Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu adamlar niye böyle?

Bu adamlar niye böyle?

Haşmet Babaoğlu ne güzel söylemişti: “Ruhum buruşuyor...”
Bazı adamları gördükçe, yapıp ettiklerine tanık oldukça darlanıyorum, ruhum buruşuyor.
Hayır, yanılmadınız...

Nicedir kendisinden umudu kestiğimiz “efendi adam” Kılıçdaroğlu’ndan söz ediyorum...

Onu bize pazarlayanlar, “efendi ve mütevazı kişiliğine” vurgu yaptılar.

Doğan Medya Grubu’ndaki pazarlamacılar ise vizyon atfettiler.

Hepsine inanmaya hazırdık da, vizyon, kaynağı belirsiz “Aile Sigortası”na; efendi ve mütevazı kişilik de “Recep Bey”, “Kalpazan Başbakan”, “Haramzadeler”, “Adam ol”, “Kıvırma” ifadelerine tosladı.

En efendi haliyle sarf ettiği “ana... a... a...” ifadesini henüz tevil etmiştik ki, bu kez dağarcığından yepyeni bir hakaret çıkardı: “Deli...”

Kemal Bey “çılgın proje” olarak bilinen “Kanal İstanbul” projesiyle ilgili tepkisini dile getirirken, “Bize çılgınlar değil, akıllılar lazım” mealinde bir ifade kullanmıştı.

Siyasetçidir...

Muhalefetini yapacaktır...

Memlekette bunca yoksulluk varken çılgın projelerle uğraşmayı kendi rasyonalitesine uygun bulmayacaktır ve eleştirecektir.

Fakat, ilk ağızda sarf ettiği sözler kesmemiş bu efendi ve mütevazı kişiliği...

Hakaretlerini Twitter denilen mecraya taşımış.

En iyisi kendi kaleminden okuyalım: “Çocukları köyden okula götüren yollar yokken, İstanbul’u kazmak sorumsuzluktur. Çılgın oldukları belliydi ama deli olduklarını bilmiyorduk...’’

İstanbul’u kazmak sorumsuzluk mudur?

Ekosistem tehdit altında mıdır?
Büyük bir çevre felaketiyle mi karşı karşıyayız?

Bunlar, teknik detayda tartışılması lazım gelen ve illa ki mühendislik katkısı gerektirecek konular...

Kemal Bey, bilmediği teknik konular üzerinden yorum yaparken, muarızını aşağılamayı ihmal etmiyor: “Deli...”

Eskiler, darbımesel gibi anlatırlar: Rahmetli Menderes “Vatan Caddesi”ni ihale ederken, İsmet Paşa öncülüğündeki CHP’liler “Buraya uçak mı indireceksin?” diye muhalefet etmişler.

İsmet Paşa’nın, vaktiyle, “halk ortaklığına” dayalı sürüyle yatırıma karşı çıktığını biliyoruz... Bu müzmin muhalif tavrı onu Başbakanlıktan etmiş, yerine İktisat Vekili Celal Bayar getirilmişti.

Bazı tarihçilerin üstün körü geçiştirdikleri “Mustafa Kemal-İsmet İnönü kavgası”nın temelini, bu yatırımlar oluşturmaktadır.

Mustafa Kemal, “kısmi liberalizm” ya da “yarı karmacı” diyebileceğimiz bir tutumla, halk ortaklığına dayalı KİT’lere ağırlık verilmesi gerektiğini savunurken, İsmet Paşa buna karşı çıkıyor ve “Bunları işletemeyiz, zarar ederiz” diyerek, ordu içindeki “devletçi cuntaya” (Fahrettin Altay ve ekibine) işaret gönderiyordu.

Mustafa Kemal’in talimatıyla, Celal Bayar tarafından kurulan hiçbir tesis zarar etmedi, bilakis Türkiye ekonomisinin yükünü çekti.

Bazı tutumlar genetiktir ve değişmez.

GAP’a karşı çıkan da bu ekiptir.

Boğaziçi Köprüsü’ne karşı çıkan da bu ekiptir.

Boğaziçi Köprüsü’nün “halka arz”ına karşı çıkan ve “köprüyü sattırmam” diyerek gülünç olan da bu ekiptir.

Neye karşı değiller ki?

Demokratikleşmeye karşılar... “Sivil anayasaya” karşılar... “Asker-siyaset” meselesinin bir esasa bağlanmasına karşılar... Kimliklerin tanınmasına karşılar... İnanç ve ifade özgürlüğünün sağlanmasına karşılar...

Eskiler, inanmasalar da, karşı oluşlarını gerekçelendirirlerdi.

Şimdikiler küfrediyor.

Sadece küfrediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi