Akif Emre

Akif Emre

CHP negatifine benziyor

CHP negatifine benziyor

"Apo'ya özgürlük!" sloganı atanlarla "Ergenekon'a özgürlük!" diyenler arasında bir benzerlik kurulacağı kimsenin aklına gelmezdi. Fakat seçim sath-ı mahalline yaklaştıkça aslında birbirinin negatifi (fotoğrafçılık deyimiyle arabı) durumunda olan iki parti benzer siyasal davranışlar sergiliyor. Bu benzeşme sadece seçim atmosferiyle sınırlı ve geçici bir alışkanlık düzeyinde olsaydı bir yazı konusu olmayabilirdi. Zira CHP ve BDP'nin siyasal refleksleri zıtlaşmaktan çok benzeşmeye/örtüşmeye; hatta siyaset ve toplum tasavvurlarının ne kadar yakın olduğu ortaya çıkmaya başladı.

İttihatçı gelenek Türkiye'de bir siyaset ve toplum inşa etmeye çalıştı. Bu bir toplum mühendisliği idi ve dünyadaki, Türkiye'deki sosyo-ekonomik şartlar bu mühendisliğin başarılı gibi algılanmasına imkân verdi. Cumhuriyetin kısa tarihinin tekrarına düşmeden bu projenin -en azından- kadrolarının merkezde nispeten elenme endişesi yaşadıklarını hatırlayalım. Bir yanda toplum bu projeye uygun olarak daha modern-batılı görüntü verirken aynı zamanda muhafazakârlaşıyor... Bu sürecin projeye çok da aykırı olduğu söylenemez. Ancak bu süreçte kendini Cumhuriyet projesinin sahibi sayan kadrolar büyük ölçüde tasfiye edilmişlik duygusuna düştüler.

CHP kurucu kadroları devlet tasarımında belli ölçüde etkisizleşirken gittikçe devlet refleksini kaybetmeye, devlet gibi davranma kodlarından uzaklaşmaya başladı. Bu durumun siyaset psikolojisi açısından "kaybetmişlik" duygusuna denk geldiği muhakkak. Fakat bu psikolojinin siyasal kökenlerini, yansımalarını göz ardı etmemek gerekir.

CHP refleksinin devletçilik ve ulusçuluk bağlamında MHP çizgisi ile çakıştığını tekrar izaha gerek yok. Bu iki geleneğin ana ekseninde toplum ve devlet tasavvurlarının birbirlerine nasıl yaklaştıkları söylemlerinden ve siyasal kurgularından kolayca anlaşılabilir. Bu ulusçu ideolojinin iki farklı partisi, farklı toplumsal-kültürel tabanlara dayandığı için siyaset yapma tarzları çok zıt gibi görünür.

Bu iki partiyi birleştiren ulusçuluk, negatifini yok sayarak asimetrik bir proje geliştirmişti: Kendine ayna tutmaktan kaçan 'asimetrik gelecek ve toplum tasavvuru'... Kendinden emin, devlet adına buyurgan ve o derecede de kibir içeren bir tarzdı bu asimetrik duruş.

Ne var ki, ulusçu siyaset projesinin asimetrik toplum tahayyülü simetriğini, karşı tezini üretecekti geç de olsa.

İdeolojik kodlarına baktığımızda Kürt/çü ideolojinin siyaset yapma tarzı ile 'devlet ulusçuluğu'nu temsil edenlerin benzer davranış kodlarında buluşmaları ilginç...

Sistemin kurucu partisi "Ergenekon'a özgürlük!" sloganı atarak meydanlara çıkıyor; Ergenekon sanıklarını listesine alıyor.

Asimetrik devlet ulusçuluğu projesinin parçalanmasıyla ortaya çıkan "simetrisi" de siyasal tutukluları listesine alarak özgürlük talebiyle meydanlara iniyor. Ulusalcı Ergenekon sanıklarının temsil ettiği siyasal çizginin simetrisi de ulusalcı (Kürt ulusalcılığı) listesine siyasal tutukları alarak siyasetin önünü açmaya çalışıyor. CHP kadar olmasa da MHP'nin de adaylarının arasında Ergenekonculara yer vermesi asimetrik bloğun simetrisiyle buluştuğu çizgiyi netleştirir.

"Apo'ya özgürlük!" diyerek dağdaki silahların gölgesinde siyaset yapanlarla "Ergenekon'a özgürlük!" diyerek meydanlara inenler tuhaf biçimde aynı zeminde buluştular. Bu buluşma sadece politik göstergeler açısından bir benzeşimle sınırlı değil. Bunun daha ötesinde derinlerde yatan bir ideolojik örtüşmenin dışavurumu olarak okunabilir.

CHP yenilenme iddiasını, nasıl Ergenekon kadrolarına sahip çıkarak, onlarla listesini tahkim ederek, çekirdek kadrosuna dönerek sağlamaya çalışıyorsa; BDP de Kürt ulusalcılığına sarıldıkça devlet ulusçuluğunun toplum modeline yaklaşıyor.

Türkiye'yi tüm renklerinden arındırılmış, hafızasız bir toplum olarak düşünenlerin ayrıcalıklı iktidarlarını/statülerini kaybetmenin öfkesiyle meydanlara dökülürken asimetrileri/negatifleri ile meydanlarda buluşmaları tarihin bir ironisi olmalı.

Fakat karşılaşma aslında derinlerdeki ortak siyasal çizgiden geliyor. Asimetrik tasavvur aslında paralel tasavvuru besliyor. Türkiye'yi modern, seküler, çağdaş, tek tipleştirilmiş bir toplum modeline dönüştürmekte benzeşen çok büyük bir ortak payda söz konusu. Sadece muhayyel Türk ulusçuluğunun "negatifi"/simetriği Kürtçü ulusçuluk olarak karşısına çıktı. Her ikisi de özgürlük talep ediyor! MHP'yi de içine katacak olursak üç ulusalcı, batıcı, seküler damar paradokslarıyla beraber benzer siyasal zeminde buluştular. "Ergenekon'a özgürlük!" daha çok statüko, "Halklara özgürlük!" daha çok ulusalcılık demek oldu...

Asimetrik projenin en geniş nesnesi durumundaki "muhafazakâr" kitlelerse en muhalif kanadın ehlileştirilmesiyle gerçek anlamda sistemi tahkim eden ekonomik kalkınma vaadine karşılık statükoya yerleşmenin "huzur ve güveni" içinde...

Özgürlük taleplerinin statükoculuk, eşitlik taleplerinin ulusçulukla malul ve kalkınma söylemlerinin adalet duygusundan mahrum olduğu heyecansız bir seçim ortamına giriyoruz. Devlet ulusçuluğu ve onun simetriği ulusçuluğa alternatif olması gerekenler de statükonun boşalttığı yerleri doldurmaktan başka bir talepleri olmadığını ilan edercesine; sistemin sağ ve muhafazakâr versiyonunu üstlenmekten mutlu görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi