Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Bir dönüm noktası mı?

Bir dönüm noktası mı?


Cumhurbaşkanı Gül, eleştirileri anlıyor, hatta yer yer hak veriyor gibi bir noktaya gelmişti.

Başbakan Erdoğan, her şeye rağmen "Bu yargının işi, yargıya müdahale olmaz" diyerek yapılanların arkasında duruyor ancak o da "Yargının işi" derken, kendisini yapılanlardan sorumlu kılmamak gibi bir tavırla, kısmen savunma psikolojisini yansıtıyordu.

Saylan operasyonu, Hanefi Avcı operasyonu ve son olarak Şık-Şener operasyonu, çok tartışılmıştı ve bu üç hadise, Ergenekon davasını çok önemseyen çevrelerde bile "savunma psikolojisi" oluşturmuştu.

Uzun tutukluluklar tartışılıyordu.

Balyoz davasında, emir-komuta çerçevesi içinde plan seminerinde yer alanların da sanık durumuna getirilip, tutuklanması tartışılıyordu.

Genelde birçok çevrede Ergenekon davalarında sıkıntılı bir noktaya gelindiği kanaati oluşmuştu.

Bu arada, tabii ki Ergenekon odağının karşıt hamleleri olacaktı.

-İktidar muhalifleri temizliyor iddiası bu çerçevede bir karşıt kara propagandaydı.

-Cemaatin hedef gösterilmesi böyleydi.

-Ve Savcı Öz'ün hedef gösterilmesi böyleydi.

Şayet Ergenekon varsa, bunun medya ayağının olmaması imkânsızdı.

Ve Ergenekon'un medya ayağı varsa, bunun süren dava (daha doğrusu hesaplaşma) ile ilgili bir tavrının olması tabii idi.

Ne yapabilirdi medya ayağı?

Tabii ki, tam da şu yukarıda söylenenleri...

Ancak medyanın bunu yapabilmesi için, uygun malzeme bulması gerekirdi.

Sözü edilen operasyonlar, Ergenekon'un medya ayağına bu imkânı verdi.

Ergenekon davalarında en kritik noktanın, kamuoyunca tanınmış kişi ve kurumlara yönelik operasyonda ortaya çıkacağı belliydi.

Kamuoyunda "Bu da mı, bu kadarı olmaz" gibi yargılar doğmaya başladığında sıkıntı başlamış demekti.

Ve söz konusu operasyonlar, içeride-dışarıda bu soruları sordurdu.

Elhasıl içeride-dışarıda bir kısım kafalar karıştı.

Böyle zamanlarda Avrupa'dan, Amerika'dan gelen sesler, kamuoyu oluşumunda etkilidir. O sesler de geldi.

Avrupa-Amerika, bir yandan Ergenekon derinliğinin ortaya çıkmasından yana gözüküyor ama bir yandan da "Neler oluyor" sorgulamasına ilgi gösteriyordu.

Bu tavrın da hükümette etki yaptığı açıktı.

Belli ki Ergenekon büyük bir dava.

Türkiye'nin yakın geçmişindeki tüm karanlık ve kanlı olaylar, bu dava ile bağlantılı. O yüzden Danıştay, Susurluk, Dink ve Zirve cinayetinde olduğu gibi, her kademede yaşananların ana davaya eklemlenmesi gibi bir durum ortaya çıkabiliyor.

Belki karanlıkta bir tek örgüt değil, dal budak salan bir yapı söz konusu.

Böyle bir davayı açmak tarihi bir hadise.

Bir yerde "derin devlet"in ve "rutin dışı dünya"nın sorgulanması...

Yani bir devlet mantığının mahkeme huzuruna çıkarılması...

"Devlet adına kurşun sıkan"ın kutsanması ile bu işin çamura bulanmasına yönelik bir sorgulama...

Net olarak siyasi dava.

Ve net olarak, kamuoyundaki yansıması dikkate alınması gereken bir dava.

Birçok odak rahatsız, tedirgin çünkü o odakla iltisaklı... Bir gün ona da gelir kaygısı yaşıyor.

Böylesine dallı budaklı bir davanın, yıllarca, aynı meşruiyet algısı içinde sürdürülmesi kolay mı? Değil.

Ergenekon davalarında görev alanlar büyük riskle karşı karşıya. Çelik gibi bir iradelerinin ve kılı kırk yaran bir adalet duygularının olması gerekiyor.

Emniyet teşkilatı risk altında. Bir yandan yargıya yardımcı olmak, diğer yandan hedef olmamak ve diğer yandan, Ergenekon'un teşkilat ve daha genelde devlet bünyesindeki uzantılarından etkilenmemek... Kolay mı? Değil.

İşte bütün bu gelişmeler, Zekeriya Öz'ün davadan alınması noktasına getirdi.

Bu bir dönüm noktası mı?

Olmamalı.

Tartışılabilir taraflar bir yana, ortaya "Kanlı ve karanlık dosyalar var ama görmüyoruz, üstünü örtüyoruz" gibi bir görüntü çıkaracak olan yaklaşımı kimse sergileyemez.

Zekeriya Öz, daha dün, saldırılarda hedefti, ardından "Teşekkürler" manşeti çıkmaya başladı.

Fikret Seçen'den Zekeriya Öz misyonu yüklenmesi bekleniyor.

Başsavcılığa getirilen Turan Çolakkadı "Öz gitti, Ergenekon bitti denemez" demek zorunda kaldı.

Belki de Öz'ün görev değişimi, Ergenekon duyarlılığını tazeleme imkânı verecek. Şener-Şık heyecanına kapılan birçok insan "Dava ölüyor mu" kaygısına sürüklenecek. Bir anlamda kafalar yeniden toparlanacak.

Zekeriya Öz varken büyük iş yaptı; gidişiyle de büyük iş yapacak bana göre.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi