Cemal Nar

Cemal Nar

Seçimde Her Düşünce Var İslam Hariç

Seçimde Her Düşünce Var İslam Hariç

Seçimlere çok az bir zaman kaldı. Bütün partiler, adaylar ve ilgililer harıl harıl çalışıyorlar. Herkesin bir niyeti var. Herkes de bu niyetine göre bir ecir veya vebal içindedir. Malum, “ameller niyetlere göre değer kazanır, ya da kaybederler.”

Bir İslam toplumuna Devlet Başkanı, bakan veya üst düzey bir yönetici olmak çok önemlidir, çok sevaptır ve çok büyük bir şereftir. Daha önceki bazı yazılarımızda böyle bir idareci olmanın ve halka hizmet etmenin olumlu yönlerini anlatmıştık. Bu yüzden bu yazıda bunun üstünde durmayacağız.

Bir şeyi zıddıyla anlatmak, ifadede bir kolaylık ve üslupta bir güzelliktir. Şimdi de bunun tam aksini dile getirecek ve bu yönde çalışan insanları uyarmaya çalışacağız. Onun için diyoruz ki, daha önce anlatılan bütün iyilikler, güzellikler ve olumluluklar, eğer üstüne alınan sorumluluklar ve vazifeler hakkıyla yerine getirilemezse, tam tersi bir duruma, yani büyük bir vebale dönüşecek ve düşülecektir.

Şunun farkındayız, bu seçimlerde İslam Devletine yönetici seçmiyoruz. Laik demokrat bir devlete idareciler seçiyoruz. Çünkü öyle ucube bir sistemde yaşıyoruz ki, komünist, faşist, materyalist, kapitalist vs. gibi beşeri her düşünceden parti kurulabilir ve seçilebilir, ancak sadece İslam Partisi kurulamaz ve seçilemez.

Evet, sadece İslam yasaktır, % 99 u Müslüman olan bu ülkede! Ne partisi kurulabilir, ne seçimlere girebilir.

Ve güya bu demokrat ve özgür ülke bütün Müslümanlara örnektir…

Sakın kimse “bu laikliğin gereğidir” demesin, Almanya’da Hıristiyan Demokrat Partisi el’an iş başındadır.


O yüzden biz bu seçimlere katılanlara buradan sesleniyoruz: “Hey arkadaş, niyetin ne? Ne bekliyorsun bu seçimlerden? Yüklendiğin emanet ne? Sorumluluğunun farkında mısın? Ne yapacaksın kazanırsan? Bu sana ecir mi, azap mı olacak?”

Emanet ve sorumluluk deyince kim ne anlarsa anlasın, bizim aklımıza ilk gelen şu ayettir:

"Biz emaneti göklere, yere, dağlara arzettik, ama onlar yüklenmekten çekindiler ve bunlardan endişeye düştürler. Fakat bu emaneti insan yüklendi. Çünkü o, kendine karşı çok zalim ve çok cahildir."(Ahzab, 72)
Bu ayetin hemen yanında, şu ilahi ikazı unutmak mümkün müdür? "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygambere hainlik etmeyiniz. Size verilen emanetlere bile bile ihanet etmeyiniz?"( Enfal, 27)
Ayette geçen "emanet" hakkında, tefsirlerde çok değişik açıklamalar yapılmıştır. Çağdaş müfessirlerimizden Zuhaylî, bu ayetin tefsirinde der ki:

“Emanet sahih görüşe göre dinî vazifelerin tamamını ihtiva etmektedir. Bu cumhurun görüşüdür. Allah'ın kullarına emanet olarak yüklediği farzlar bu emanetin bir parçasıdır. Şer'î yükümlülükler kolay ve basit değildir. Bunlar göklerin, yerin ve dağların taşımaktan kaçındığı büyük emanetin ta kendisidir.” Diyor.
Celal Yıldırım da: “İnsana yükletilen «emânet» dinî vazifelerin tamamıyla ilgili bulunan sorumluluktur.” Der.( İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, ilgili ayetin tefsiri.)
Elmalılı merhum da bizim duygularımızı güzel anlatır:

“Emanet ifa edildiği takdirde sonuçları çok büyük bir keramet olduğu gibi, yerine getirilmediği takdirde de hıyanet ve tazmin etmek cezası ile büyük bir rüsvaylıktır, rezalettir. İnsan ise onu yüklendi, (belâ-evet) dedi, teklifi ve halifeliği kabul etti. O insan çok zalim ve çok cahil bulunuyor. Her ferdi değil, insan cinsi.”(Hak Dini Kur’an Dili, Ahzap 72’nin tefsirinde)

Biz de genel ve kapsamlı düşündüğümüz zaman diyebiliriz ki hiç şüphesiz idarecilik de bir emanettir ve insan bu emanetten de sorumlu tutulacaktır.

Nitekim peygamberimiz "Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mesulsünüz" diyerek bize sorumluluklarımızı hatırlatır. Toplum içinde öncelikli sorumlu kişi de, hiç şüphesiz devlet başkanıdır. Sevgili Peygamberimiz, önce O’nun sorumluluğunu zikreder:


“Devlet başkanı çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve ailesinden sorumludur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malından mes’uldür ve sürüsünden sorumludur."(Buhari, Ahkam, 1, Cum'a, 11, İstikraz, 20, Itk 17,19, Vesaya 9, Nikah 81,90; Müslim, İmaret 20, (1829); Tirmizi, Cihad 27, (1705); Ebu Davud, İmaret 1, (2928))


Selefin büyük alimlerinden Hattabi bu çobanlığa teşbihe şöyle bir açıklık getirmiştir:

"Devlet başkanının çobanlığı, Allah'ın kanunlarını tatbik ve hükümde adalete riayetkar olmak suretiyle şeriatı korumaktır" demiştir.”(Bkz. İbrahim Canan, Kütub-ü Sitte, 6/421)

Yukarıda “öyle ucube bir sistemde yaşıyoruz ki, komünist, faşist, materyalist, kapitalist vs. gibi beşeri her düşünceden parti kurulabilir ve seçilebilir, ancak sadece İslam Partisi kurulamaz ve seçilemez” diyerek bu seçimlere katılıp katılamama halindeki garip duruma dikkat çekmiştik. Peki, bu yasak ortamında inanan bir insan İslam’a talipse, “takiyye”den başka ne yapabilir?

Bunun ayıbı özgürlüğü ve hür iradesi kısıtlanan yapana mı, yoksa temel hak ve hürriyetlere yasak koyana mı olur?

İşin başka vahim boyutları da vardır elbette; kim takiyye yapıyor, kim yapmıyor? Bunu bilmenin ölçüsü nedir? Bu alanda yaşanan rekabeti nasıl değerlendireceğiz?

Biz başa dönelim isterseniz: “ameller niyetlere göredir.”

İnsanlar bu niyet ve eylemlerine göre ya değer kazanır, ya da kaybederler. Ama bu kazanma ve kaybetme bize göre burada kalmaz. İşin bir de ahiret boyutu vardır. Ahiret ve ebedî boyutu.

İşte bu yüzden derim ki, gözü kesen adaylığa ve seçimde yarışa devam etsin, kesmeyen ise hemen kendisine bir iyilik yaparak istifa etsin.

Bu tavsiyeyi her dosttan da duyamazlar, kıymetimizi de bilsinler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi