipsiz kalır.
Kimsenin çerçevesine girmemesi dileğiyle Ziya Paşanın bir terkib-i bendiyle bitirelim... Fakat kaç kişi vakt-i kazayı trafik kazası değil de yargılama zamanında diye anlayacaktır? Eğer, bunları da öğretmek yerine gençlere yalnızca Roma Hukuku efsanesi okutur, Hamurabi kanunları ezberletirseniz netice böyle hazin olur. Zekeriya Öz ve benzerleri o müktesebat ve cesaretlerini okuldan almadılar:
Lâyık mıdır insân olana vakt-i kazada
Hak zahir iken bâtıl içün hükmü imalet.
Kadi ola davacı vü muhzır dahi şahit
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rahim Er Arşivi