İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Kandil operasyonu, Mersin, kirli trafik!

Kandil operasyonu, Mersin, kirli trafik!

Kuzey Irak'taki PKK kamplarına ve özellikle Kandil'e yapılan kapsamlı saldırı, sınır ötesi operasyon için tezkere kararının alınmasından sonraki ilk ciddi girişim oldu. Ancak başka ilkleri de içeriyor.

1- Türkiye ve ABD, PKK'ya karşı ilk kez bu denli ortak hareket etti. Niteliğini, içeriğini tam olarak bilemiyoruz ama Irak hava sahası Türk uçaklarına açıldı ve böyle harekat gerçekleşebildi. Ve ABD, Irak işgalinden bu yana ilk kez PKK'ya karşı böylesine bir tavır aldı.

2- Aynı anda İran da PJAK gerekçesiyle Kandil bölgesine operasyon yaptı. Türkiye ile İran arasında PKK/PJAK ortak tehdidi nedeniyle öteden beri iyi yürüyen bir koordinasyon vardı. Ama son operasyonda Türkiye, İran ve ABD aynı safta hareket etmiş gibi oldu. ABD ile İran'ın Türkiye merkezli tavırlarının zamanlaması dikkat çekici.

3- Operasyon, PKK'nın lider kadrosu ya da militan kadrosundan ziyade lojistik kaynaklarına yönelik oldu. Siyasi açıdan dünya başkentlerinde yürütülen lojistiği kesme çabası, askeri olarak da uygulanıyor.

4- Operasyon kararının ABD'nin dışında Mesut Barzani'ye de bildirilmesi, PKK'nın da bundan haberdar olduğu anlamına geliyor. Bundan da hedefin lojistik kaynaklar olduğu ortaya çıkıyor.

5- AB'nin sızlanması dışında bölgesel ve uluslararası güçlerden ciddi bir reaksiyon gelmemesi de bir ilk. Sürecin siyasi boyutunun öne çıkması PKK'ya karşı mücadelede psikolojik üstünlüğünün Türkiye'ye geçmesine imkan verdi.

6- Terörle mücadelede geleneksel taktiklerin dışına çıkıldı. Askeri operasyon anlamında hava saldırılarının bundan sonra devam edeceği hatta ağrılıklı olarak yürütüleceği görülüyor.

7- PKK gibi bir örgüt, uluslararası güçlerin bölgesel politikalarında “kart” olarak kullanılırken şimdi bölgesel pazarlıklar için kullanılan bir malzeme oldu. En önemli sonuç belki de bu.

Ama benim bu yazıda asıl üzerinde durmak istediğim başka bir konu var. Siyasi ve askeri sürecin yanında belirlenen ekonomik ambargo, daha doğrusu ambargonun askeri alanda uygulanması çerçevesinde K. Irak yönetimine giden zırhlı araçların durdurulması.

Gemlik limanına gelen oradan Mersin'deki bir şirket üzerinden kamyonlarla K. Irak'a gönderilmeye çalışılan on dokuz zırhlı araç dışında bölgede ne tür bir sevkıyat trafiği olduğuna ilişkin soru işaretlerini bir kez daha tartışma zamanı geldi.

Son beş yılda Kuzey Irak-Mersin arasındaki karanlık trafiğin nasıl yönetildiğini, ne tür soru işaretleri olduğunu, bu trafiğikte kimlerin rol almış olabileceğini çok kez sorguladım. Detaylı bilgiler de aktardım. Kimseden ses çıkmadı. Bence, PKK'ya karşı operasyondan çok daha büyük soru işaretleri var burada. Mersin Serbest Bölgesi, çokuluslu şirketler, silah ticareti, dokunulmazlık vs…

“Hesaplaşma Yüzyılı” adıyla yayınlanan kitapta bu konuda ilginç ve ürpertici örnekler aktardım. “PKK'ya silah sağlayan Türkler kim?” başlığı altında bu kararlık ve kirli ticarete ilişkin verdiği örnekler vermiştim. Türk şirketleri, ABD çevreleri (CIA adına bu işi yürütürken öldürülen Dale Stoffel gibi), Iraklı yetkililer (bazıları milyar dolarlık yolsuzluk yüzünden ülkeden kaçtı) arasındaki anlaşma detaylarını bile aktardım.

Bütün trafik Mersin ile Kuzey Irak arasında yaşanıyor. Saddam'ın füzelerinin bile Mersin üzerinden, çokuluslu şirketler üzerinden bir yerlere nakledildiği, beş yıldır K. Irak'a sayısız sevkıyat yapıldığı, bu nakillerde iş gören şirket ve kişilerin dokunulmaz olduğu, trafiği önlemeye yönelik hiçbir girişimin mümkün olmadığı düşünülünce sorular daha da artıyor. Mesela:

1- Irak'ın füzeleri, füze motorları büyük kargo uçakları ile götürüldü.

2- 100 konteyner dolusu mühimmat Ürdün ve İsrail'e gitti.

3- Büyük miktarda mühimmat silah kaçakçıları tarafından Irak'ın kuzeyine ve Türkiye'ye getirildi. Türkiye'ye sokulan C-4'ler bu partinin içinde miydi ve ne amaçla Türkiye'ye sokuldu? Kimler ne için hazırlık yapıyor?

Ya da bir gizli anlaşma örneği:

“X (Türk vatandaşı) Stoffel aracılığıyla “Newco” isimli bir şirket kuracak ve bu şirket sözleşmeleri yapacaktır. 2- “Newco” firması, Stoffel aracılığıyla iş yapan tek şirket olacaktır. 3- “Newco” her işin bitişinde yüzde 10 pay alacaktır. 4- Sözleşmeler “Newco” partnerleri arasında imzalanacaktır. 4- Kârların yüzde 50'si idari harcamalar olarak Newco'ya verilir. 5- Kalanın yüzde 60'ı yani toplam karın yüzde 30'u Stoffel'in payıdır.6- Bu anlaşma hiçbir koşulda ifşa edilemez ve yayımlanamaz.”

Stoffel'le e-mail yazışmaları olan bir başka Türkiyeli işadamının (y) kirli ticaretteki rolünü düşünelim. Lübnanlı arabulucular gibi, bu ekibin Türkiye içindeki uzantıları nerelere dayanıyor? ABD istihbaratı ve silah tüccarları, Irak ordusunun silah ve mühimmat depolarını boşaltıp, öldürülen Dale Stoffel'in organizasyonuyla satmış. (Şu an bu silahların bir bölümü PKK'nın elinde.)

Füzeler kimlere verildi? Askeri mühimmat hangi gruplara aktarıldı? Bu Türkiye'nin güvenliğini ne ölçüde ilgilendiriyor? Ve Mersin-Kuzey Irak arasındaki trafiği kimler yönetiyor?

Bunlar ve daha bir çok konu hala cevaplanamadı… Mesele sadece on dokuz zırhlı araç mı sanıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi