Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Ülkede bu kadar enayi varsa; Y-CHP, ye!

Ülkede bu kadar enayi varsa; Y-CHP, ye!

Önceki günkü gazetelerin 1. sayfalarında; kâh bir-iki sütuna, kâh manşetten verilen bir haber vardı... Adana’da bir “dolandırıcı”, yerel gazetelere; “Kapıcılar, temizlikçiler ve şoförler aranıyor” şeklinde bir ilân vermiş... İlâna, tam “5 bin kişi” müracaat etmiş...
Aynı zamanda bir “cezaevi firarisi” olan Mehmet Can adlı dolandırıcı, ilân üzerine müracaat eden kişilerden “25 ilâ 1000 lira” arasında değişen miktarlarda para “tokatladıktan” sonra, ortalıktan toz olmuş!..
Mağdurların şikâyeti üzerine yakalanan dolandırıcı demiş ki;
“Memlekette bu kadar enayi varsa, suç benim mi?.. Elbette dolandıracağım!”
Adam suçlu olmasına suçlu da, insanımız da, maalesef pek “uyanık” değil!..
Baksanıza;
Kimi siyasiler, “Gökyüzünde yıldız, cennette arsa ve hatta köşk” vaad ediyor da; bizim saf insanımız, gidiyor bu “madrabaz”ların peşine takılıyor!..
Takılmak ne kelime;
Bir siyasî çıkıp, “Hıyarım var” dese, bazıları “tuzluğu” kapıp, peşinden koşuyor!..
Lütfen hatırlayın;
Bu millet, “onlar 3 veriyorsa, ben 5 veriyorum” diyenlerin peşine de takılmış, ama “Baba”ları görmüştü!.. “3 anahtar” vaad edenlerin peşinden koşmuş, elindeki tek anahtarı da kaybetme noktasına gelmişti!..
ADAM, RESMEN KERİZ AVCISI!
Tabiî, herkes için söylemiyorum ama, bu memlekette, maalesef “enayi” de çok, “keriz” de!.. Zaten “enayi” olmasa “dolandırıcı”lara, “keriz” olmasa “kriz tüccarları”na iş kalmaz!..
İşte görüyorsunuz;
Kemal Kılıçdaroğlu adlı “kaset artığı” bir politikacı çıktı ortaya, habire “palavra” savurup, diyor ki;
“Herkes özgür olacak. Onun giyimi böyle, bunun kuşamı böyle, bunun ayakkabısı böyle, bunun eşarbı böyle, yok çarşaf giydi, yok türban taktı, yok baş örtüsü... Bunları kaldıracağım. Söz veriyorum herkesi kucaklayacağım!..”
Milleti, resmen “keriz” yerine koyup, “oylarını söğüşlemeye” çalışıyor!..
“Keriz” olan biri, bu vaade “sazan” gibi atlar ve elbette “olta”yı yutar!.. Ama, “uyanık” biri, Kılıçdaroğlu’nun “inanç istismarı” yaptığını fark eder ve hemen başlardı sorular sormaya:
¥ “Çarşaflılara İstanbul’da CHP rozeti takıp, Mersin’de çarşafı ayaklar altına alıp, çiğneyen siz değil miydiniz?”
¥ “Kıyafet ayrımcılığı yapmayacağını söyleyen siz; başörtülü hanımları rahibelere benzeten CHP’li Avcılar Belediye Başkanı hakkında ne yaptınız?”
¥ “Dün çarşafa rozet takan siz, şimdi de çarşafa sütyen takan şerefsiz alçaklara niye yardım ve yataklık ediyorsunuz?”
“Uyanık” bir vatandaş, bunları sorar, sonra da sözü Eskişehir’deki “Ucube Sergi”ye getirir ve derdi ki;
“Bir caminin iki minaresi arasına mahya asar gibi, ucube yazısını yazıp sergileyen, böylece Kars’taki heykele ucube diyenlerden rövanş almaya çalışan CHP’li Belediye değil miydi?..
İslâm’ın sembolü olan camiye ucube diye hakaret eden bir parti, çarşaf ve başörtüsüne özgürlük getirecek öyle mi?..
Yeme bizi Y-CHP!..
Bu zokaları yutacak kadar enayi, bu palavralara kanacak kadar keriz değiliz!”
DÜN RAHİBE, BUGÜN UCUBE!
Tabiî, Kılıçdaroğlu’nda numara bitmez!..
Hemen CNN Türk ekranlarına çıkar ve gözümüzün içine baka baka der ki;
“O tablolarla CHP’li belediyenin hiçbir ilgisi yok!.. Bunu bir CHP’li belediye yaptı diye sunmak, insafsızlık olur!.. Yıllardır orada ressamlar, tablolarını sergiliyorlar. CHP’li belediye orada hangi resimlerin sergilendiğini bile bilmez.”
Siz de zannedersiniz ki, doğru söylüyor!.. Yook, hemen inanmayın!..
Çünkü, yine “yalan” söylüyor!..
Tıpkı, CHP’li Avcılar Belediyesi’nin astırdığı “afiş” olayında olduğu gibi, yine yalan söylüyor Kılıçdaroğlu!..
Malûm, “referandum süreci”nde de, CHP’li Avcılar Belediyesi, bilboardlara; “başörtülü” hanımları “rahibe”lere benzetmiş, o zaman da Kılıçdaroğlu; “Bizim o kadar paramız yok ki, afiş astıralım” demişti!..
Sonrasını biliyorsunuz;
Avcılar’ın CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci, afişi “kendisinin astırdığını” itiraf etmiş ve eklemişti:
“CHP il ve ilçe yönetiminin afişten haberi vardı!!!”
Hatırlarsınız...
Başkan Mustafa Değirmenci hakkında; herhalde “parti sırlarını deşifre etmek”ten dolayı “soruşturma” açılmış, sonra da bir “uyarı” ile yetinilmişti!..
Şimdi de, aynı durum...
Tıpkı, genel başkanları Kılıçdaroğlu gibi; “Sergiyi biz düzenlemedik” palavrasına sarılan Eskişehir’in Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’ın da “yalan” söylediği ortaya çıktı.
Çünkü efendim;
Bay Ahmet Ataç; şehirdeki bütün kurum, kuruluş ve kişilere; “Ucube-Ebucu” başlıklı “davetiye” göndermiş!..
“Belge”den de görebileceğiniz gibi;
Siyah zemin üzerine beyaz puntolarla yazılan “Ucube-Ebucu” başlıklı davetiyede, “Serginin açılışını onurlandırmanızı diler. Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç” yazıyor.
Daveti yapan Başkan Ataç’ın adının iri puntolarla yazılması da dikkat çekiyor. Davetiyede sergiye resimleriyle katılacak ressamların adları sıralanırken, büyük puntolarla Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ile davetiyenin elektronik davetiye adresi ile serginin açılış tarihi, saati ve yeri belirtiliyor.
Bu kadar da değil!..
Bay Başkan; “ucube”lerin sergilendiği gün, yine “CHP’li Belediye” tarafından düzenlenen ve insanımıza “İnsanlık Heykeli” olarak yutturulan ama aslında “Ermeni Soykırımı Heykeli” olan Kars’taki o “Ucube Heykel”in yıkılmasının protesto edildiği “İnsanlık Yıkılmaz!.. Ben Gördüm, Duydum, Tanığım” konulu bir “söyleşi” de yapmış, iyi mi?..
Görüyorsunuz ya;
“Yalan” lâfı bile, bunları görünce utancından kızarır, kaçacak delik arar!..
Ama bunlar;
Son derece pişkin!..
Hem “başörtülü” hanımlara “rahibe” diyorlar, hem “cami”ye “ucube” diye hakaret ediyorlar, “hinlik”leri ortaya çıkınca da, hemen “yalan”a sarılıyorlar!.. “Erkek” insan, yaptığı işi, göğsünü gere gere savunur!.. Ama bunlarda o yürek de yok!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bu millet, 12 Haziran’da, bu “kıvırmacı”lara, bu “oryantal”lara mı oy verecek?..
Bu kadar “keriz” mi bu millet?..
Benim bildiğim, milletin bu “palavra”lara karnı toktur, kesinlikle yemez!..
Ama, Adana’daki olayda olduğu gibi;
“Y-CHP”nin numaralarını yerlerse, o zaman ben de derim ki;
“Memlekette bu kadar enayi, bu kadar keriz varsa, ben ne yapayım?”
HA E-CHP, HA Y-CHP!
Devam edelim, Y-CHP’ye!..
İşin aslını soracak olursanız;
Bir Kılıçdaroğlu projesi olan “Yeni CHP” yani “Y-CHP” ile, “Eski CHP” yani “E-CHP” arasında nasıl bir fark vardır, hâlâ anlayabilmiş değilim.
Anlayan varsa, beri gelsin!..
Sahi, “Y-CHP” ile “E-CHP” arasında ne fark var?.. Eminönü’ndeki “Yeni Cami”ye istediğiniz kadar “yeni” deyin, o cami “eski”dir, çünkü inşaatı 1663’te bitmiş, yani “448 yıllık bir cami”dir!..
Dolayısıyla, CHP’ye de, istediğiniz kadar “yeni” deyin, her şeyiyle “eski”dir!.. “Kafa”sıyla eskidir, “söylem”leriyle eskidir, “yeniliklere karşı istemezükçü tavırlarıyla eski”dir!..
Buyrun, birkaç örnek verelim...
Malûm, “Boğaziçi Köprüsü”nün yapımına 20 Şubat 1970’de başlanmıştı...
Dönemin CHP Genel Başkanı, yani “E-CHP”nin lideri İsmet İnönü, köprüyü; “Bir hayâl köprüsü kuruyorlar!.. Hayal satıyorlar!” diye eleştirmişti!..
Dönemin CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit de; “Bu, bir gösteriş yatırımı... Lüks ve gereksiz!.. Bunun yerine ormanlarımızı işletelim!” diyordu!..
Tarihler 30 Ekim 1973’ü gösterdiğinde, tam saat 12.00’de “hayâl” denilen köprü hizmete açılıyordu...
O gün, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 50. yıldönümü”ydü!..
E-CHP’yi orada bırakıp, gelelim Bay Kılıçdaroğlu’nun “Y-CHP”sine!..
Malûm, geçtiğimiz hafta, Başbakan Tayyip Erdoğan, aylardır merak edilen “muhteşem proje”sini açıklamış, “Karadeniz ile Marmara’nın bir kanalla birleştirileceğini” ilân etmişti...
Y-CHP’nin genel başkanı Bay Kılıçdaroğlu’nun ilk tepkisi şöyle olmuştu:
“Bunun neresi yeni?.. Osmanlı’dan beri düşünülen bir proje!.. Türkiye’nin çılgın adamlara değil, düşünen adamlara ihtiyacı var!”
Bay Kılıçdaroğlu’nun sadece “kasket”i değil, belli ki “kafa”sı da “Ecevit’in kafası”ndan!.. Çünkü Ecevit de; o günlerde şöyle diyordu:
“Adalet Partisi Boğaz Köprüsü’nü, biz ise köyü düşünüyoruz!”
Peki, “Y-CHP ye”nin genel başkanı Bay Kılıçdaroğlu ne diyor;
“AKP, kanal açacakmış!.. Onlar kanalı düşünüyor biz ise açlıktan ölen 2.5 yaşındaki Kübra’yı!.. Onlar yandaşı düşünüyor, biz vatandaşı!”
Gördünüz değil mi; bunlar, “hık demiş, Ecevit’in burnundan düşmüş” ifadeler!..
Bay Kılıçdaroğlu; “2.5 yaşındaki Kübra’nın açlıktan öldüğünü” söylüyor ama, “CHP’li Belediye’nin yönettiğini” gizliyor halktan!..
Buda, ayrı bir çarpıtma!..
1970 MODELE 2011 CİLASI!
Gelin, bir de “Y-CHP’nin yandaşı” olan “Oda”lara bir göz atalım...
“Boğaziçi Köprüsü”nün yapılacağı yıllarda Mimarlar Odası tarafından düzenlenen bir toplantıda deniliyordu ki;
“Köprü’den amaç İstanbul trafiğine çözüm bulmaksa; bu iş, birkaç araba vapuruyla halledilebilir!”
Evet, 1970’lerde “Y-CHP’nin yandaşı” olan “Oda”cılar bunu söylerken bugün de farklı bir söylemleri yok!..
Ama asıl önemlisi;
“Y-CHP”nin genel başkanı Bay Kılıçdaroğlu’nun da “aynısının tıpkısını” söylemesi!..
Bakın, 30 Nisan günü Tekirdağ’ın Marmara Ereğlisi ilçesinde ne demiş;
“Marmara Ereğlisi’nden bir RO-RO seferiyle İstanbul’un trafiğini de, kamyon ve TIR trafiğini de hafifletmek mümkündür!.. Bunun projesi de yapıldı!”
Uzun lâfa ne hacet!..
İşte “kafa” ortada!..
1970’te de aynı kafa,
2011’de de aynı kafa!..
Ecevit, 1970’lerde; “köy”ü düşünüyordu, Kılıçdaroğlu 2011’de Kübra’yı!..
Mimarlar Odası, 1970’lerde “Araba vapuru”nu öneriyordu, Kılıçdaroğlu ise 2011’de “RO-RO seferleri”ni!..
İnönü “hayâl köprüsü kuruyorlar” diyordu; Kılıçdaroğlu, “hayalî kanal” diyor!..
Sizin anlayacağınız;
Kafa, hep o kafa!..
“Cami”ye de düşmanca saldırıyorlar, “başörtüsü”ne ve “yenilik”lere de!..
Peki, bunların neresi yeni?..
Buna, “1970 model” arabaya “2011 model cila atmak” derler ki, Kılıçdaroğlu, bu işi iyi yapar!..
Çünkü efendim; Bay Kılıçdaroğlu, lise yıllarında “beyaz yumurta”ları, “soğan kabuğu” ile kırmızılaştırıp, “boyalı yumurta” satarmış!..
O gün “yumurtaları boyuyor”du,
Bugün ise “halkın gözünü boyamaya” çalışıyor!..
Ama, şunu unutmamak lâzım:
E-CHP, “iktidar” olabilmek için, geçmişte, hep “entrika”lara başvurdu, hep “koltuk değneği” kullandı!.. Çünkü bu halk, “E-CHP”ye oy verip de, ona hiçbir zaman “iktidar” yüzü göstermedi!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
“E-CHP”den hiçbir farkı olmayan “Y-CHP” de, “halkın oyları” ile iktidar yüzü göremeyecektir!..
Ama, “dolandırıcı”nın dediği gibi;
“Memlekette bu kadar enayi varsa, suç benim mi?.. Ben ne yapayım?”
Dilerim, o kadar “enayi” çıkmaz!..
===========
Usame bin Laden!
Eğer Obama’nın açıklaması doğru ise, El Kaide Lideri Usame bin Laden, Pakistan’ın Başkenti Karaçi’nin 60 kilometre uzağında bir evde “şehid” edilmiş... ABD’nin bu “infaz”ı da, tıpkı “İkiz Kuleler”in yıkılması gibi, “soru işaretleri” ile dolu!..
¥ 1- Tora Bora dağlarında aranan Laden, burunlarının dibindeyken niye göremediler?..
¥ 2- Zaten daha önce “öldüğü” açıklanan bir adamı bulup, madem yeniden öldürdüler, peki cesedi nerede?.. Hadi, “ceset”ten vazgeçtik, “fotoğrafı” nerede?.. Laden “dün” mü öldürüldü “bir hafta önce” mi?..
¥ 3- ABD makamları diyor ki; “Ailesinin genleriyle karşılaştırdık, ölenin Laden olduğunu belgeledik... Sonra da; kabri, bir türbe gibi ziyaretçi akınına uğramasın diye, cesedini denize attık!.. Zaten, Laden’in cenazesini kabul edecek bir ülke de çıkmazdı!”... Diyelim ki; hiçbir ülke kabul etmezdi, peki “Laden’in ailesi” de mi kabul etmezdi?.. Cenazeyi onlara niye vermediniz?.. “İnsanlık” mı bu?..
¥ 4- Madem yerini tesbit ettiniz... O halde, niye “sağ” yakalamadınız?.. Sağ yakalayıp da “yargıladığınız” zaman, “ABD’nin pisliklerini ortaya dökmesinden” mi korktunuz?..
¥ 5- Laden’i “bahane” ederek Irak ve Afganistan’ı “işgal” edip, “yüzbinlerce Müslümanı katleden ABD”nin hedefindeki “yeni düşman” kim olacak ve hangi “İslâm toprağı”nda kan dökecek?.. Libya ve Suriye’den sonra, sıra kimde?..
Gördüğünüz gibi; “soru” çok, “şüphe” çok!.. Şahsen ben, “10 yıl önce öldürülen Laden’in, yeniden öldürüldüğüne” inanmıyorum!..
“Bin Laden”den “biri” öldü... Geriye kaldı 999 Laden!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi